“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” demiş Herakleitos. İnsandaki değişim ve gelişim; ruhi, manevi açıdan değerlendirildiğinde buna tekamül demek yanlış olmayacaktır. Tekamül ise, her tür olgunluk gibi mertebe mertebedir. Tamamlanması için hem bir süreç hem iradi bir çaba gereklidir. Manevi değişim ya da olgunlaşma, bazen içsel bir taleple başlayacağı gibi bazen görme ve etkilenme ile de başlayabilir. Kimi zaman sadece “…gibi olma isteği” ile tetiklenir değişim. Bu beğeni ve özenti aslına rücu etme ile neticelenir.
Tekamül için ilk gereken içe dönüştür. Kendinde, aklında yada ruhunda var olanı keşfetmek, farkına varmak ile başlayan bir tür yolculuk olarak da tanımlayabiliriz tekamülü. İkinci aşama ise bu farkındalıktan vazgeçmemek tercihidir. Böylelikle tercihleri hayatına geçirmek için gereken ilk adımı da atmış olursun. Tekamülün belirli bir süresi yoktur. Kişiden kişiye değişebilen bu süreçte süreyi kişinin iradesi ve duyguları belirler.
Müslüman kişi için tekamül kamil bir imana ermek, dünyaya ve yaşama dair tüm olgulara Müslümanca bakabilme meziyeti edinmek, nefsini islami esaslara göre terbiye etmiş olmak halidir.
Bu yazıyı haddim olmayarak ve tamamen kişisel gözlemlerime dayanarak yazıyorum, evvela bunu üzerine basarak belirtmeliyim sanırım.
DHKP-C ‘DEN SÜLEYMAN SOYLU’YA TUZAK HAZIRLIĞI:
Dün akşam saatlerinde DHKP-C’li iki teröristin Sn. Süleyman SOYLU’ya tuzak hazırlığındayken yakalandığı haberi ile sarsıldık. Bu SOYLU’yu algı ile medya ve sosyal medya ile bitiremeyenlerin kabuslar gördüğünün işaretleridir. Önce buradan başlayalım. Bilmesi gerekenler bilmese de dünyadaki tüm terör yapılarının ipini ellerinde tutanlar onun potansiyelinin farkındalar ve önünü almak için fiilen harekete geçtiler bu kez. Allah fırsat vermesin diyor, kıymetli bakanımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Bu tuzağın emrini veren o sesin sahipleri bilmelidir ki dünyaya Müslümanca bakma merhalesindeki bakanımızı bu sinsi tuzaklarla korkutamazlar. Çünkü bu davanın beklenen tek kazanımı hak rızasıdır.
Bu önemli parantezden sonra şimdi tekrar konumuza dönüyorum:
SN.SOYLU’NUN TEKAMÜLÜ:
Türkiye siyasetine yıllarını vermiş bir önceki dönem İç İşleri Bakanı İstanbul Milletvekili Süleyman SOYLU’nun son 12-13 yılını hep birlikte izledik. Kendisine yakın olan isimler belki öncesinde siyasetin içinde geçirdiği 13-14 yılına da şahitlik edecektir. Ben tanıklık ettiğim son 12-13 yıla ilişkin şahitliğimden bahsedeceğim. Sn. Soylu’nun vatanseverlik, azim, çalışkanlık, vefa, samimiyet, merhamet gibi güzel hasletlerine pek çokları gibi 2012 yılında Ak partiye geçişinden ama en çok 2016 yılında İç İşleri Bakanı oluşundan sonra tanıklık ettik.
Bakanlığı dönemi eşine rastlanmamış felaketlere denk düştü. Sellerin, depremlerin yıkımı ile mücadele ederken gösterdiği azami gayret ve özveri onu ailemizden biri yaptı. Fetö ile pkk ile mücadele sırasındaki kararlı duruşu ve vatanseverliği ile gönüllerimize taht kurdu. Kimsenin dile getiremediklerini , söylemek isteyip söyleyemediklerimizi söyledi. İçimize sular serpti, şehit analarının yüreğini soğuttu. Her bir şehit yakınına kendi yakını gibi sahip çıktı. Devlete atılan her taşa siper oldu, zayıflatan her sinsi tuzağa çomak soktu, yola döşenmiş her taşın altına elini değil gövdesini koydu. Hal böyle olunca çokça düşman da edindi. Küresel aklın planlarını alt üst etti.Seçilsin diye parlattıkları kişilerin gerçeklerini ilk o deşifre etti. Projeleri çökertti. Babalarının tarlasında dolaşır gibi dolaşıp ortalık karıştıran yabancı diplomatlara verilmesi gereken ayarı verdi. PKK’nın FETÖ’nün ciddi şekilde belini kırdı. Sınır boylarında askerlerle yılbaşı geçirip, uç karakollarda bayram etti. Askerlerimizle kahvaltı sofrasında bulundu. Kafamızdaki devlet adamı, bakan algısını yerle bir etti. Hizmete bedenen de iştirak edip model devlet adamı çıtasını yükseltti. Bunca gayret ve farkındalık tarihte bir ilkle sonuçlandı. Hem bakanlık koltuğunu devretmiş olduğu halde aleyhinde çalışan bir dünya düşman hem de bir konuşmasında “çocuklarıma bırakacağım en güzel miras” dediği Amerika tarafından iki kez ilan edilen “istenmeyen adam” olma sıfatı. Biz kulaklarını ve yüreğini algıya yalana kapatanlar olarak ne mutlu ki onu anladık, onu tanıyabildik. Bu uzun süreç içindeki tekamülüne şehadet ettik. Bıçkın, iki yanı keskin bıçak , gayretli, azimli, samimi Karadeniz yiğidinin daha dingin, olgun, Allah dostu bilge bir siyasetçiye evrilmesini izledik. Onun içsel yolculuğunun dışa vurumunu çeşitli vesileler ile hissettik.
TÜRKİYE’NİN ZORLU YÜRÜYÜŞÜNDE SOYLU’YA DUYULAN İHTİYAÇ :
Gönlümüzden geçen odur ki ; Türkiyenin içinden geçtiği bu hassas süreçte, etrafımızdaki ateş çemberinden güçlenerek çıkabilmek adına sayın Süleyman SOYLU’nun bu kişisel ve siyasi tekamülünden , ruhi/ manevi ve siyasi olgunluğundan azami ölçüde faydalanabilelim. Öyle bir dönemdeyiz ki katkı sağlayabilecek merhaleye erişebilmiş, görmüş geçirmiş, vatanseverliğin sınavını vermiş bir ekiple yürünebilecek bir sırattayız adeta… Düşme kalkma, deneme şansımız yok! Yolumuz çetin, görevimiz Hakka adanmayı gerektirecek ciddiyette. Öncelikle deneyime, adanmışlığa, vefaya, vatanseverliğe ihtiyacımız var. Bu nedenle önce dünyaya Müslümanca bakabilenlere, ruhu ile duyabilenlere ihtiyacımız var. Türkiye için an; kaleye sur olacaklara, surdaki gedikleri kapatacaklara müştak….
Aklın değil akılların gerekliğini , yüreğin değil yüreklerin gerekliğini anlamak gerek!Anlamak, gereğini yapmak, gecikmemek gerek!!!
Zor günde vatanı selamete kavuşturmak donanımlı bir ekibin işidir. Sayın SOYLU her açıdan tekamüle ulaştığına inandığımız Türkiyenin “an” ı için zaruriyet arz eden en donanımlı siyasetçilerdendir. A takımında olmalıdır.
Allah Yurdumuzu selamete erdirsin!