Prof. Dr. Kemal Solak


ÜNİVERSİTE, ENDÜSTRİ VE KALKINMA MODELİ

Prof. Dr. Remzi YILDIRIM ve Prof. Dr. Samettin GÜNDÜZ hocalarımızın (AVRASYA Uluslararası Araştırmalar Dergisi Cilt : 9 Sayı : 27 Sayfa: 80 - 138 Haziran 2021 Türkiye Araştırma Makalesi)


ÜNİVERSİTE, ENDÜSTRİ VE KALKINMA MODELİ:STRATEJİK İNSAN KAYNAKLARI VE GERÇEK SEKTÖRLER ARASINDAKİ İLİŞKİ
adlı makaleleri üzerine, BAZI  DÜŞÜNCELERİM
Prof. Dr. Kemal SOLAK
Ülkelerin büyüklükleri, bir takım farklı kriterlere göre değerlendirilebilir; bu konu izafidir; ancak tek başına gerçekci olabileceğini ileri sürmek eksik değerlendirme olur görüşündeyim. Ülkeler  çok geniş coğrafi alanlara, büyük nüfuslara ve kritik yüksek teknolojiye sahip olabilirler. Eski Sovyetler birliğinin toprak genişliği, bu kriter itibarıyla onun büyüklüğüne yetmedi.20.asrın son imparatorluğu Sovyet Birliği, Glastnost ve Perestroyka ile Gorbaçov'un dizaynı sonucu parçalanmaktan kurtulamadı. Bir bakıma  küçülerek büyüme..!  Osmanlı da daha önce benzer akibete uğramıştı. Yani toprağın büyüklüğü tek başına yetmiyor. Son 20. asırda iki büyük imparatorluk böylece tasfiye olmuştur. Çok dilli ve çok milletli bir kalabalık da Osmanlıyı koruyamadı. Çin ve Hindistan’ın nüfus büyüklüğü, tek başına, bu ülkeleri iç kargaşadan kurtarmaya yetmiyor. ABD’nin de kozmopolit nüfusu ile, teknolojik üstünlüğü, onu yayılımcılığa sevk eden negatif bir faktör olarak dünya dengesini bozan bir antipatik durumdur. Dünyayı kutuplaştıran, bozucu  bir  unsur olarak rol alıyor. Toprak büyüklüğü, Rusya Federasyonu, Brezilya ve Kanada için günümüzde huzursuzluk kaynağı olmuştur. Avrupa, Afrika ve Okyanusya kıtası toprak büyüklükleri (Avusturalya, Borneo, Sumatra, Cava, Filipin Adaları, Madagaskar ve civarı), 
bunların  nüfuslarından daha fazladır. Çin ve Hindistan gibi bazı  ülkelerin, toprakları kalabalık nüfusu beslemeye yetmemektedir. Demek ki, toprak büyüklüğü ve nüfus kalabalıklığı tek başına büyüklük ifade etmekten uzaktır. Bu itibarla ülkelerin büyüklükleri için demografik yapı önemli olmakla beraber, günümüzde kuru kalabalıkdan  ziyade, yetişmiş insan kaynaklarına sahip olunması  primerdir ve bununla ölçülmesi esastır. Bununladır ki,  kaliteli ve donanımlı olan bu insan kaynaklarının üretmiş olduğu bilim ve teknolojiye bağlı olarak,  ülkelerin ekonomik büyüklükleri, sahip oldukları stratejik ürünler, stratejik teknoloji, savunmada yenilikçi teknoloji ve  üretim ekonomisine sahip olmaktan geçmektedir. Bu değerlere sahip olamayan ülkeler, büyük devlet olma vasfından uzak olur. Bunun sonucu olarak da, yumuşak güç kullanamayacak ve caydırıcı olmayacaktır. 2019 da, toplam çalışan sayısı 33 milyon, toplam gelirleri ise 15 trilyon dolardan fazla olan 1000 büyük şirket,  sahip olduğu insan gücüyle bu seviyeye gelebilmiştir. Yani beşeri sermaye denilen yetişmiş, üretken insan kompozisyonu büyüklüğün öncelikli kaynağıdır. Toplam 7,8 milyarı aşan dünya nüfusunun sadece %4,23'ü bu manada  belirli endüstri alanlarında tekel üretim yapmaktadırlar. Bu itibarla dünyamız için etkili ya da kritik nüfus büyüklüğü veya nitelikli insan kaynağı sadece  %4,23’ü kadardır. Diğer çalışan nüfus belki de %90’dan fazlası sadece hayatta kalmak, gelir elde etmek  için çalışmaktadırlar. Bunun için bilim adamları çalışan insanları: 1.Kritik ölçek nüfus büyüklüğü, 2. İyi yetişmiş kritik ölçek nüfus oranı, 3. Kritik ölçek ekonomisi, 4. Ölçe büyüklüğünde
kritik teknoloji üretimi gibi  kategoriler altında, teknik terimleri kullanarak ekonomi bilimine kazandırmıştır. 
Bu itibarla şirketler, üniversiteler, kamu ya da vakıf AR-GE kuruluşları ve seçilen 
reel sektörle ile ilişkilendirilerek,  
ülkenin  insan kaynaklarının yetişmesinde etkili olan akademik kuruluşlar, 
araştırmacıların yetiştirildiği devlet ve özel kurumlar arasındaki ilişki analiz edilmelidir.
Ülkelerin gelişmesi, kalkınması ve sürdürülebilir gelişmenin olabilmesi için, insan kaynakları ile endüstri arasındaki geçişlilik, reel ekonomideki endüstri kuruluşları ile akademik olan ve  olmayan AR-GE ve teknolojik araştırmalar arasındaki net ilişki tespit edilmelidir. Bu yapıldığı taktirde üniversitelerin gelişmişlik  seviyeleri ile diğer kurumların etkinlikleri daha bariz olarak ortaya koyulmuş olur.  Bir kurumun gelişmişlik seviyesi ile, o kurumun yetişmiş insan kadrosu arasında sıkı ilişki vardır. Yani kurumları yücelten, o kurumun mensuplarıdır; tersine, bir kurum, mensuplarını yetiştirdiği oranda yücelir veya çöker. Bu bir geri beslenme olayıdır.. Bu itibarla gerek ülke, gerekse o ülkenin kurumları, kaliteli insan, donanımlı ve muktesebatı yüksek, özgüven sahibi, vatan sever yani çalışkan insanlarla gelişir, yükselir. Türkiyenin alt yapı yatırımları ile aldığı mesafe  dışında, diğer iki önemli sektörde, sadece içerde değil, dışarda da uluslararası taktir gören atak yaptığını görüyoruz. Birisi yazılım, yerli yazılım, diğeri de bu alanla içiçe olan savunma sanayi konusudur.  Teknofaaliyetlerle gençlere ufuk açmış, proje destekleri vermiş ve yerli yazılımla çağ atlamıştır. Gaziantep'te fevkalade bir ilgi ve iştirakle, bu konudaki bilimsel açlığı gidermek üzere bu faaliyetler geleneksel hale getirilmiştir.
İSTİKBAL GÖKLERDEDİR diyen Atatürk'e ittibayla bu çalışmalar içindeki iktidara, "Atatükçüyüz" diyen muhaliflerin, İHA ve SiHA ile JiTEM i eş tutması, siyasi muhalefeti aşıyor; ülke ve Atatürk düşmanlığına dönüşüyor. Bunlar sadece Erdoğan düşmanı değil...! Bu gelenek vaktiyle de Kayseri'de Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağın fabrikalarını kapatmış, uçaklarını toprağa gömmüştüler

Yazarın Diğer Yazıları


18.8° / 12.6°

YAZARLAR