https://search.google.com/search-console/

  • BIST 100

    10591,98%-0,23
  • DOLAR

    40,43% 0,00
  • EURO

    47,70% 0,19
  • GRAM ALTIN

    4406,00% 0,01
  • Ç. ALTIN

    7108,96% 0,00

ÖNDER GÜZELARSLAN


Koca Yusuf’un Efsanevi Hikayesi

Yalnızca güle yenilmiş bir pehlivan: Koca Yusuf’un iman, aşk ve fedakârlıkla örülü hayat hikayesi.


CİHANI TİTRETEN YALNIZCA GÜLE YENİLEN PEHLİVAN KOCA YUSUF “

Evladım, başkasının değil, kendinizin ne yaptığına bakın, kendiniz için kimse ile kavga etmeyin. Kavganız kendinizle ve başkalarının hakkını yiyen ve zulmedenlerle olsun.” Bu söz Bulgaristan’ın kuzeydoğusundaki Deliorman bölgesinde dergâhı ve türbesi bulunan pehlivanların piri Demir Hasan Baba’ya ait. Demir Hasan Baba’nın pehlivanlara tavsiyesi. Adeta dergâhın bir felsefesi. Bu dergâhta yetişen bütün pehlivanlara önce bu öğretilir. Hasan Baba dergahında yetişen pehlivanlar içinde bu felsefeyi benimseyen, kavrayan kişilere pehlivan olması için destur verilirmiş. 

Kolay değil tabi bunu anlayabilmek ve yaşayabilmek. Bu sözü sadece aklına değil yüreğine kazıyan bir pehlivan çıkmış bu dergâhtan. Adı cihanı titreten adama çıkmış. Ne büyük bir güreşçi olduğunu anlatmak için yabancı bir güreşçinin söylediği şu söz manidardır. “Koca Yusuf’un sırtı yaşamını yitirdiği geminin battığı Atlas okyanusunda da sırtüstü gelmemiştir, Yusuf orda yüz üstü yatıyordur.” Sözünü ettiğim pehlivan sadece güle yenilmiş olan Koca Yusuf’tur. Bulgaristan’ın kuzeydoğusundaki Deliorman bölgesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun “pehlivan yatağı” olarak bilinen diyarıdır. Burada bulunan II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Selim dönemlerinde yaşamış Demir Hasan Baba’nın dergâhı madden ve manen pehlivan yetiştiren bir ocak.

 Bu ocakta yetişmiş, kendisine Demir Hasan Baba’nın kispetini giymek nasip olmuş Koca Yusuf, karşılaştığı her müsabakayı zaferle bitirmiş, tek bir yenilgi dahi almamış, kendisine denk görülen ve 26 yıldır yenilmeyen Fransız güreşçiyi 10 saniye de yenerek dünya rekoru kıran tarihin geçmiş en büyük güreşçidir. 1857 yılında bugün Bulgaristan sınırlarında yer alan Şumnu kasabasının Karalar köyünde dünyaya gelen Koca Yusuf’un ilk güreş ustaları dedesi ve adı İsmail olan babasıdır. Çocukluğu, milliyetçilik akımlarının Balkanlarda yayılmaya başladığı bir döneme denk gelmiştir.

 Çocuk yaşta pehlivan olacağı hesap edilerek yetiştirilmiş o da bunu bilerek kendisini pehlivanlığa hazırlamış aynı zamanda da Türk köylerini basan Bulgarlara karşı bir mücadele içinde olmuştur.   Koca Yusuf ailesinden sonra dönemin ünlü pehlivanlarından Şumnulu Dursun Pehlivan, Nasuhçulu Kel İsmail Pehlivan ve Pomak Osman’dan eğitim almıştır. O dönemlerde düğünlerde güreşler yapılır kazananlara çeşitli hediyeler takdim edilirmiş.

 Koca Yusuf’u yetiştiren hocaları da onu güreşten güreşe taşımışlar ta ki iyice pişip Kırkpınar Er meydanında baş pehlivanlık mertebesinde güreşe çıkıncaya kadar.   Koca Yusuf daha delikanlılık yıllarında henüz kispet giyme töreni yapılmamışken çayırlarda bol bol antrenman yapıyor. Antrenman yaptığı bir gün dikkatini çeken bir taş olur. Bu taş Demir Hasan Baba’nın fındık kırdığı taş. Demir Hasan Baba vakti zamanında şöyle bir vasiyette bulunur. “Bu fındık kırma taşını kim kaldırırsa benim kispetimi ona giydirin.” Demir Hasan Baba dergahında yetişen pehlivanlara zamanı gelince kispet giyme töreni yapılır. 

Bu tören de bütün pehlivanlar adet gereği önce Demir Hasan Baba’nın kispetini giyer, dualar eşliğinde pehlivanlığa adım atar ardından da kendi kispetlerini giyerek pehlivanlığa devam ederlermiş. Kispet giyme sırası Yusuf’a gelmiş. Dergâhın hocası daha önce Yusuf’un fındık kırma taşını kaldırdığını görmüş ve içinden Demir Baba’nın kispeti bu delikanlılığa layık olacak diye geçirmiş. Demir Baba’nın kispetine layık olmak ve onu ömür boyu giyebilmek için iki şart varmış. Bu şartları ölmeden önce vasiyet olarak yazdırmış Demir Baba. Birinci şart, fındık kırma taşını kaldırmak, ikinci şart ise kispetin vücuduna tam oturması. 

Yusuf fındık kırma taşını kaldırarak birinci şartı yerine getirmişti. Sırada ikinci şart vardı. Kispet giyme töreni zamanı gelince dualar eşliğinde Yusuf kendisinden önceki pehlivanların giydiği gibi Demir Baba’nın kispetini giyer. Lakin kispet Yusuf’a bol gelir. Hocası önce şaşkındır. Ancak bu kispetin Yusuf’un vücuduna tam oturacağına inanmıştır. Kispet giyme törenlerinde sembolik güreşte yapılırdı.  Yusuf da kâhya ile güreşecekti. Güreşe başlamadan önce bütün pehlivanlar peşrev hareketi çekerler. Bu peşrev hareketleri izleyicileri de coşkuya getirmek için yapılır. Yusuf peşrev çıkarttıkça Demir Baba’nın kispeti Yusuf’un vücuduna oturmaya başlar.

 Peşrev hareketleri bitip güreşe başlanılacağı anda kispet Yusuf’un vücuduna tam oturmuştur. Kahya ile yapılan güreşi de Yusuf kazanır. Artık Demir Hasan Baba’nın vasiyetinin iki şartı da yerine geldiği için kispet dergâhtan çıkartılır ve Yusuf’a verilir. Şumnulu Dursun Pehlivan, Nasuhçulu Kel İsmail Pehlivan’dan sonra Yusuf’un eğitimini üstlenen Pomak Osman, Yusuf’u Kırkpınar’a hazırlar. Yıl 1885, artık zamanı gelmiştir. Şumnu Karalarlı Yusuf, Kırkpınar Er meydanında, Kırkpınar tarihinde 26 yıl boyunca üst üste başpehlivanlığı elinde bulunduran ve Sultan Abdülaziz’in başpehlivanı olan Kel Aliço ile başpehlivanlık için güreşe tutuşur. Kırkpınar ana baba günüdür. Herkes bu tarihi ana şahitlik etmek için Kırkpınar’a koşup gelmiştir.

 Sabah erken saatte başlayan mücadele akşama kadar devam etmiş. Ama güreşin galibi çıkmamıştır. Aslında bir ara Koca Yusuf künde yapıp tam Kel Aliço’yu sırt üstü devireceği sırada edebi buna müsaade etmemiş ve güreşi bırakmış. Bu durumda cazgır, Kel Aliço’yu galip ilan edecekken Kel Aliço müdahale eder ve Yusuf’a dönerek; “Evladım neden beni sırt üstü düşürmedin? Halbuki bu fırsatı yakalamıştın.” Koca Yusuf mahcup şekilde boynunu büker. Bunun üzerine 26 yıldır Kırkpınar başpehlivanlığını elinde tutan Kel Aliço Yusuf’un elini kaldırı ve Yusuf’u başpehlivan ilan eder. Kel Aliço bu mücadele sonrasında güreş hayatını bırakır. Bundan sonra da Kırkpınar’ın yeni başpehlivanı Koca Yusuf olur. Koca Yusuf, Kel Aliço'nun çırağı Adalı Halil'i de iki kez üst üste yenmeyi de başarmış br pehlivandır. Yusuf Kırkpınar’dan sonra Sultan II. Abdülhamid ile tanışmış ve padişah kendisini sarayın başpehlivanı olarak atamıştır.

 Koca Yusuf'u hayatı boyunca yenebilen iki pehlivan çıktığı söylenir, bunlardan biri Katrancı Mehmet Pehlivan bir diğeri de Kavalalı Çolak Mümin Pehlivan. Yenilmez ve Korkunç Türk lakaplı Koca Yusuf bundan sonra dünyaya açılmıştır. Fransız güreşçi Joseph Doublier, 1894 yılında rakibi Sabés'e yenildikten sonra onu yenecek bir güreşçi arayışına girmiş ve Türkiye'ye gelerek Koca Yusuf’u Fransa’ya davet etmiş. Koca Yusuf, başlangıçta yurt dışına çıkmayı kabul etmediyse de Müslümanların güçlü olduğunu ispat etmenin bir cihat olduğu şeklindeki ulema açıklamaları üzerine 1897'de Avrupa yollarına düşmüştür. Paris'te minder güreşinin kurallarını öğrenir ve ilk maçını Sabés'e ile yapar. Bu maçta Sabés'i yenerek yenilmez olduğunu gösterir. Bu maçtan sonra 3 yıl Fransa’da kalır ve burada döneminin önemli sporcuları olan Olsen, Pons ve Fournier'le yaptığı müsabakaları kazanır. Gambier, Raul, Rum güreşçi Antonio Pierri ve İngiliz güreşçi Tom Cannon'u da yendikten sonra Avrupa’da rakipsiz konuma gelir

En son Paris'te bir sirkte, Türk güreşçi Hergeleci Mahmut Pehlivan ile yaptığı güreş unutulmaz anlara sahne olur. Polisin müdahalesi ile durdurulabilen güreş tarihe, gelmiş geçmiş en acımasız güreş karşılaşması olarak geçer. Yusuf’un vurduğu boyunduruk sırasında Hergeleci’nin ağzından ve burnundan kan gelince müsabakayı polis ayırır ve Yusuf’a tepki gösterir. Bu duruma müdahale eden İbrahim: “Biz kendi usulümüze göre güreşiyoruz, tepki gösterilecek bir şey yok. Bizde erkekler güreşirken kadınlar ağlar” der. Fransa’dan sonra Koca Yusuf, Amerikalı menajerlerin dikkatini çekmiş ve Amerika’ya davet edilmiştir. 

Amerika’da da rakiplerine minderi dar eden efsane pehlivan, bütün dünyaya "Türk gibi güçlü" sözünü söyletmiştir. 21 Mayıs 1898 yılında Türkiye’ye dönmek için Fransız bandıralı La Bourgogne transatlantiği ile yola çıkan Koca Yusuf, bindiği geminin 4 Temmuz sabahı New York’un kuzeydoğusundaki Sable Adası’nın 60 mil açıklarında İngiltere bandıralı Cromartyshire şilebiyle çarpışıp batması sonucu bütün yolcular ve mürettebatıyla birlikte boğularak ölmüştür. Cesedi bazılarına göre Okyanus’ta kaybolmuş, bazılarına göre ise kaza sonrasında Portekiz'in Azor Adası kıyılarına vurmuş, ada sakinlerince bulunan cesedi, adadaki bir kilisenin bahçesine defnedilmiştir.

 Güreşe ilk başladığı yıllarda hocası ona şöyle söyler: “Üç güle yenildiğinde gerçek pehlivan olacaksın.” Koca Yusuf bütün güreşçileri dize getirerek efsaneleşmiş ancak üç güle yenildiğinde gerçek pehlivan olabilmiştir. Yusuf’un yenildiği bu üç gül nedir? Yusuf’un pehlivan olma yolunda güle ilk yenilgisi Edirne Gülşeni Dergahı‘nda olmuştur. Gülşeni Dergahına girmeye çalışan zorbalara haddini bildirince, dergâhın şeyhi kendisine teşekkür eder ve onu, çevresi güller ve bülbüllerle çevrili Edirne’deki bu dergâhta misafir eder. Yusuf böylece Demir Baba’nın işaret ettiği güllerden ilkine yenilmiştir. Yusuf’un ikinci yenilgisi bir gönül işidir. Şumnu’da Hocası Dursun pehlivan ile bir güreşten dönerlerken Yusuf’a, adı Gülçe olan bir yörük kızı güllerle işlenmiş beyaz bir mendil içinde bir parça kömür gönderir. 

Bunun ne anlama geldiğini Yusuf bilmez, hocası ona anlamını şöyle izah eder. “Oralarda, güle işlenmiş kara kömür kara sevdaya işarettir ve herkese de nasip olmaz.” Hocası ona gönderilen kara sevdaya işaret kara kömüre karşılık olarak kabul anlamında bir parça kuru ot göndermesini söyler. Yusuf kendisine deli divane âşık olan Gülçe’nin inceliğini kavrayamaz ve ben sadece güreşlere aşığım diyerek kızın gönderdiği mendilin içine kabul edemiyorum anlamı taşıyan “çakıl taşı” koyarak geri gönderir. Aradan yıllar geçmesine rağmen yörük kızı Yusuf’u unutamaz, kara sevdası gittikçe kor ateşe döner.

 Yusuf’un gönderdiği bu taşı da saklar bir yerde. Yörük kızı Gülçe, 1878 Osmanlı-Rus Harbinden sonra memleketine dönen Yusuf’la bir tevafuk neticesinde yeniden karşılaşır. Bu kez karşılaşma aşkını daha başka alevlendirir. Zira Yusuf Gülçe’yi bir boğanın saldırısından kurtarmıştır. Bu kez nazlanma sırası Gülçe’dedir. Kırkpınar’da başpehlivan olmadan seninle evlenmem der. Yusuf’ta kara sevdasının ateşinde yanmaya başlamıştır. Çok çalışıp Kırkpınar’da Kel Aliço ile karşılaşmış ve başpehlivanlığa ulaşmış, ardından da güle ikinci yenilgisini yaşamış Gülçe ile evlenerek. Koca Yusuf’un güle üçüncü yenilişi, Türkiye’ye dönmek üzereyken gemi kazasında kendi hayatını kurtarmak yerine demirler arasına sıkışıp kalmış oracıkta boğulmak üzere olan bir çocuğu bütün gücünü kullanarak demirleri yerinden oynatıp çocuğu kurtararak yaşamıştır.

 Demirlerin arasından çıkarttığı çocuk sağ olarak kurtulmuş ama kendisi ölmüştür. Koca Yusuf işte şimdi asıl pehlivan olmuştur. Pehlivanların piri ve şeyhi Demir Hasan Baba’nın sözü yerine gelmiştir. Şumnu Karalar köyünde dünyaya gelen, 400 kg’lık taşı 800 metre taşıyarak herkesi hayretler içinde bırakan Koca Yusuf, dünya spor tarihini değiştiren bir yüz ve yenilmez bir pehlivan olarak tarihine geçmiştir. 

Bugün adı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin A400M tipi uçaklarına, İstanbul Haliç tersanesinde bir vince verilerek yaşatılmaya çalışılıyor. 2001 yılında “Bin Yılın Türkleri” hatıra para sergisinde adına para bastırılarak isminin unutulmaması sağlanmaya çalışılmıştır. Kendisini rahmet ve minnetle anıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.