Emine AYDEMIR


YA HAZRETI SEMS


Asiklar Sultani Hz Pir’in, Azerbeycan Türklerinden oldugu tahmin edilmektedir.  Bazi kaynaklara göre ise, aslen Horasanlidir. Sems Tebrizi Hz.nin babasi ticaret sebebiyle Horasan’dan Tebriz’e gelmis ve buraya yerlesmistir. Sems Tebrizi de Tebriz de dogmustur.  Dogum tarihi 582/1186 olarak tahmin edilmektedir. 

Sems Tebrizi Hz. yaratilis itibariyle üstün kabiliyet ve istidatlara sahiptir. Çocukken akranlari arasinda farkliligi ile dikkat çekmistir. Ilahi ask ile dolu olan Hz. Pir Makalat’ta söyle anlatir:

“Ben ilk mektepte idim. Daha ergenlik çagina gelmemistim. Otuz kirk gün geçtigi halde canimin, Muhammed’in siretine olan askimdan ötürü hiç yemek arzu etmedigi olurdu.   

Yemek lafi edilse bile yüzümü çevirirdim. Bazen de bana verilen yiyecegi kibarlik olsun diye yenime saklardim.”

Hz. Sems, Sultan Veled’e anlattigina göre, çocukluk günlerinde melekleri, yerde ve gökte olan birçok olayi görür ve herkesin de kendi gibi gördügünü sanirmis. 

Bir zaman sonra bu halleri Seyhi Ebubekir Sellebaf’a anlattiginda, seyhi, gördüklerini baskalarina söylemesini yasaklamistir.

Ömrü Ask içinde Asik arayarak geçmis Hakk dostu Sems Tebrizi’nin Makalat’ta babasi ile ilgili cümleleri dikkat çekicidir:  

“Babam iyi huylu ve asalet sahibi idi. Iki söz söylerdi, sakalina kadar gözyaslari akardi, fakat Asik degildi. Iyi huylu olmak baska, Asik olmak baskadir.”   

Sems Tebrizi hz, gezgin bir dervis olmadan önce iyi bir egitim görmüstü. Arap ve Fars dili ve edebiyatina hakimdi. Eflaki’nin Hz. Mevlana’dan aktardigina göre Sems Tebriz Hz. Simya, Astronomi, Astroloji, Mantik, Fikih ve Kelam, Tefsir, Hadis ile felsefeye tam vakifti. 

Zahiri ilimlerde mahir olan Hz Sems’in Eflatun, Sokrat, Hipokrat, Ibni Sina, Ihvani Safa gibi filozoflardan ve eserlerinden haberdar oldugu da Makalat’ta görülmektedir.

Makalat’in çevirisini yapan M. Nuri Gençosman söyle demektedir: “Semseddin-i Tebrizi çok keskin görüslü bir bilgin ve bir hakikat asigi, mürsitlik mertebesine ermis, arif bir yol göstericidir.”  

Bir gün felsefecilerden bir grup geldi. Soru sormak istediklerini söylediler. Sems hz, talebelere, kerpiçle teyemmümün nasil alinacagini gösteriyordu.   

Gelen felsefeciler üç sualleri oldugunu söylediler, Sems Tebrizi Hz buyurun dedi. Aralarindan bir sözcü: “Allah var dersiniz, ama görünmez, göster de inanalim” Sems Hz buyurdu ki; öbür sorunu da sor. 

“Seytanin atesten yaratildigini söylersiniz, sonra da atesle ona azab edilecek dersiniz, hiç ates atese azab eder mi?” Sems Hz.; peki öbürünü de sor, dedi. “Ahirette herkes hakkini alacak, yaptiklarinin cezasini çekecek diyorsunuz. 

Birakin insanlari canlari ne istiyorsa yapsinlar, karismayin” bunun üzerine Sems hz elindeki kuru kerpici soru soran adamin basina vurdu.

Soru soran kisi derhal zamanin Kadisina gidip Hz Sems’i sikayet etti. 

“Ben soru sordum, o basima kerpiç vurdu” dedi. Hz Sems “ben sadece cevap verdim” buyurdu. Kadi bu isin açiklamasini istedi. Hz Sems söyle anlatti: 

Efendim, bana Allahu Tealayi göster de inanayim dedi. Simdi bu felsefeci, basinin agrisini göstersin de görelim. O kimse sasirarak “Agriyor ama gösteremem” dedi. Hz Sems “Allah vardir ama görünmez” dedi. 

Yine bana seytana atesle nasil azap edilecegini sordu. Ben buna toprakla vurdum toprak onun basini acitti halbuki kendi de topraktan yaratildi, dedi. 

Yine bana, birakin herkes cani nasil istiyorsa öyle davransin bundan dolayi hak olmaz, dedi. Benim canim onun basina kerpiçle vurmak istedi ve vurdum. Neden hak ariyor? Aramasa ya! Bu dünyada küçük bir mesele için hak aranirsa, sonsuz ahiret hayatinda neden hak aramasin? buyurdu. Felsefeci bu güzel cevaplar karsisinda mahcup oldu.


Ahmed Eflaki’nin, Ariflerin Menkibeleri adli kitabinda; Hz Sems, zembil yahut sele dokuyan Seyh Ebubekir Sellebaf’in müridi idi. Hz Sems’in kendi ifadesi ile dedigi gibi, bütün veliligi onda bulmustu. Lâkin Sems’in mertebesi öyle bir dereceye vardi ki; kendi Seyhi ile yetinemedi, daha ulu bir Seyh bulmak için yolculuga çikti. 

Bütün iklimleri birkaç kere gezdi. Efrad, Aktab, Evtad, Abdal huzuruna eristi. Mana ulularini ziyaret etti. Bundan dolayi yahut mana aleminde yaptigi uçustan ötürü, gönül sahibi konuklarca ona ‘Semsi Perende’ (uçan Sems) denildi. 

Hz. Sems yasadigi devre göre sira disi özelliklere sahipti. Insanlarin gönlünü, akillarindan kalplerinden geçenleri gören Hz Pir’in geleneklere baskaldirisi çevresinde bulunan insanlarin kimi zaman tepkisine kimi zaman ilgisine neden olmustur. Onda tecrit, yani kalpten ve akildan dünyaya ait seyleri çikararak yalniz Allah’a gönül baglamak kabiliyeti mevcuttu. 

Kanaatkar ve mütevazi idi. Emsalsizligi, kendine özgülügü ile hür yasayan bir dervisti. Gösterise hiç ehemmiyet vermeyen, san söhrette gözü olmayan, beylere, pasalara eyvallah etmeyen, taklidi sevmeyen, biraz da sivri dilli olup sözünü hiç sakinmayan ve çogu zaman basina buyruk görülen durusu, yaratilisi itibariyle celalli olan tabiatindan kaynaklaniyordu. 

Bu çetin görünüsün altinda elbette merhametli, hassas, sevgi dolu bir kalbe sahipti.

Hz Sems, unutulacak, insana yük olacak, insanin benligine benlik katacak bilgiye degil, gönül bilgisine, feyz ve cezbeye önem veriyordu. Gönül bilgisi kitaplardan ögrenilmez. O, “Yüzbinlerce yil çalisilip ögrenilenler, bir an Allah ile beraber olarak elde edilen feyizden daha asagidadir” düsüncesindeydi.


Hz Pir, kamil bir insan olusu sebebiyle “Kamil-i Tebrizi” diye de anilir. Büyük bir veli oldugu halde, kendini ve kerametlerini herkesten gizlemis, sehirlerde taninmadan yasamistir. 

Tanininca hemen o sehirden uzaklasmistir. Seyahatleri sirasinda tekkelere medreselere misafir olmamis, siradan tüccarlar gibi giyinerek Hanlara misafir olmustur. 

Odasinin kapisini sikica kapar, içeride hasirdan baska yatacak sey bulundurmazmis. Sipehsalar, onu daha hayatta iken ‘Cenabi Hakk’a yakin olmak saadetine eren, velilerin sultani, Hakk’in sevdiklerinin bas taci’ diye tavsif ettikten sonra, onun kesif sahibi, hal sahibi bir insani kamil oldugunu,  Allah’a yakinlikta Musa’nin (a.s) mesrebinde, uzlette tek basina yasamakta Isa’nin (a.s) huyunda oldugunu yazmaktadir.

Hz Mevlana, Sems Tebrizi Hz Konya’ya gelmeden çok önce mana aleminde gördüklerini Eflaki’ye söyle anlatmistir: “Bir gün bana melekut aleminin yollari açildi; ilahi bir temasa zevki ile Miraç etmek nasip oldu; dördüncü kat göge kadar çiktim, ama o felegin yüzünü kararmis gördüm. 

Beytül Mamur denilen sarayin sakinlerinden bunun sebebini sordum. O makamin kutsal sakinleri, ‘bizim günesimiz fakirler sultani Semsi Tebrizi’yi ziyarete gittigi için karanlikta kaldik’ dediler.”


Rabbim sefaatlerine, himmetlerine, yasadiklari Ask’dan nasiplenmeye nail eylesin...
Amin
Muhabbetle…

Yazarın Diğer Yazıları


18.8° / 12.6°

YAZARLAR