Emine AYDEMIR


SULTANLARA SULTANLIK EDEN SULTAN: AZIZ MAHMUD HÜDAYI (HZ)


Üsküdar’a adim atildiginda kokusu, havasi ve huzuru hissedilen Hz Hüdayi türbesi, Istanbul’da en çok ziyaret edilen maneviyati bol ve sirli mekânlardan biridir. 
 
Nice gönlü yaniklara, asiklara, dertlilere, rüyasinin pesine düsüp gelenlere, zikredenlere ve kerametlere sahit olanlara rastlanir burda...
 
Henüz türbeye girmeden disarda bir levha çarpar gözünüze, söyle yazmaktadir:   
 
“Sultanlara Sultanlik Eden Sultan Aziz Mahmud Hüdayi Hz.”   
 
Neden böyle denir mübarek için?  
 
Aziz Mahmud Hüdayi Hz, bir asra yaklasan bereketli ömrü (1541-1628) boyunca sekiz padisah (Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murad, III. Mehmed, I. Ahmed, I. Mustafa, II. Osman (Genç Osman), IV. Murad) devrini idrak etmistir.  
 
Osmanli’nin çalkantili döneminde Padisahlari irsad etme cesareti göstererek onlara mektuplar yazmis, devletin birligi ve huzuru, hak ve adalet için tesvik etmistir.
 
Yasadigi dönemde gerek ilmi ve eserleri, gerekse sohbeti,  vaaz ve nasihatleri ile kiyamete kadar devam edecek hakli bir üne kavusmustur.   
 
En fakirinden sultanlara kadar herkesin gönlünde taht kurmus, insanlara kol kanat germis ve hep hayra davet etmistir..
 
Hayatinin her ani ibretlik ve örnek olan Hz Pir’in Padisahlar ile olan menkibelerini sizler için derledik;  
 
Yil 1605, Sultan I. Ahmed, rüyasinda, Nemçe (Avusturya) Krali ile güres tutup kendisinin arka üstü yere düstügünü görmüstü. 
 
Zahiren korkulu görünen bu rüyanin tabirinde zamanin yorumculari acizlik gösterince rüya, bir vesile ile tabir edilmek üzere Hz. Hüdayi’ye yazildi.   
 
Padisahin mektubunu getiren elçi, Hz. Hüdayi’nin evine gelince kapiyi çaldiginda bizzat kapiyi Hz. Hüdayi (elinde zarf ile) açti ve Padisaha verilmek üzere elindekini elçiye teslim etti.   
 
Hiç bir sey diyemeden saskinlikla oradan ayrilan elçi, Padisaha zarfi takdim edince, rüyanin söyle tabir edildigi görüldü:  
 
“Cenab-i Hakk, insan vücudunda sirti, kâinatta ise topragi en kuvvetli olarak yaratmistir. Insanin sirti ile toprak temas edince iki kuvvet bir araya gelmis olur. Bu yüzden küffara karsi Islam kazanacaktir.”  
 
Bu tabirden oldukça memnun kalan Padisah, çiktigi sefer ile Estergon’u geri alarak Avusturyalilara karsi zafer kazandi. 
 
Sultan Ahmed’in kendisine büyük bir muhabbetle bagli bulundugu Hz Hüdayi, saraya davetli oldugu bir günde abdest tazelemek istemisti. 
 
Hz Hüdayi’ye suyu bizzat Sultan dökmüs, havlusunu da Padisah’in annesi (Valide Sultan) tutmustu. Valide Sultan havluyu verirken gönlünden “Hz Seyh’in bir kerametini görseydim” diye geçirmisti. Hz Hüdayi de kesfen duruma müttali olunca:  
 
- Hayret, bazi kimseler bizden keramet isterler. Cihan Padisahi elimize su döküyor, valideleri havlu tutuyor bundan daha büyük keramet mi olur? buyurmustu.
 
Sultan Ahmed, Üsküdar’a gittigi bir gün çarsida Hz. Hüdayi’ye rastlar. Derhal atindan inerek yerine Seyhini oturtup kendisi de atin arkasindan yaya olarak yürümeye koyulur. 
 
Hz Hüdayi’nin gönlü koca padisahin yaya olarak yürümesine razi olmaz ve: “Sirf Seyhim (Hz. Üftade’nin) duasi ve emri yerini bulsun diye bindim” der ve böylece de Seyhi Hz Üftade’nin:  
 
- “Oglum, padisahlar rikabinda yürüsün” duasi yerine gelmis olur.  
 
Sultan I. Ahmed, camiini yaptirirken temel kazma isinde Aziz Mahmud Hüdayi Hz, Seyhülislam Mehmed Efendi, Veziri azam Kuyucu Murad Pasa ilk kazmayi vurmuslardir. 
 
Sonrasinda Padisah gelmis ve elindeki altin kazma ile terleyinceye kadar temel kazmistir. Temel atma merasiminde de duayi Hz. Hüdayi yapmis, Sultan da etegiyle toprak tasimistir. Insaat tamamlandiktan sonra ilk hutbeyi de Hz Hüdayi okumustur.
 
Hz Hüdayi, bir gün Sultan Ahmed Han ile sohbette iken Sultan Ahmed kendisine; 
 
- Abdulkadir Geylani hazretlerinin kiyamet gününde müntesiblerinden pek çok günahkâra sefaat buyuracagina dair bir rivayet var. Sizin bizlere vaad ve müjdeniz yok mudur? deyince Hz Hüdayi ellerini açarak:
 
- Ya Rabbi! Kiyamete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip  “Fatiha” okuyanlar bizimdir..  
 
Bize mensub olanlar denizde bogulmasinlar, ahir ömürlerinde fakirlik görmesinler, imanlarini kurtarmadikça ölmesinler ve öleceklerini bilsinler ve haber versinler! diye dua buyurmustur. (Amin)
(Rabbimiz bizlere bu dua ile riziklanmayi nasip etsin.)
 
Sultan Ahmed, geziye çiktigi bir gün et kizartmak için bir çukur açtirip ates yaktirmisti.   
 
Et, ateste güzelce kizartilip yenilmek üzere hazirlandiginda Hz. Hüdayi tesrif etti ve Padisahi “zehirlidir” diye eti yemekten men etti.   
 
Et orada bulunan bir köpege verildiginde köpek bir müddet sonra öldü. Daha sonra ates yakilan yer kazildiginda Hz Hüdayi’nin haber verdigi gibi zehirli bir yilanin parçalarina rastlandi.  
 
Hz. Hüdayi’nin padisahlara gönderdigi mektuplarini içeren Tezakir-i Hüdayi incelendiginde bunlarin çogunun Sultan III. Murad’a ikaz ve nasihat olarak gönderildigi anlasilmaktadir.  
 
III. Murad’in Osmanli padisahlari arasinda vazife ve mesuliyet suurundan uzak oldugunu bir hekim gibi gayet iyi teshis eden Hz. Hüdayi, her vesile ile onu ikaz etmis, adalet, seriat ve sünnet çerçevesinde bulunmaya, halkin ihtiyaçlari konusunda hassas olmaya ve hizmet etmeye tesvik etmistir.  
 
Ayrica IV. Murad’a, Eyyüp Sultan’da icra edilen merasimle saltanat kilicini, devrin en muteber seyhi sifatiyla Hz. Hüdayi kusatmistir.
 
Muhabbetle..

Yazarın Diğer Yazıları


18.8° / 12.6°

YAZARLAR