Cumhurbaşkanlığı İletişim Dairesi Başkanlığında yapılan bayrak değişikliği sonrası gözler Şubat ayından beri revizyon beklenen kabineye çevrildi.
Ak partide son yıllarda tabanla Makam arasındaki görüş farklılıklarının bu değişime de yansıyıp yansımayacağı ise merak konusu.
Ak parti tabanı yada daha geniş bir perspektiften bakılırsa sağ seçmen daha çok halkın içinden geçen , millette karşılığı olan, iletişim dili halka yakın, çekirdekten yetişme siyasileri kendine yakın bulur, tercih ederken; yapılan kabine değişikliklerinde yada revizyonlarında tercihler genellikle bürokrasinin içinden ve iş dünyasından oldu. Bürokrasi içinden gelen atamalar muhalefet cephesinde beğeni ve destek ile mukabele görürken seçmen beklediği iletişim ve etkileşimi yakalayamadığı bürokrat bakanlar için ya lidere duyulan güven ile nötür kalmayı yahut yerinde memnuniyetsizce söylenmeyi tercih etti.
Ortada dönen kulis bilgilerine göre kabine değişikliğinde taban beklentisi yine çok dikkate alınmıyor. Değişiklik yapılacak bakanlıklar dönem içinde pasif kalmış bakanlıklar. Ancak Türk halkının aktif olmasını beklediği bakanlıklarda bir değişiklik öngörülmediği yönünde görüşler hakim.
İnsanların kabinede yer bulmasını beklediği icraat olarak etkin bakanlıklar için tabandaki bekleyiş Süleyman SOYLU, Berat ALBAYRAK gibi isimler . Esasen dünyanın evrildiği güç savaşları ile coğrafyamızda İsrail tarafından körüklenen diasporaya bakıldığında Türkiyeyi önümüzdeki sürece devletin etkin kademelerinde, icraatçi bakanlıklarda, güvenlik ile ilgili kadrolarda; sadakati, gayreti, çalışkanlığı, azmi, gözü karalığı, vefası tescil edilmiş isimlerin taşıması gerektiğini basit bir gözlemle bile fark edebiliyorsunuz.
Bu arada yazının tam da bu noktasında dikkatimi çeken bir hususu daha yazmadan geçemeyeceğim. Malum olduğu üzere yazının başında da belirttiğim gibi kabinede revizyon 2025 Şubat ayından beri dillendirilen bir konu. Çeşitli gerekçelerle ısıtılarak önümüze konan kulissel her dedikodudan, her fısıltıdan sonra bir önceki dönem İç İşleri Bakanı İstanbul Milletvekili Süleyman SOYLU’ya yönelen bir sosyal medya ve basın saldırısına tanıklık ederdik. Sayın bakanın ne gizli ajandası kaldı konuşulmadık, ne saklı hesapları, ne blöf olduğu iddia edilen açıklamaları. Öte yandan ajandayı bırakın açık açık yabancı ülke diplomatları ile düşüp kalkan, beşinci kol faaliyetleri ile partisini ve kendisinin boyunu çokça aşan makamları elde etmek için yoğun emek mesai harcayan azmettiricilerinin adını ve bu yaptıklarını hiç söze , yazıya dökemeyen bu kitle açıkça anlaşıldığı üzere büyük bir korku ile komuta edilmekteydi. Bu korku SOYLU’ya duyulan sevgi ve sempatiden duyulan korkuydu. Benim gibi pek çok yazar yada analist; bu orantısız ve agresif saldırıları bu korku ile ete kemiğe bürünmüş bir ön alma çabasına bağlıyordu. Bu konuda inisiyatif(?) alarak klavyesini , sosyal medya sütunlarını yahut köşesini kullanan “yazar”ların (?) ise şimdilerde teyit edilmiş hatırı sayılır teşvikler aldığı iddia ediliyordu/ ki sonrasında bazı kaynaklarca tarifeleri bile açıklandı.
Şuraya geleceğim çeşmenin suyu kesilince sanırım saldırıların dozu da azalmış olacak ki kıymetli bakanımız Sayın SOYLU’yu kulisler karışık olduğu halde taciz eden çok fazla isim yok bu günlerde. ( Biz yine de maşallah diyelim! )
Dediğimiz gibi önümüzde Türkiye için kritik bir dönem zorlu bir viraj var. Türkiyenin Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN ile birlikte bizi bu zorlu virajdan çıkaracak milli ve manevi hassasiyetleri güçlü, devletine sıdk ile bağlı, vefalı , aşk ile çalışan yiğit bir ekibe ihtiyacı var.
Kabine çalışmalarında yürünecek yolun ve şartların ağırlığının da , milletin bu yolda cefa ile yürüyebilecek kararlılıkta olan kişilere duyduğu güvenin de dikkate alınacağı umudunu taşıyor revizyona ilişkin hayırlı haberleri bekliyoruz.
Son söz olarak;
Yol aşk ile yürüyen ile yürünmeli, hizmet hizmete sevdalılarla verilmeli diyoruz…