Güvenilir haber kaynağınız Medya90.com

  • BIST 100

    10125,46%0,66
  • DOLAR

    34,92% 0,16
  • EURO

    36,70% 0,28
  • GRAM ALTIN

    2976,68% -0,97
  • Ç. ALTIN

    4844,33% -0,71

MURAT FIDAN


ZELZELE İLE KAYBETTİGİMİZ SEVDİKLERİMİZ DÂR-I SAADETE MAZHAR OLDULAR.

Sultan-ı Ezel ve ebed, Hakim-i zülcelal olan Cenab-ı Allah tekaddes hazretleri, dest-i kudret ve dest-i gaybi ile kainatta vuku bulan, cereyan eden, gerçekleşen her olay ve hadisatın ön yüzünde görünenler ve arka yüzünde perde arkasında bizlerin görüp müşahede ve algılayamadığı nice sayısız hikmetler ve semereleri gizlemiş ve dercetmiştir.


Tüm olay ve hadisatı ve her şey’i, ya bizzat güzel, veyahut da bizim zahiren şer ve kabih gibi gördüğümüzün aksine, bilakis neticesi ve sonucu itibariyle müzeyyen ve güzel yapmıştır. Nasıl ki mahdut, dar, sıkıntılı, ve karanlık bir tünelden dünyaya yolculuk yapan ve aydınlığa ve geniş bir aleme gözlerini açan bir bebek gibi.

Dünyada vuku bulan elim hadisata manayı ismiyle zahiri ve felsefik bir perspektif ile bakıldığında, kıyamet kopmuş, altı üstüne çevrilmiş, karanlık, korkunç, büyük bir mezaristan gibi görünecektir. Ama manayı harfi ve iman gözlüğü ile bakıldığında ise; kaybettiğimiz insanlar daha güzel ve nuranî bir âleme nakledilmiş olduklarını bilmüşahede idrak edeceğiz. Ve insanlarımızı defnettiğimiz o karanlık kabirler, çukurlar da nuranî bir âleme girmek için kazılan yeraltı tünelleri şeklinde telâkki edilecektir. Demek imanın insanlara verdiği sürur, ferahlık, itmi'nan, inşirah, binlerce 'Elhamdülillâh' dedirten bir nimettir.

Kısa bir zaman önce cereyan eden bu zelzele’de vefat etmiş vücudu ezilmiş, kopmuş, parçalanmış insanlarımızı nazara aldığımızda, zahiren ne kadar rikkat-i cinsiyeyi tahrik ve mahzun eden, ciğerleri parçalayan ciğersuz bir tablo gibi gözüküyor ise de; eğer perde-i gayb açılsa, müfarakatından mahsun olup kaybettiğimiz ve üzüldüğümüz, şehid olan insanlarımızın çok ulvi ve büyük bir terfi ile mazhar oldukları makamatı görse idik; keşke bizler de onların yerinde, onlarla birlikte olsa idik diye imrenir ve asıl acınacak kimselerin de bizler olduğunu hakkalyakin suretinde müşahede edecektik.

Bu konuyu te’yit edecek asr-ı saadetten numune-i imtisal bir misal:

Ulema-i zâhir ve bâtının Tâbiîn zamanında en büyük reisi ve İmam-ı Ali’nin mühim ve sadık bir şakirdi olan Hasan Basrî haber veriyor ki:

Bir adam, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanına gelerek ağlayıp sızladı. Dedi: “Benim küçük bir kızım vardı. Şu yakın derede öldü, oraya attım.” Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ona acıdı. Ona dedi: “Gel, oraya gideceğiz.” Gittiler. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm o ölmüş kızı çağırdı, “Yâ fülâne!” dedi. Birden, o ölmüş kız لَبَّيْكَ وَسَعْدَيْكَ dedi. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti: “Tekrar peder ve validenin yanına gelmeyi arzu eder misin?” O dedi: “Yok, ben onlardan daha hayırlısını buldum.”
(Mektubat - 155)

İşte zahiren tevahhuş edip 
ürktüğümüz olay ve musibetler ve kaybettigimiz aile ahbap ve akaribimiz ve akrabalarımızdan dünyevi müfarakat ve ayrılıkların bizim nezdimiz de ve nazarımız da hazinane gibi görünen tüm bu elim hadisatların perde arkasında iman vesikası ile dar-ı ukbaya ahirete göçetmiş ve bilhassa bu deprem’de kaybettiğimiz insanlarımızın, bir nev’i şehadetname ve terhis tezkereleriyle vatan-ı aslileri olan dar-ı baki’deki mükafatı, şecere-i şems’in tuluu ile şems-i saadete, şecere-i tuba’nın gölgesinde, saadet-i uzma ve dareyn’e, kaybettikleri geçici ve fani hayatlarına ve mahdut mallarına mukabil hadsiz bir ücret ve saadete mazhar oldular.

“Yedinci kelime de denildiği gibi:

وَ يُم۪يتُ”

Yani: Mevti veren odur. Yani: Hayat vazifesinden terhis eder, fâni dünyadan yerini tebdil eder, külfet-i hizmetten âzad eder. Yani: Hayat-ı fâniyeden, seni hayat-ı bâkiyeye alır. İşte şu kelime, şöylece fâni cinn ü inse bağırır, der ki:  

Sizlere müjde! Mevt i'dam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in'idam değil. Belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i Ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksandokuz ahbabın mecma'ı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır. (Mektubat - 226)

Ve bizler de muvakkat ve geçici bir ayrılıktan sonra tekrar kaybettiğimiz bu sevdiklerimize kısa bir zaman sonra iltihak edip kavuşacak ve hep birlikte; risaletiyle, hidayetiyle, saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vusulü,ubudiyetiyle ve duasıyla, o saadetin sebeb-i vücudu ve Cennet'in vesile-i icadı’na mazhar olan
server-i kainat hazreti Resul-i mücteba Muhammed Mustafa (asm) efendimizin bayrağı ve sancağı altında, melce’ ve mence’imiz, mürebbi ve müdebbirimiz, halıkımız, rezzakımız, saniimiz, maliki hakiki, sanii basir ve zülcelal, sahibi hakiki ve Rabbi Rahimimizin darus-selam’a daveti ile kavuşacağız inşallah.

Yazarın Diğer Yazıları


YAZARLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.