• BIST 100

    10970,11%0,47
  • DOLAR

    42,52% 0,06
  • EURO

    49,59% 0,02
  • GRAM ALTIN

    5775,26% 0,40
  • Ç. ALTIN

    9314,94% 0,16

BÜLENT ERTEKIN


Yamyam Fare Hikâyesi ve İçimizdeki Vampirler

Tarihten günümüze uzanan bu ibretlik hikâye, içimizdeki gizli vampirleri görmemiz için önemli dersler barındırıyor.


Bazen birşeyler yazmak ister veya bir şeyler anlatmak istersiniz lâkin kelimeler kifayet etmez, cümleler yetersiz kalır. Oysa bir paragraf veya bir dize bütün düşüncelerinizi bu iki satır sizin adınıza fevkalade bir şekilde ifade eder. Böylelikle maksat hasıl olmuş olur.  

Aşağıda okuyacağınız bir hikaye, bir darb-ı mesel deyin yada ne derseniz deyin ibretle okunup ders alınacak bir durum.

İçimizde olup  bizden gibi görünen vampirler için bir değil birkaç kez okuyun ve dostlarınıza da göndermeyi ihmal etmeyin.

“Yamyam fare hikâyesi, içimizdeki vampirler için bir değil birkaç kez okunmalı; ibret alınmazsa tarih tekerrür eder.”

Tarih boyunca İngiliz denizciler gemilerde farelerle savaşmak için bir yöntem uyguladılar. Duyulmamış bir hikayedir, genelde eski gemiciler bilir.

Çok akılcı hikaye;

Farelerin davranış özelliklerini çok iyi bilen bu İngiliz denizciler; öncelikle yakaladıkları bir fareyi kapalı bir teneke içine koyup onu 3-4 gün aç bıraktıktan sonra yakaladıkları diğer küçük fareyi bu kutu içine atarlar. Açlıktan gözü dönmüş fare bu fareyi hemencecik midesine
indirir.

Bu işleme tenekedeki fare yamyam fareye dönüşünceye kadar devam ederler .Bu fare iyice semirmiş ve kuvvetlenmiş olur.

Sonra bu fareyi geminin içine salarlar; şimdi artık gemi içinde tebdili kıyafet gezen bir fare oluşmuştur. Diğer fareler bu fare kendileri gibi aynı kökten geldiği için hiç şüphelenmez  Ama aslında; bu fare güçlü kuvvetli bir yamyam faredir ama bunu diğerleri fark etmemiştir.

Yamyam fare rahatlıkla diğer farelerin yanına rahatlıkla sokulur ve fareleri teker teker yer.

Bu şekilde gemi de farelerden temizlenmiş olur.
Bu yöntem İngilizler için düşünülse de içimizdeki tüm İngilizlere gelsin.

Ve son sözü de büyük üstad şairin ve şiirlerin duayeni ve babası olan Abdurrahim Karakoç'un o güzel dizeleri ile bitirelim.

“MEKTUP YAZDIM HASAN’A HA HASAN’A HA SANA…”

Selâm ve dua ile.

Siz bu hikâyeden hangi dersleri çıkardınız? Düşüncelerinizi bizimle yorumlarda paylaşın.
 

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.