Dr. Nadir ÇOMAK Eğitimci-Yazar-Aile Danışmanı


Son 124 Yılın En Güçlü Türk Devleti

Cennet mekân II. Abdülhamid Han, 31 Ağustos 1876'da tahta çıktı ve 31 Mart vakasından kısa bir süre sonra, 27 Nisan 1909'a kadar Osmanlı Devleti’ni en zor döneminde başarı ile yöneten kudretli padişah olarak tarihe geçti.


İttihat Terakki’nin yönetimi devraldığı yıllarda koca Osmanlı Devleti kısa zamanda paramparça oldu. II. Abdülhamid’e yönelik başarısız suikast girişiminden bu yana geçen yüz yıllık tarih diliminde Anadolu çok sayıda suikast gördü.

Türkiye cumhuriyeti devletinin kuruluş yıllarında hain tanımlaması ile birçok insan haksız yere katledildiği iddiaları bilimsel çalışmalarda dile getiriliyor. “1920 yılı içerisinde çıkartılan üç yasal düzenleme ile Türk siyasal ve hukuk hayatının en tartışmalı özel mahkemelerinden biri olan İstiklâl Mahkemelerine giden yol açılmıştır. İstiklâl Mahkemelerine tartışmalı özelliğini kazandıran asıl düzenlemeler 15 Nisan 1923 ve 25 Şubat 1925 tarihli düzenlemelerle yeni bir “vatan haini” çerçevesinin çizilmiş olmasıdır. Bu düzenlemelerle kendisine yeni bir istikamet arayan Türkiye’nin inşaa etmeye başladığı yeni siyasal sisteme ve toplumsal yapıya muhalif olanlar yasa dili ile “vatan haini” addedilmişlerdir. Dolayısı ile mahkemeler bu ikinci dönem uygulamaları ile sisteme ve modele muhalif olanların yargılanmaları yoluyla onlar ve onların etkili oldukları toplum üzerinde bir yıldırma aracı haline dönüştürülmüşlerdir.”

 

Cumhuriyet tarihinde siyasi cinayetler kabarık bir dosya teşkil etmektedir. 91 yıl önce öldürülen Ali Şükrü Bey'de suikasta uğrayan önemli isimlerden birisidir. “1844 yılında Trabzon Vakfıkebir’e bağlı Şarlı mevkiinde doğan Ali Şükrü Bey, babası kıdemli Yüzbaşı Hafız Ahmet Kaptan gibi deniz subayıdır. Osmanlı donanmasını güçlendirmek için kurulan Donanma Cemiyetinde faaliyetler yürüten Ali Şükrü Bey eğitimini Liverpool’da tamamlamış ve Millî Mücadeleye destek vermiştir. 27 Mart 1923 yılında Çankaya Muhafız Alay Komutanı Topal Osman ve adamları tarafından Mustafa Kemal’e muhalefeti dolayısıyla öldürülen Ali Şükrü Bey Trabzon Mebusu olup Birinci Meclis'te muhalefeti temsil eden İkinci Grup'ta yer almaktaydı. Son Osmanlı Mebusan Meclisi'nin Misakı Millîyi ilan edip dağılmasının ardından Ankara’da kurulan Birinci Mecliste İkinci Grup'ta öne çıkmaktaydı. Başını Mustafa Kemal'in çektiği Birinci Grup laik, batıcı ve Türkçü bir Cumhuriyet’in kurulması düşüncesini savunmaktaydı. Ali Şükrü Bey, Mehmet Akif, Hüseyin Avni Ulaş, Elmalılı Hamdi Yazır gibi önemli şahsiyetlerin içinde yer aldığı İkinci Grup ise hilafetin ilgasına karşı çıkıp milletin hissiyat ve fikriyatına saygılı bir düzenin kurulması gerektiğini savunuyorlardı. Düşüncelerini kurucusu ve başyazarı olduğu dönemin iki gazetesinden biri olan Tan Gazetesi aracılığı ile ifade eden ve İslami hassasiyetleri ile bilinen Ali Şükrü Bey resmi tarihin görmezden geldiği siyasi bir cinayetin kurbanı olmuştur."

 

Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Özdemir Sabancı, Muhsin Yazıcıoğlu, Hrant Dink, Mehmet Selim Kiraz, suikasta kurban gitmiş olan isimlerden bazılarıdır. Bu suikastların birçoğu hala aydınlatılamamıştır. Ancak son zamanlarda Türkiye’de yapılan suikast ve provakatif saldırıların çok kısa zamanda aydınlatıldığı dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu bakımdan şu anda emniyet teşkilatımız, ordumuz ve Milli İstihbarat teşkilatımızın son 124 yıllık tarih seyri içerisinde en kudretli ve en başarılı dönemini geçirmektedir diyebiliriz. Türkiye üzerinde oynanan bütün kirli oyunların bozulduğu bu dönem Türkiye üzerine oynanan kirli oyunların arttığının bir göstergesidir. 15 Temmuz hain darbe girişimi şayet başarılı olsa idi Türkiye emperyalist güçler için tehdit olmaktan çıkacaktı. Mısır, Gazze konusunda bugün ne yapıyorsa Türkiye’de aynısını yapacaktı. Fakat bugün Türkiye için durum çok farklı. Türkiye Cumhuriyeti devletini yöneten irade milli savunma sanayiinden iç ve dış güvenliğe kadar göz kamaştıran bir başarı grafiği sergiliyor. Türkiye, emperyalist güçlerin kirli oyunlarını bozuyor ve bozmalıdır. Özellikle Gazze’de yaşanan İsrail terör devletinin vahşi katliam, etnik temizlik ve soykırım vahşetinden sonra Türkiye üzerine kurgulanana suikast ve provakatif eylemlerde bir artış olduğu görülmektedir. Fakat Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenlik ve istihbarat birimleri jet hızıyla kirli oyunları aydınlatarak devletimizin gücüne ve kudretine güç katmakta ve milletimize güven düşmanımıza korku vermektedir.

Trabzon’da yapılan Rahip Santaro suikastı, Hrant Dink suikastı, Reina suikastı, Fatih camii suikastı ve Sarıyer’de yapılan Santa Maria kilisesi suikastının kısa zamanda aydınlatılması Türkiye’nin son 124 yıllık dönemde iç ve dış güvenlik açısından en kudretli dönemde olduğunun delilidir. Milletimize düşen görev ise devletine ve güvenlik birimlerine güvenmek ve yardımcı olmaktır.

Türkiye tarihi şifrelere uygun olarak 31 Mart suikast sezonuna girmiştir. Oyunları bozmak için uyanık olmak zorundayız. Devlet ve millet iş birliğihalinde el ele ve gönül gönüle oynanan kirli oyunları bozmalıyız.

Devlet başa kuzgun leşe!

Türkiye yüzyılının başladığı bu günlerde geleceğe emin adımlarla ilerlemek için merhamet medeniyetinin temel değerlerini genç nesillerimize öğreterek ayağa kalkmak zorundayız. Bu da eğitim müesseselerimizde ve ailelerimizde medeniyet değerlerimize ve şanlı tarihimize dönmemiz ve değerlerimize sahip çıkmamızla mümkündür.

 

Kendimize geliyoruz. Ayağa kalkıyoruz. Şahlanacağız ve millet olarak hep birlikte Türkiye yüzyılını kuracağız.

Dr. Nadir Çomak

Aile Danışmanı

Yazarın Diğer Yazıları


20° / 11.9°

YAZARLAR