Güvenilir haber kaynağınız Medya90.com

  • BIST 100

    9299,36%2,82
  • DOLAR

    38,00% 0,44
  • EURO

    41,04% 0,36
  • GRAM ALTIN

    3682,29% 0,09
  • Ç. ALTIN

    5958,15% -0,44

Yusuf Özertürk


Mi’rac Hadisesi ve Nebevî Ahiret Temaşası: İslâm'ın Sosyal Devrimi (6)

Mi’rac hadisesi öncesinde İslâm’ın köleliği kaldırması, kadına verdiği değer ve müşriklerin tepkileri, Hz. Resûlullah’a karşı duyulan hasedin nedenleri.


d- Hz. Resûlullah’ın (sav) İslâm’ı Tebliği

3- İSLÂM, KÖLELİĞE KARŞIDIR

Dünyanın diğer yerlerinde olduğu gibi Arabistan ahalisi arasında da kölelik meşru kabul ediliyordu. İnsanlar birer mal gibi alınıp, satılıyordu. Köle, efendisinden hiçbir hak talep edemezdi. Efendi kendinde, köleye karşı her türlü muameleyi yapma hakkının olduğunu bilirdi. Köle, efendisinin izni olmadan bir inancı da kabul edemezdi.

Hz. Resûlullah, Hucurât Suresi’nin 13. ayetini tebliğ ederek, insanların insanlıklarından dolayı tabii hakları olduğunu (her insan doğuştan hür olarak doğar, kimse kimsenin kölesi değildir. Her insanın canı, malı ve şerefi kutsaldır. Meşru bir sebep olmadan onlara dokunulamaz) ve liyakat ve çalışıp hak etme dışında, kimsenin bir diğerinden üstün olmadığını söylüyordu.

İslâm, insan olmaları hasebiyle efendi ile köleyi eşit kabul ediyordu. İslâm tebliğ edilince bazı köleler Müslüman oldular. Ancak müşrikler, kölelerin Müslüman olmasını ve efendi ile kölenin asla eşit olamayacağını savunarak Hz. Resûlullah’a ve İslâm’a şiddetle karşı çıktılar.

4- İSLÂM, KADINI YÜCELTMİŞTİR

Ortaçağ'da birden fazla kadınla evlenmek dünyanın her tarafında meşru kabul ediliyordu. Bunu meşru görmeyen toplumlarda da fahişelik ve evlilik dışı ilişkiler yaygındı. Ortaçağ Arabistan toplumlarında ise, bir erkek istediği kadar kadınla evlenebilir (10-20) ve istediğini de hiçbir hak vermeden boşayabilirdi.

İslâm, bazı istisnalar hariç bir kadınla evlenmeyi tavsiye etmiştir. Ancak bu konu, İslâm’ı bilmeyenler, kasıtlı olarak çarpıtmak isteyenler veya kendi örf ve geleneklerine göre hareket edenler tarafından yanlış anlaşılmıştır.

İslâm, çok eşliliği teşvik etmemiş, bilakis 10-20 kadınla evlenme uygulamasını bire indirerek sınırlandırmıştır. Çünkü Allah, “Eğer birden fazla evlendiğinizde haksızlık yapmaktan korkarsanız, bir tane alın. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır” (Nisâ-3) buyurmaktadır.

Burada adalet vurgulanmaktadır. Bir erkeğin birden fazla eşine tamamen eşit davranabileceğini kim garanti edebilir? Bu nedenle İslâm, bir eşliliği tavsiye etmektedir.

Ancak bazı özel durumlarda çok eşliliğe izin verilmiştir. Bunlar arasında:

  • Kadının iyileşmeyecek bir hastalığa yakalanması,
  • Kısır olması,
  • Savaşlar nedeniyle erkek sayısının azalması,
  • Kadın nüfusunun artması,
  • Erkeğin cinsel yönden çok güçlü olup zina yapma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olması gibi nedenler yer almaktadır.

Ayrıca kadının aybaşı, gebelik, lohusalık ve süt emzirme gibi durumları olduğunda, nefsi fazla sabredemeyen bir erkek ne yapacaktır? Bu durumda:

  1. Eşini boşasın mı?
  2. Eşinin rızasıyla ikinci bir eş mi alsın?
  3. Yoksa zina mı yapsın?

İslâm’a saldıranlar, bu sorulara da bir çözüm getirmelidir!

Bugün "medeni" denilen Batı toplumlarında fuhuş evleri yok mu? Bir erkek tek bir kadına sadık kalabiliyor mu? Yoksa “sevgili, metres, birlikte yaşama, kaçamak yapma” gibi isimler altında zina mı yapılıyor?

Bunların gerçek olduğu kabul ediliyorsa, İslâm'a hücum edenler dürüst olmalıdır.

Samimi bir Müslüman asla zina yapmaz ve hanımına ihanet etmez.

"Medeni" toplumlarda kaç evli erkek zina yapmıyor? Gerçekçi olunursa, bu durum çok nadirdir.

5- MÜŞRİKLER HZ. RESÛLULLAH'A HASET ETMİŞLERDİR

Hz. Resûlullah, daha doğmadan önce babasını, 6 yaşındayken de annesini kaybetmişti. Yani hem yetim hem de öksüzdü.

Müşrikler O’na “Ebu Talib’in yetimi” diyorlardı. Allah, elçilik görevini ona verince, kibirli ve her hakka kendilerinin layık olduğunu düşünen müşriklerin ileri gelenleri bu durumu hazmedemediler.

“Kur’ân inecekse, niçin nüfuzlu ve zengin kimselerden birine inmedi?” diye sordular.

Mekke’nin ileri gelen kibirli reislerinden Velid bin Muğıre, “Ben Kureyşlilerin efendisi ve büyüğü olduğum halde (Kur’ân) nasıl bana inmez de Muhammed’e vahiy iner?” diyerek isyan etmiştir.

Yani demek istiyordu ki:

  • Peygamber olunacaksa ben olmalıydım.
  • Ebu Talib’in yetimi değil!

Ancak cahil ve kibirli müşrikler bilmiyordu ki, Allah peygamberliği insanların keyfine göre değil, kendi ilmine göre verirdi.

(1): “Ey insanlar! Biz, sizi bir erkek ve bir kadından (Hz. Âdem ve Havva) yarattık. Soyunuzla-sopunuzla (ırkınızla-akrabalarınızla) övünesiniz diye değil, birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız diye kabilelere ve milletlere ayırdık. Allah katında en üstün olanınız, takvada (Allah’ın emirlerine itaat ve yasaklarından sakınmada) en ileride olanınızdır.” (Hucurât-13)

(2): “Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, eşleriniz arasında adaleti sağlayamazsınız.” (Nisâ-129)

Devam edecek…

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.