Milli Eğitim Bakanlığı üzerine son zamanlarda ciddi itibarsızlaştırma operasyonları yapılıyor. Gerek bakan beye gerekse bakanlığa karşı yapılan itibar suikastlarının çoğu algı yönetimi ile halkı bakan beye ve bakanlığa karşı kin ve nefrete sevketmek amacı taşıyor. Özellikle eğitimin en kritik noktasında yer alan öğretmenleri asli görevi olan "eğitim yoluyla nesli geleceğe hazırlamak" vazifesinden uzaklaştırıp siyasi ve ideolojik bataklığa çekmeye çalışılmaktadır. Daha önce okulu ve dersi boykot edin çağrısıyla öğretmenler üzerine oynayanlar şimdi de sanki ciddi bir mağduriyet varmış gibi algı yönetmektedir. 180.000-200.000 bin öğretmen mağdur diye yaygara koparıyorlar. Oysa bu sene görev süresi dolan öğretmen sayısı yaklaşık 38.000, yeniden ataması yenilenmeyen öğretmen sayısı yaklaşık 6.000 civarıdır. Ayrıca bu öğretmenler zaten geçici süreyle nitelikli okullara atandıklarını bile bile talepte bulunuyorlar. Görev süresi dolunca yeniden atama yapılabildiği gibi yeniden atama olmama ihtimalini de biliyorlar. MEB görev süresini dolduran öğretmeni yeniden aynı okula verse de bu hukuki bir karar oluyor görev süresi dolan öğretmeni başka okula arada da bu karar hukuki oluyor. Ayrıca MEB görev süresi dolan öğretmenlere jest yapmış ve kendi istedikleri okulları tercih yolunu açmıştır. Meselenin özü bu iken algı yönetimi ile öğretmenler üzerinden prim yapıp, algı yönetimi ile halkı bakan Yusuf Tekin ve bakanlığa karşı kin ne nefrete sevketmek kabul edilir ahlaki bir durum değildir.
Adnan Kalkan
Eğitimci Yazar
.......
Eğitimde kalite tartışmalarında göz ardı edilen bir risk, öğretmenlerin aynı okulda uzun yıllar görev yapmasının getirdiği "mesleki atalet" durumudur. Yapılan analizler, belirli bir süre sonunda, özellikle destekleyici olmayan kurumlarda öğretmenlerin motivasyon kaybı yaşayabildiğini, yeni yöntemlere karşı direnç geliştirebildiğini ve mesleki bir durağanlığa girebildiğini göstermektedir. Bilimsel araştırmalar, bu durumu kronikleşen stresin yol açtığı, duygusal tükenme ve duyarsızlaşma gibi boyutları olan öğretmen tükenmişliği sendromuyla ilişkilendirmektedir. Bu durum, sadece öğretmenin kendi gelişimini engellemekle kalmaz, okulun yenilikçi kapasitesini de sınırlar. Örneğin Japonya, öğretmenlerin farklı okul türlerinde deneyim kazanması ve durağanlığın önlenmesi amacıyla eyalet düzeyinde sistematik bir öğretmen rotasyon politikası uygulamaktadır. Bu nedenle, öğretmenlerin mesleki canlılığını koruyacak mekanizmalar üzerine düşünmek elzemdir.
Bütün bu bilimsel dayanakla birlikte, okula, camiye, kışlaya siyaset sokmamak en temel vatandaşlık erdemidir. Ne hikmetse, birtakım siyasi paravan oluşumlar, mezun derneği vb isimlerle süreci maniple etmekte ve farklı amaçlara okulu, öğrenciyi alet etmektedir. Konu hukuki bir süreçtir, hukuki problemler sokakta değil yargıda çözülür.
Prof. Dr. A. Halim Ulaş
.......
Proje okullarında süreli olarak görevlendirilen öğretmenlere, mağdur olmamaları için, süre bitiminden önce henüz kadrolar daha dolmadan tayin isteyebilme haklarını kullanabilmeleri maksadıyla erkenden tercih yapabilme hakkı verilmesini, siyasi bir karar olarak nitelendiren ve proje okullarına 4 yıl bittiğinde yer değiştirebilme şartıyla atanan öğretmenlerin, bu atama şartları hiç yokmuş gibi davranarak mağduriyet edebiyatına sarılmak ve 38 bin olan rakamı 200 bin olarak telaffuz ederek aslında meselenin öğretmeni kollamak değil, bağcıyı dövmek olduğunu gösteren bir siyasi anlayışın çirkin yüzüyle yine muhatap olmaktayız…
Doç. Dr. Ahmet Kavlak
Kaynak: Yeni Akit Gazetesi