Ahmet AYDIN


Meyveli Ağaç Gibi

Sabahleyin telefonum çaldı. Telefonu açmakta geciktim. Baktım arkadaşım. Whatsup'ta mesajı var.


 

 -"Bugün müsait misin". Cevabım,
 -"Evet. Önemli bir durum mu var. Kahvaltı yapıyorum" diye yazdım mesajıma. Biraz sonra,
 -"Kahvaltıdan sonra biraz gezelim" yazdı. 
 -"Olur. Neden olmasın" yazdım. Bir müslümanın bir müslümana verebileceği en doğal cevap. Ya bir sevinci var, ya bir sıkıntısı var ya da yalnızlıktan bunalmış olmalı dedim. 
      Tam da sandığım gibiydi. Hem konuştuk hem de yardımcı olmaya çalıştım. Konuşmamız esnasında,
 -"Emeklilik nasıl geçiyor. Usanmıyor musun" dedi. 
 -"Bir imam için, bir öğretmen için emekli olmakla iş bitmiyor. Yaşadığımız çevrede insanlar bizden bir çok şey bekliyor. Topluma yön verecek, gençlerin elinden tutacak, yaşlılarla ilgilenecek, onlarla konuşacak, dertleşecek birilerine ihtiyaçları var. En tabi olarak da bizler devreye giriyoruz. Hiç boş kalmıyorum" dedim. 
 -"Nasıl yani. Mesela...?" dedi. 
 -"Komşuların çocuklarına okul derslerine yardımcı oluyorum. Arapça, ingilizce, din kültürü vs." dedim. Bana,
 -"Müslüman meyveli ağaç gibidir. Sizin gibi" dedi. O an aklıma Peygamberimizin Hadisi Şerifleri geldi.
      İbn-i Ömer (r.a) şöyle anlatıyor:
   Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in yanındaydık:
-"Söyleyin bakalım, müslüman kişiye benzeyen ağaç hangisidir. O ağaç yeşildir, yaprağını hiç dökmez, o şöyle şöyledir (diye o ağacın güzel vasıflarını saydılar. Sonra da:) «Rabbinin izniyle her an meyvesini verip durur»“ buyurdular.
Gönlüme o ağacın hurma olduğu geldi. Ancak baktım Hz. Ebû Bekir ve Ömer (r.a) konuşmuyorlar, ben de konuşmayı uygun görmedim. İnsanlar bir cevap veremeyince Rasûlullah Efendimiz (s.a.v):
 -"O hurma ağacıdır” buyurdular.
Oradan ayrıldığımızda babam Hz. Ömer’e:
 -"Babacığım, vallahi gönlüme o ağacın hurma olduğu geldi.” dedim.
 -"Peki, niçin söylemedin?” dedi.
 -"Siz konuşmayınca ben de bir şey söylemeyi uygun bulmadım.” dedim.
Bunun üzerine babam bana şöyle dedi:
 -"Sen onu söylemiş olsaydın, bu benim için şundan şundan daha sevimli olurdu.”.
Ve yine Peygamberimiz,
“Mü’min bal arısına benzer. Arı; dâimâ temiz olan şeyleri yer, temiz olan şeyler ortaya koyar, temiz yerlere konar ve nâzik davrandığı için konduğu yere zarar vermez, orayı kırıp bozmaz. Düştüğünde ise kırılmaz, bozulmaz.” buyurdular. Bu güzellikler elbette O'nun güzelliğinden yansıyan bir nebzecik diyoruz, 
Ve diyoruz ki,

Velhasıl

Sensiz olmaz, sensiz yaşayamam,
Her yön tehlike, sensiz aşamam,
Öğdün olmasa, sana koşamam,

Yâ İlâhî, inayet velhasıl,
Şifa öğüt hida yet rahmet kıl.

Gönül dünyam bulur senle huzur,
Dilimde sözün kalp huzur bulur, 
Sen gelince bütün şerler durur,

Yâ İlâhî, inayet velhasıl,
Şifa öğüt hida yet rahmet kıl.

Ne istersen hazırım sen benden,
İnancım senden, amelim senden,
Vazgeçerim canım, candan tenden,

Yâ İlâhî, inayet velhasıl,
Şifa öğüt hida yet rahmet kıl.

Anladım çare yokmuş oyunda
Buldum ben kendimi Hak yolunda,
Ebedi kurtuluş var sonunda

Yâ İlâhî, inayet velhasıl,
Şifa öğüt hida yet rahmet kıl.

Bereket sevgi saygı duymakta,
Verirken altın tasta sunmakta,
Aradın, Kitab'ında bulmakta,

Yâ İlâhî, inayet velhasıl,
Şifa öğüt hida yet rahmet kıl.

Not: Velhasıl kelimesi SÖZÜN ÖZÜ anlamında kullanılmıştır.
 

Yazarın Diğer Yazıları


20° / 11.9°

YAZARLAR