Son zamanlarda hiç öğrenmediğim bir şey öğrendim :Acının sadece hissedilebilir bir şey değil aynı zamanda gözle de görülebilir olduğu, insanın kalbinin sadece kendi yaşamı için değil üst üste konulmuş bir sürü kalbi varmışçasına göğsünden fırlayacakmış gibi atabildiğini , Hak için haklılıkla onurunu ve izzetini koruyarak direnmeyi, Allah'a teslimiyetin yüceliğini, düşmanın zelilliğini, kardeşlerimin ne kadar aziz olduğunu hiç öğrenmediğim bir şekilde öğrendim.
Ölürken dirilmeyi, onlardan öğrendim mesela. Sanki onların şehadeti toprağa atılan tohum gibiydi yok olmamacasına yeşerecek bir meyvenin tohumu gibi hiç yok olmamasına ve binlercesiyle çoğalırcasına bir meyvenin tohumu gibi.
Ama onlarınkisi diğer tohumlardan farklıydı. Bütün ışıkları söndürülüp karanlığa mahkum edilmek istenen topraklara atılan tohumlardı onlar ve çiçeklerinin de şehadeti bütün o toprakları aydınlatmaya yetecek cinstendi. Peki ya diğerleri, bizler...
Bizim de torunlarımız onlarınki gibi düştüğü yeri aydınlatmaya yetebilecek mi?