• BIST 100

    10643,58%3,14
  • DOLAR

    32,20% -0,22
  • EURO

    34,90% -0,22
  • GRAM ALTIN

    2504,01% 1,55
  • Ç. ALTIN

    3989,88% 1,04

M.Nuri Bingöl


İHTİLAF TAHAMMÜLSÜZLÜKTE

Gerçekleri realite halinde kalması için doğruların tartışılması ve yapıcı tenkide tahammül edilmesi her günkünden daha zaruri artık.


Havada bir çok söz uçuşmakta; her hadise için tevil üstüne tevil yapılmakta.  Kimi kısmen kimi de tamamen boş teviller. Tez-anti tez-sentez şeklinde  bir usulümüz var. Fikrimiz doğruysa şayet yapıcı tenkidden imtina edip çekinmek olmamalı. Çünkü her yanlış fikir bizim doğruluğumuzu kuvvetlendirmektedir. Tabii ki yanlış üslup doğru sözün celladıdır. Bir şeyi ifade ederken üslup belki ifade ettiğimiz şeyden daha önemli olabilir.

“Hak namına, hakikat hesabına olan tesadüm-ü efkâr ise, maksatta ve esasta ittifakla beraber, vesâilde ihtilâf eder. Hakikatin her köşesini izhar edip hakka ve hakikate hizmet eder.” [1]
Meslek ve meşreblerin fikir ve usül farklılığı, Müslümanlar için büyük bir rahmet ve kolaylıktır. Malum, herkesin bir kalıba, bir mizaca girmesi hiç mümkün değildir. İslamiyet farklı mizaç ve fıtratta olan insanları bir kalıbın içine girmeye zorlamamış, bilakis herkese uygun yolları ve meslekleri içtihat yolu ile sunmuştur. Yoksa her meslek ve meşrep sahibi bir diğerini inkâr etsin, birbirine yabanî baksın ve niza çıkarsın diye sunulmamıştır. Birbirinin kuvvetini kırmak yerine zenginlik olarak görmek ve kabul etmek ve birbirinin eksikliğini kapattığını düşünmek akıllı adamın işidir ve böyle bakılması gerekmektedir.
Doğru olduğuna inanılan fikirler, usuller karşı fikirler tarafından test edilmezse zayıflar, geriler ve lakaytlaşır. Yeni problemlere çözüm olamaz, güncel ihtiyaçlara cevap veremez. Zamanla bir dogmaya ve kesin inanca dönüşür. Bir bakmışsınız bir zaman mutedil olanlar sivri, istenmeyen ve marjinal ve trolleşmiş bir grup oluvermiş.
Halbuki; bizim bildiğimiz her doğru bir parça yanlışı, her yanlış bir parça doğruyu ihtiva ediyor olabilir. Bunu belki aklen kabul ediyoruz ama farklılıklara tahammül edemiyorsak gerçekten kendimizi kontrol etmemiz lazım demektir.

Sahip olduğumuz bilgi, bizde herhangi bir derinlik, genişlik ve dönüşüme yol açmıyorsa, o bilgiyi tekrarlamak, hakikati keşfetmemize kesinlikle engel olur. Fikirlerimizi, doğrularımızı yenilemek, geliştirmek, sağlamlaştırmak ve genişletmemiz gerekmez mi?
Tahammülümüz yoksa bu İttihad-ı İslam fikrimiz kuru bir ütopik hayal olmaz mı?

Farklı milletlerden müteşekkil ümmetin ittihad ve ittifakını temin edecek hakikatler manzumesi Risalelerde olmasına rağmen... Farklılıklara, farklı düşünmeye, farklı anlamaya medeni bir şekilde tartışmaya, konuşmaya, kendini izah ve ifade etmeye mani olmak "ihtilaf"a yol açar tabii.

Bununla, Risaleler insana ufuk açmıyor diye mi endişe ediyoruz yoksa kendi lakaytlığımızı görmek mi istemiyoruz?

"Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemâlâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri, elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler; belki küre-i arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyete dehâlet edecekler." [2] Amenna... Gerekli şartları yerine getirebilirsek... Zaten burada bazı şeylerin bazı şartlara bağlandığını çok rahat görüyoruz. Şartları yerine getirmekle mükellef olanlar yerine getirmezler veya takatleri yetmezse beklenen şeyler de tahakkuk etmeyecektir.

Ahir zamanın Mehdiyyet vazifesini  İMANİ YÖNDEN görecek hizmet Risale-i Nur hizmeti ise, -ki biz Kur'an Şakirtleri olan Nur Talebeleri buna inanmaktayız- o halde neden Esasat-ı Nuriye ile hareket ederek Hizmet Düsturlarımızı tahkim edip kuvvetlendirmiyoruz???

Yazarın Diğer Yazıları


22.5° / 13.8°

YAZARLAR