• BIST 100

    10924,53%-1,34
  • DOLAR

    42,20% 0,24
  • EURO

    48,86% 0,30
  • GRAM ALTIN

    5429,94% 0,77
  • Ç. ALTIN

    9007,06% 0,59

M.Nuri Bingöl


Bilerek veya Bilmeyerek Serrin Harcina Kürek Sallayanlar


Çok dostumuz Münazarat’taki “igtisasci firkasi” tabirini bilir 

Lügatlar “igtisas”a su manalari yüklüyorlar: “Karisiklik. Kargasalik. Karmakarisik olmak. Birisinin fena telkinini – yaptigi cerbeze ve algi operasyonunu- kabul etmek.” (Büyük Lügat, Abdullah Yegin, I Babi…)

Tarihçi degilim. Öyle derin bir tarih bilgisine ve meselenin özüne sahabet degil, “olmadigi dâvânin iddiacisi” görünmek için isine gelen bir iki tarihi, “muhakeme-i akliyeden” uzak sekilde ezberine alan biri olmamaya bilhassa çalisirim sadece.

"Hakiki vukuati kaydeden tarih”i hakikatlari tahlil edip bugüne “uyarlamayi”, kuru ezbercilige yegleyen – hasbelkader- bir kalem erbabi olarak, tarihi, Adem (as)den beri devam eden iki zit kutbun mücadele meydani olarak görmekteyim. Telifçi ya da -yeni tabirle- “ilimlilik” gösterileriyle hakikat üstü hakikati birak örselemeyi, incitme vebalini almak istemem de ondan.

Üstad’in, o anda bulunmayan; sifatlari, 1920’de temeli atilan Halk Firkasi’na denk gelen partiyi isaret ettigi kanaatindayim. O sifatlarin en büyügü, “izrar-i nas” (insanlarin zarari) ugruna kendi diyalektik cerbezesini milletin önüne, hiçbir deger tanimadan, tekrar tekrar, farkli kelimelerle -sanki mümin feraseti yokmus gibi- sunmalardir elbet.

“Iman Küfür Müvazeneleri”ne iktibas edilmis, asli Lemaat’ta olan “felsefe” (vahye dayanmayan ve adem âlemleri namina çalisan devamli arama fiili) ile, “Medeniyet-i hakiki” olan, “Islami medeniyet”in mukayesesi, bilhassa bu mücadeleyi izahta.

“… Su medenilerden çogunun, eger içini disina çevirirsen, görürsün: Basta maymunla tilki, yilanla ayi, hinzir. Sireti olur suret.

Gelir hayali karsina, postlariyla tüyleri. Iste sununla görünür MEYDANDAKI ÂSARI. Zemindeki müvazin mizanidir seriat.

Seriattaki rahmet, sema-i Kur’an’dandir. Medeniyet-i Kur’an esaslari müsbettir. Bes müsbet esas üzre döner çark-i saadet.” (Iman-Küfür Müvazeneleri, s 254)

Buradaki “müsbet” kelimesi, fosforluymus gibi dikkatleri üzerine çekiyor hemen. Çok zamandan beri zihnimi mesgul eden husus, hiçbir maslahat endisesi tasimadan kelimenin hem lügat, hem de sarf mânasini tesbit etmek.

Mevzubahis kelimeye -ya da kimilerinin dar sahaya hapsetmesiyle layik oldugu “sözcük”e- tamamen “barisçilik veya asayis tarafdarligi” manasini veremiyorum. Çünkü epey dost trafindan bilinir; Risale-i Nur Külliyati, “pare pare” eserlerden ibaret degil, muhterem müellifinin eserine verdigi; “vicdanina dogan” isimle dikkat çektigi gibi, BIR KÜLLIYATTIR. 
Demek ki bir kelime ve ibareyi, sadece filan metindeki, falan mektuptaki ya da bir diger risaledeki – kitapçiktaki- kullaniminda var olan “anlam yüklemesi” icrasini, hem muhterem müellif Said Nursi’ye, hem bu eserleri günümüze kadar tasiyan dâvâ eri “büyüklere”; er ve erenlere dolayli bir hakaret görüyorum; “kardeslerin hukukuna tecavüz etmek” ve “hakikati rendeçleyen” bir veballi, fasit bir tevilat yahut sadakatsizlik kabul ediyorum.

Bir de su moda ediliyor günden güne.  "Kili kirk yararak" dini yasama perdesi altinda dindar (dine hürmetkâr) iktidar yipratilmaya özellikle çalisiliyor. "Kur'an bize yeter." deyip hadisleri inkâra cüret bulan reformist ve Fetö zihniyeti gibi, bunlar da "Sahabe bize yeter, ulema ve müçtehide ne gerek var." diyorlar.

Yahu, o âlim ve müçtehitler Sahabei Güzin'in hayat safhalarini bilmiyor muydu?

 

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.