“Her sey kader ile takdir edilmistir; kismetine razi ol ki rahat edesin.”
Insanin insana acimasi, bariz bir eksigi olan kisiye karsi duyulan karmasik duygulardir. Bariz bir eksiklikte maddi veya manevi yoksunluklar karsimiza çikar. Yedigimizi, içtigimizi, kullandigimizi, bizde olani paylasmak isteriz. Bu duygu durumu saglikli çalistirilmadiginda problemli bir hal alabilir. Ince çizgi vardir ego ile merhamet arasinda.

Acimak duygusu, muhatabimizdan o konuyla ilgili talep gelmese de sunumda bulunmaya sevk ettigi için çok saglikli çalisan bir duygu degildir. Ego devreye girebilir. Merhamet duygusu ise, muhatabimizin acisini içsellestirebilmek demektir ki bir gün bizim de o duruma düsebilecegimiz imani ile yaklasmaktir. Acima ise ‘ben bir daha böyle olmayayim’ gibi bir duygudur, ‘ben asla öyle olmayayim’i barindirir içinde. Kismen kibirli bir yaklasimdir.
Acidigimizda, muhatabimizin içinde bulundugu durum bizi rahatsiz edebilir. Merhamet edersek içimize döner ve : “Bir gün ben de bu duruma düserim” duygusuyla belki bir yardim eli uzatiriz. Yardim eli uzatirken muhakkak talep olusturmakta fayda var. Muhatabi rencide etmeden paylasma duygumuzu nazikçe muhatabimiza iletmeliyiz. Örnegin bu simit bana çok geldi, paylasmak isterim, kabul eder miydiniz? Oradaki nezaketimizle zaten gururu kirilmis bir insanin paylasacagimiz seyden daha ziyade önce kisiligini onarmak.. En önemli sadaka budur. Nazik bir takdim. Muhatabimizi kendimize es gördügümüzü, güçlü gördügümüzü göstermis oluruz. Ve ona daha güzel bir sey vermis oluruz. Öteki türlü yargilamis oluyoruz. O müskülde o azda ben daha iyi durumdayim, ben madem daha iyi durumdayim duygusuna bürünmektense, ayni seviyede oldugu bilinciyle yaklasmak saglikli olandir.
Aradaki ince çizgi kaderi nasil algiladigimizla alakalidir. Muhatabimizin yasadigi kaderdeki müskülde ona nazikçe bir teklif ile destek eli uzatabiliriz. Biliriz ki bizim de basimiza gelebilir bin bir türlü sey. Ama kadere tek yönlü bakmamali. Kadere iman, insanlari göründügü hali ile yaftalamamak, yargilamamak adina bize nezaket kazandirmali. Tekamül yolculugundaki birey bilir iman eder ki herkes bulundugu konumda kalici degildir. Ister müskülat içinde olsun isterse de rahat görünsün fark etmez. Her durum geçicidir. Zira dünya imtihan meydanidir. Her yasin bir imtihani vardir. Tekamül her yasta devam ederken, yargilamak muhatabimizin imtihanini küçümsemek veya en azindan asmasi gereken bir imtihanina müdahale etmeye cüret etmektir.
Ötekinin kaderine saygi duymaya alismaliyiz. Hallere aldanmamali, mevsimlere inandigimiz gibi bilinmelidir ki haller de mevsimler gibi gelip geçicidir. Her bir halimizle hayati ögreniriz. Muhatabimizin da ögrenmesine kaba bir yaklasimla engel olmamaliyiz.
Hayatta dogmak da var ölmekte, sevinçte var hüzün de, bollukta var darlikta, müsküliyet de var refah da.. Bunlar yasanmasi gereken hayat paketinin olmazsa olmazidir. Hakiki bir olgun ruh haline ulasmak bütün bunlara izin verebilmekten ve bas edebilmekten geçer.
Hayat toz pembe yasanmiyor der büyükler. Elbette tecrübeye kulak kabartmali. Büyüklerin yasadiklari bizlere çekilen müskülatlardan azim, sabir, dua ve çabayla çikildigini gösterir. Büyüklerle, olgun kisilerle vakit geçirmek bu noktada bizlere daha hiz yol aldirir.
Kendimize ve muhatabimiza yapacagimiz en güzel dua:
“Sana, kaderine ve kaderini yazana güveniyorum. Dilerim ki en uygun hallerde, bu sinavini en iyi sekilde, dersini almis, muzaffer halde verebilelim.”
