• BIST 100

    11007,37%0,81
  • DOLAR

    42,52% 0,07
  • EURO

    49,55% -0,06
  • GRAM ALTIN

    5743,85% -0,15
  • Ç. ALTIN

    9322,75% 0,27

PROF. DR. CAHIT KURBANOGLU


15 Temmuz 2016 gecesi ve 16 Temmuz 2016 sabahini unutmayacagiz


 
Ben 60 ihtilalinde ilkokul ilk siralarinda okuyan bir çocuktum. Ancak devletin basindakilerin milletten bir destek görmeden sonuç itibariyle idam olmasinin bendeki etkilerini halen atamadim. O ihtilalde travma yasadim. Sikiyönetimin idaresinde her köse basinda bir asker, her taraf baski altinda olmasina ragmen, ben bir tek silah sesi isittigimi hatirlamiyorum.
 
Hasbi bir demokrat olan, Basvekil rahmetli Adnan Menderes'i Sivas’ta ilk gelisinde 11 adet traktörle karsilayan, rahmetli babam o ihtilalde tutuklanmisti. Allah'in bir inayetidir ki sikiyönetim savcisinin babami tanimasi üzerine serbest birakilmisti.
Ondan sonra 70'li yillarda, daha sonra 80 yillarda ve daha devam eden yillarda bir çok maalesef ihtilaller gördüm, adeta her 10 yilda Türkiye bir ihtilal görüyordu, ancak o ihtilaller de bir silah sesi duymus degildim.
 
Gelelim 15 Temmuz ihtilaline; o gün Cumhurbaskanimiz telefon konusmasinda halki sokaklara çagirmasi üzerine ev halkimizin tamamini meydanlara çikma noktasinda bir heyecan sardi. Evde bakilmasi gereken üçü bir buçuk yasinda dört torunum vardi. Ben de siz asker yetistirmeye devam edin.  Bu anayasalarla Türkiye'de her on yilda bir ihtilal oluyor.  Gençleri heyacanini daha fazla zorlamadan, biz erkekler göreve gidecegiz dedim. Hanimlarin evde kalmasini istedim. 
 
Biz, çocuklarimizla arabaya bindik dogru bogaz köprüsünün yolunu tuttuk. Polis güvenlik sebebi ile arabamizin köprüye gitmesine müsaade etmedi. Sonra Baglarbasi'ndaki Ak Parti binasina dogru yol aldik, baktik orada bir hareket yoktur. Tekrar bogaz köprüsü yolunu tuttuk. Bogaz Köprüsüne birakilmayan arabayi orada yakin bir yere park ettik. Çocuklarimiz kosarak köprüye gittiler.  Ben yürüyerek ancak 15 dakikada ulastim. Onlarin yanina giderken yolda insanlar korku ve panik içinde kaçtiklarini gördüm. Bu esnada yol kenarinda rastladigim insanlara kalabaliklar halinde meydanlari doldurmalarinin isyancilara korku verecegini söyledim.  
 
27 Mayis ihtilali 'nde içimde kalan bir uhdeden dolayi gün bugündür görev basina diyerek 15 Temmuz Bogaz Köprüsünün Anadolu ayagina savas alanina gittim. Çocuklarin yanina vardigimda kendimi Türk askeri kisvesi altinda, bugüne kadar devletin imkanlariyla ve milletin vergileriyle beslenerek buralara gelen ve milletinin ekmeginden disinden artirdigi paralarla temin ettigi ve kendilerine teslim ettigi silahlari milletine kullanan terörist bir örgüt ile karsi karsiya geldim.
 
Bogaz Köprüsünde köprü ayaklarindan yagmur gibi mermi yagiyor, tanklardan makinali tüfeklerden, roketatarlardan, insanlarin üzerine yaylim atesi açiliyor, uçaklar ses hizi üzerinde alçaktan uçarak dehset saçiyordu. Insanlar ates açilirken geri püskürtülüyor, bir kismi yere yatiyor, bir kismi yaralaniyor, bir kismi sehit oluyordu. Ama bir gerçek vardi o insanlar ölümden korkmuyordu. Nerede tanklar,  toplar,  silahlar var onlarin  üzerine "Ya Allah, Bismillah, Allah-u Ekber" diyerek gidiyordu. 

Ben bir sey fark ettim, korku denen mefhum orada yoktu. Orada ülkeyi savunan bir misyon vardi, hasbi idi. ya sehit, ya gazi düsüncesi vardi. Sonuçta konu vatan meselesiydi ülke meselesiydi. Ülkenin basinda olan ve insanlara taktik verip yönlendiren, Baskomutanimiz, konuyu sahiplenme ve vazife verme meselesi, en önemli etkenlerden biri idi. Allah CC bu milletimizi hiçbir zaman bassiz birakmasin. 
 
Orada hiç kimse sehit olanlari, yaralananlari gördügü halde geri adim atmadi. Benim hissettigime göre sehit olanlar, bedenleriyle degil, ama maneviyatlari ile halkla beraber ve adeta milletin önünde isyankarlarin üzerine gidiyorlar, mihmandarlik yapiyorlar, büyük bir kuvvet oluyorlardi. Ben degil, orada millet vardi. Orada öyle bir ruh vardi ki; "ene yoktu, nahnü vardi" ben yoktu biz vardi. Orada unvan, rütbe, makam, servet, korku alameti yoktu. Korku olsa o insanlar tanklarin toplarin önüne yatar üstlerine yürürler miydi? Orada milletin sahs-i manevisi vardi. Onun için de kimsede korku alameti yoktu.
Böyle bir halet-i ruhiye içinde bendeniz Profesör olarak degil, askerlik görevini jandarma komando taburunda yedek subay olarak yapmis bir kisi olarak degil, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandasi olarak oradaydim. Sahis ne kadar dahi ve  kahraman olsa bile orada korkardi, ama sahs-i manevide korku eseri olmazdi ve yoktu. Oradaki insanlar, silahli asker kisveli asilerin üzerine gidiyor. Onlari silahi ile teslim aliyor, tankin önüne yatiyor, üstüne çikiyor, içinden asker çikariyor teslim aliyordu. Sanki Çanakkale Sehitleri de orada milletimize yardim ediyordu.

Yaralilar ve sehitler hareket alaninda müdahalenin hizini kesmesine ragmen, düsmanlari korku ve panik içerisindeydi. Böyle bir halet-i ruhiyede, teslim olanlara vatandas hakli olarak tepki gösteriyor, linç etmek istiyor. Ancak orada hissiyattan çok gerçek mümin ve hakiki Türk askeri ahlaki ile hareket eden kahraman vatandaslarimiz, birden kendine silah çeken esirlerin muhafizi oluyor. Yerinde yapilan istisarelere harfiyen uyuyor, onlara bir fiske vurmayin, bunlar emir kuludur, bunlari polise teslim edelim diyorlar ve polise teslim ediliyor. Polislerimizin esirlere muamelesi, Çanakkale’de askerlerimizin düsman esirlerine muamelesinden farkli degildi. 
Ben böyle itaatkar, kontrollü, taskinlik yapmayan, kendisi sehit verdigi halde, esir isyankarlari linç etmeyen bir millet görmedim. Öyle bir millet var, Islam'a 1000 yildir bayraktarlik yapan Türk milletidir. Bu kahraman milleti artik dünya iyi tanimalidir. 

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.