Insan, su kâinata geldikten sonra, iki cihet ile ubudiyeti var. Bir ciheti galibâne bir sûrette bir ubudiyeti, bir tefekkürü var; digeri hazirâne muhatabane sûretinde bir ubudiyeti, bir münacati vardir” diyen Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu iki cihet ibadetin de namazda oldugunu izah eder. Bu manada hamdolsun, elhamdülillah Müslümanim diyen her mümin ve müminenin birinci vazifesi Namazdir.

Anlatilir;
Yillar önce köyün birine bir imam görevlendirilmisti Gençti ve yeni evliydi Gayretli ve çaliskandi Insanlari namazla bulusturmak için çaba sarf eden samimi bir insandi
Fakat ne kadar çabalasa da köyün erkeklerini, camiye cemaate çekmeyi basaramamisti Belki de yazin yogun dönemi oldugu için cuma haricinde insanlar gitmiyordu
Kapi kapi dolasti, olmadi Islerinde yardimci olmayi teklif etti, olmadi ......Namazin hikmetlerinden bahsetti, yine olmadi
Bir sabah köy, sala sesiyle uyandi Herkes merakla kimin öldügünü soruyor, ama kimse bilmiyordu Tarlaya , baga, bahçeye gitmeye hazirlanan köylü, solugu camide aldi Herkes imamin salayi bitirip çikmasini bekliyordu
Nihayet imam gözüktü Biri atildi hemen:
-Hoca kim öldü Allah(celle celalüh) askina? Kimsenin haberi yok, ismini de söylemedin
O zamana kadar cemaati kapida göremeyen imam, öfkeyle bagirdi
Kim olacak? Sizin ruhunuz ölmüs, onun için okudum salayi sayet ölmemis olsaydi, dört aydir buradaydim, sabah namazina bir tek Allah(celle celalüh)'in kulu gelipte saf durmadi. Ruhunuza Fatiha okuyun , ruhunuza! Kimseye bakmadan geçti gitti. Herkes saskinlikla birbirine bakiyordu.
Köy halki bu olaydan sonra çok etkilendi. Sabah namazina da, diger vakit namazlarina da devam edenler yavas yavas çogaldi.
Bediüzzaman Hazretleri, “Islâmiyet’te imandan sonra en yüksek hakikat namazdir” ifadesiyle “imanin geregi ve ubudiyetin hulâsasi” olan namazin ehemmiyetine dikkat çekmistir.
Bizde her daim KIL BENI EY NAMAZ demeliyiz.
Selam ve dua ile.
