• BIST 100

    11007,37%0,81
  • DOLAR

    42,52% 0,07
  • EURO

    49,55% -0,06
  • GRAM ALTIN

    5743,85% -0,15
  • Ç. ALTIN

    9322,75% 0,27

Halil Köprücüoğlu


Destanlar, Yaratilis, Ilimler ve Kur'an


Destanlar, bütün milletlerin Edebiyat Tarihinde çok önemli yer tutar. Çünkü herkes kendi milletinin geçmisindeki önemli yer tutan hikâyesini bilmek, geçmisini anlamak ister. Fakat her konuda da destan meydana gelmez, gelemez. O milletin yillarca, belki de asirlarca dünyasindan silinmeyen önemli meselelerde destan olusabilir! Mesela 17 Agustos 1999 debreminde resmi olmayan rakamlara göre 50 bin civarinda vefat; 100 bin civarinda yarali vardi. Hatta sehir içinde hala kaldirilmamis apartman enkazlarina ragmen unutuldu. Bu dehsetli görünen hadise maalesef destan olusturmadi, olusturamadi.
Ancak YARATILIS düsüncesi bütün insanlari o kadar ilgilendirmistir, o kadar uzun yillar ruhlarinin, kalplerinin ve dahi akillarinin ciddi ciddi alakasi söz konusu olmustur ki hemen her milletin Yaratilis Destani vardir, olusmustur. Bu yaratilis efkâri maalesef akil ve ilmin disinda hayallerle dolu ve hakikatsizdir. Bizim Yaratilis Destanimiz da Islam öncesi tesekkül ettiginden maalesef hakikatsizdir. Tabi ki asirlardir Islam Bayraktari olarak yasayan ve hükmettigi yerlerde adaletle yasatan milletimizin bu düsüncesi Islamiyet ile tamamen degismis, akla, ilme daha uygun uygun hale gelmistir.Felsefe hâlâ “Nereden geliyoruz, Nereye gidiyoruz, Bu dünyada isimiz nedir” de denebilecek insanligin en temel problemine cevap bulamamistir.
Bu konu, Kuran’i sathî okuyanlarin da hikmetsiz sorularina muhatap olmustur. “…Bir adam “Göklerde ve Yerde ne varsa Allah’i tesbih eder.”(Hadid Suresi, 57:1) âyetini okuyunca, "Bu âyette hârika telakki edilen belâgatini, söylendigi zaman ve zemine uygun, tam yerinde, düzgün ve hakikatli söz söylendigini göremiyorum..." demis! Ona, Islam Âlimleri: "Sen o zamana git, Kur’an’i orada dinle." demisler. O da kendini Kur'an’dan evvel ilmen orada hayal etmis. Görmüs ki: Bütün KÂINAT karanlik, manasiz, perisan,  cansiz, suursuz, vazifesiz olarak bombos, sinirsiz, bir fezada; kararsiz, fâni bir dünyada bulunuyor. Her sey muamma!“Nereden geliyoruz, Nereye gidiyoruz, Bu dünyada isimiz nedir” diyen bütün insanlik bu en önemli sorularina cevap bulamamis. Bu sorular onlari öyle mesgul etmis ki bütün milletlerde “Yaratilis Destanlari” meydana gelmis. Ama Yaratilis ile ilgili cevaplar ise hala bulunamamis!
Risale-i Nur Tefsirinden, bu Kur'an Ayetinin tefsirini dinlerken birden hakikati görmüs. Bu Âyet, kâinat üstünde, dünyanin yüzünde Sebepler Perdesini açmis, isiklandirmis. Bu EZELÎ nutuk ve bu EBEDI ferman, meger asirlardir suurlu varliklara, Yaratilis dersini veriyormus! KÂINAT’IN, Kelam sifatindan gelen Sure ve Ayetlerin bulundugu yazili Kur’an ile tam örtüsen; Kudret sifatindan gelen ve atomlarla yazilmis, farkli ve mucizelerle dolu baska bir Kur’an gibi oldugunu ondan ögrenmis!. Yaratilan her sey, zahiren sebebi gibi görünen seylerle, akilsiz toprakla, odun gibi dallarla bu harika ölçülü, güzel, nakisli, lezzetli, meyve ve sebzeleri yapamaz. Vitamin ve mineraller ile dolu olamaz. Her sey insana göre tanzim edilemez. Bitki gibi aciz varliklar akilli insanoglunun beceremedigi fotosentezi yapamaz. Bitki ve Hayvanlar birbirine ve bilhassa insana tam hizmetkâr olamaz. Arzimiz Semâvati ile beraber hayatdarane zikir ve tesbihte ve vazife basinda büyük bir keyif ve nizamla sapan taslari gibi ama baska gök cisimlerine çarpmadan, soförsüz, direksiyonsuz, firensiz ve yakitsiz dönemez. Dünya diger gezegenlerden çok farkli tarzda çok hikmetlerle, maslahatlarla, faydaliliklar ile yaratilamaz. Üzerindeki bütün canlilar mes'udane ve memnunane bir vaziyette bulundurulamaz.. diye ilmen, bizzat gözleriyle gördü.… Arzin yarisini ve insanlarin beste birini ikna ederek, Ilahi Saltanatin, Rabbimizin sayginliginin bütün hasmetiyle on dört asir, hiç ara vermeden Kur’an’ ile devam ettirisini tam anladi. O, her seyin aciz sebepler disinda yaratilisini ve hayatlarini devam ettirislerini, onlarin TESBIHI, ZIKRI bu oldugunu kavradi. Böyle bir mantikla bakinca “Göklerde ve Yerde ne varsa Allah’i tesbih eder.”(Hadid Suresi, 57:1) âyetini mucizane manasiyla tam anladi, idrak etti. (Bkz: Sualar, 184’den Mealen)
“Ben gizli bir hazineydim, bilinmek istedim” manasini tam 14 asirdir kâinat kitabinda haykirilisini idrak etti. Imtihan sirri olarak yaratilan sebeplerin, çok zayif özellikleriyle bu varliklari yaratmayacagini anladi. Atomlarin bile çok az maddeden meydana geldigine, elektron ve çekirdegi arasindaki bosluk kaldirilabilse dünyanin bile madde olarak bir kasik içine sigabilecegini anlatan ilimle baristi. Terliksi Hayvan veya Amip’in yasayisinin; Köpeklerin agzinda kemik kirabilen kemikler olusunu, su kaplumbagalarinin vücutlarindaki hikmetli degisiklikleri birer harika mucizeler gibi idrak etti; Ay’in Peygamberimiz Muhammed ASM’in Allah’in izniyle mucize olarak ikiye bölünmesi kadar MUCIZE olusunu anladi.
Asirlardir insanlar çocuklarina “nasil dünyaya geldik” sorusu için bazen leylekler getirdi, bazen lahana yapragi arasindan çiktin gibi garip mantiksiz seylerle savusturdu. 16. YY’ da ilk basit mikroskoplar bulununca bile ilim adamlari leylek, lahana hikâyesi kadar gülünç seyler söylemis maalesef. Spermi anlayincaya kadar, kildi, tüydü, sinek kanadiydi gibi seylerle erkek üreme hücresini zor anladilar. Son 50-100 yil içinde dev bir sirlar okyanusunun kiyilarinda olduklarini zor idrak ettiler. Buna ragmen ilk zamanlar bu sperm içinde tam bir insanin çok küçük olarak bulundugunu iddia ettiler. O küçük insani erkek ise onun da içinde küçük bir insan bulunmasi, onun da içinde baska ve çok daha küçük bir insanin bulunmasi tahminlerinden ilim adamlari kurtulamadilar. Hanimlardaki yumurta hücresi bile çok sonralari bulundu. Zigot ve sonrasi 100 trilyon hücrenin insani meydana getirisini çok yakin yillarda ögrenebildik.
Fakat KUR’AN yine 1.400 sene öncesinden asirlar sonra ancak anlasilabilecek bu insan yaratilisini Hac Suresinin 5., Mü’minun Suresinin 12-14., Mümin Suresinin 67. ayetlerinde çok açikça: “Biz sizi önce topraktan, sonra bir NUTFE’den (bir damla sudan), sonra bir ALEKA’dan (bir damla kandan), sonra kismen sekillenmis, kismen sekillenmemis bir çignem etten (MUTGA’dan) yarattik. Mudga’yi da kemik halinde yarattik, kemiklere et giydirdik.” dedigine baktigimizda Yaratilisi ve iste bu KUR’AN’IN da “Allah’in Kitabi” olusunu çok kesin olarak anladik insallah!

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.