Bizim lise de okudugumuz yillarda münazaralar yapilirdi. Bir konu belirlenir o konu etrafinda herkes görüslerini beyan ederdi. En çok üzerinde münazara ettigimiz konulardan birisi de insanin yetismesinde aile mi önemli yoksa çevre mi? Bir diger konuda yine egitim çerçevesinde olurdu.
Yazimiza baslik olarak verdigimiz konuda aslinda böyle bir konu. Bir insanin yetismesi, olgunlasmasi ve pismesinde egitimin rolü nedir? Kisinin karakteri bu yönde ne derece etkilidir? Bu konuyu Padisah ile veziri arasinda geçen bir diyalog gayet güzel izah etmektedir. Vakti zamaninda Padisah, bas vezire söyle sormus:
-“Egitim mi önemli, karakter mi?”
Vezir hiç beklemeden hemen cevap vermis:
-“Karakter önemlidir sultanim!”
Bunun üzerine Padisah, memleketin her yanina tellallar göndererek söyle seslenmis:
-“Duyduk duymadik demeyin. En iyi hayvan egiticisine 100 kese altin ödül verilecektir!”
Yapilan elemelerden sonra bir kisi, ‘ülkenin en iyi hayvan egiticisi’ olarak padisahin huzuruna çikmis. Padisah sormus:
-“Bir kediye tepsiyle servis yapmayi ne kadar zamanda ögretebilirsin?”
Hayvan egiticisi:
-“Alti ayda ögretirim padisahim!” demis. Aradan alti ay geçmis. Egitici padisahin huzuruna alinmis.
Padisah hayvan egiticisine sormus:
-“Ögrettin mi?”
-“Ögrettim padisahim!” diye cevap vermis.
Saray erkani toplanmis. Hünerli kedi elinde tepsiyle servis yapmaya baslamis. Tam bas vezirin önüne geldigi zaman padisah yine bas vezire sormus:
-“Ey vezir! Söyle bakalim, egitim mi önemlidir, karakter mi?”
Bas vezir, padisahin sorusuna cevap vermeden önce, kaftaninin altinda hazir tuttugu bir fareyi yere birakmis. Kedi, fareyi görünce tepsiyi attigi gibi farenin pesinden kosmaya baslamis. Alti aylik egitim de bosa gitmis. Bas vezir, padisahin sorusuna cevap vermis:
-“Karakter önemlidir padisahim.”
Bu olay bir hikâye olarak anlatilir. Ancak bosuna anlatilmaz. Önünde bir fare gördügünde her seyi unutan bu kedi gibi, eline bir firsat geçtiginde çikarinin pesinde kosan, dinini, degerlerini, velhasil her seyini satan, egitimli fakat karakteri bozuk bir sürü insan ile karsilasabilmekteyiz. Bazen derler ya can çikar ama huy çikmaz. Yani karakter degismez. Iste onun için öncelikle bize lazim olan sey karakteri saglam insanlar yetistirebilmektir. Egitim ve bilgi her sekilde ögrenilebilir. Bugün de en çok sikinti duydugumuz konulardan birisidir karaktersiz insan mevzusu. Tarih boyunca da bu hep sorun olmustur. Karakteri zayif olan insanlar bir göreve geldiklerinde kendi menfaatleri için yapamayacaklari sey yoktur. Bu tarz insanlara görev vermemek gerekir. Ya da çok iyi kontrolde tutulmalari gerekir. yanlis isler yapmalarina firsat verilmemelidir.
Bir insanin karakterinin insasinda en önemli nokta ahlâktir. Yüce dinimiz, esref-i mahlûk olan insanoglunun toplum içindeki davranislarini belli bir düzene koyarak, hayati ahlâk kurallari ve güzellikler üzerine bina etmistir. Fert ve toplumun ayakta durabilmesi ahlâk ile mümkündür. Âlemlerin Efendisi Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i serifinde “Ben güzel ahlâki tamamlamak üzere gönderildim.” buyurmustur. Bir gün Sahabe-i Kiram Hazret-i Aise validemize gelerek, Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in ahlâki nasildi diye sorduklarinda Hz. Aise validemiz onlara, siz “Kur'an okumaz misin Rasûlullah'in ahlâki Kur'an'dir.” buyurmustur. Kur'an-i Kerim’i inceledigimizde Rabbimiz bizlere iyi ve güzel huylari ögrenip, kötü ve fena huylardan uzak durmamizi ögütlemektedir.
Bir Müslüman olarak bizlerinde ahlâkî gayesi dünya ve dünyevî kazançlar degil, Allah (c.c.)'in rizasi olmalidir. Onun için güzellikler içinde yasamayi kendimize düstûr edinmeliyiz. Islam'in ana gayesi, bütün insanlari ahlâkî yönden en üst seviyeye çikarmaktir. Öyle ise ahlâken yükselmek için Kur'an'in gösterdigi nurlu yoldan yürümek, Kur'an ahlâkiyla ahlâklanmak ve dinimizin güzellikleriyle gönül dünyamizi aydinlatmak ve davranislarimizi bununla süslememiz gerekir.
