https://search.google.com/search-console/

  • BIST 100

    10689,05%0,92
  • DOLAR

    40,47% 0,05
  • EURO

    47,77% 0,25
  • GRAM ALTIN

    4385,42% -0,46
  • Ç. ALTIN

    7022,06% -1,22

MURAT FIDAN


KIBRIN TIMSALI EBU CEHIL: “BOYNUMU GÖGSÜME YAKIN KES DE BASIM HEYBETLI GÖRÜNSÜN!”


Hz. Abdullah bin Mes’ud (r.a.) Asere-i Mübessere’nin meshûrlarindan ve ilk Müslüman olanlarin altincisidir. Genç yasta îmân etmistir. Babasi Mes’ûd, annesi Ümmü Abdullah olup, sahâbiyyedir. “Ibni Mes’ûd ve Ibni Ümmî Abd” isimleriyle meshûrdur. Künyesi Ebû Abdurrahmân veya (Ebû Abdillah)’dir. Kisa boylu, hafif esmer, ince ve zayif bir bünyeye sahipti.

Hz. Abdullah Ibni Mes’ûd (r.a.) gençliginde fakîr idi. Çobanlik yapardi. Bir gün hayvanlari güderken, Hz. Peygamberimiz (asm) ve Hz. Ebû Bekir (r.a.) ile karsilasti. Hz. Peygamberimiz (asm) Hz. Abdullah’a: “Ey genç, içmemiz için sütün var mi?” diye sordular. Olmadigi cevabini alinca; Hz. Peygamber efendimiz (asm) hiç yavrulamamis bir keçinin memesini mübârek elleri ile sivazladi ve bir duâ okudu. Keçinin memeleri derhal süt ile doldu. Hz. Ebû Bekir (r.a.) derince bir toprak çanak getirdi. Hz. Peygamberimiz (asm) onun içerisine süt sagdi. Bunu gören Abdullah hayretler içerisinde kaldi. Hz. Resulullah (asm, Hz. Ebû Bekir ve Abdullah Ibni Mes’ûd bu sütten içtiler. Bundan sonra Hz. Abdullah bin Mes’ûd, Hz. Resûlullah’in (asm) yanina geldi. “Yâ Muhammed o söyledigin sözden bana da ögretir misin?” dedi. Resûlullah (asm) Ibni Mes’ûd’un basini sivazladi ve “Allahü teâlâ sana rahmet etsin. Sen (hakki) ögrenebilecek bir çocuksun” buyurdu. Abdullah Ibni Mes’ûd hemen orada müslüman oldu.

Hz. Abdullah böylece altinci olarak îmân etmis ve Sâbikûn-el-evvelîn (ilk müslüman olanlardan) olmustur. Hz. Resulullah (asm) efendimizin bu mucizesi, Risale-i Nur külliyatinda Mucizat-i Ahmediye de söyle geçer. Sât-i Ibn-i Mes'ud'un meshur kissasidir ki: Ibn-i Mes'ud Islâm olmadan evvel, bazilarin çobani idi. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Ebu Bekir-is Siddik ile beraber, Ibn-i Mes'ud'un keçileriyle bulundugu yere gitmisler. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Ibn-i Mes'ud'dan süt istemis. O da demis: "Keçiler benim degil, baskasinin malidirlar." Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm demis: "Kisir, sütsüz bir keçi bana getir." O da iki senedir teke görmemis bir keçi getirdi. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm eliyle onun memesine meshedip dua etmis. Sonra sagmislar, hâlis bir süt almislar, içmisler. Ibn-i Mes'ud bu mu'cizeyi gördükten sonra iman etmis. Mektubat - 150 Mekke’de ilk defa ve açikça herkesin önünde Kur’ân-i kerîm okuyan Sahâbî Hz. Abdullah Ibni Mes’ûd (r.a.) dir. Eshâb-i kiram bir gün tenha bir yerde toplanmisdi. “Vallahi Resûlullah (asm) den baska su Kureys’e Kur’ân-i kerîm’i açiktan dinletebilen bir kimse olmadi. Sizden kim gider de onlara açiktan Kur’ân-i kerîm okuyup dinletebilir” dediler. Hz. Abdullah bin Mes’ûd, “Ben dinletirim!” buyurdu. Eshâb-i kiram, “Biz onlarin sana bir zarar vermelerinden korkariz. Biz öyle bir kimse istiyoruz ki icâb ettigi (gerektigi) zaman kendini müsriklerden koruyabilecek bir kavmi ve kabilesi bulunsun” dediler. Hz. Abdullah Ibni Mes’ûd (r.a),” Birakin gideyim; buyurdu.

Ertesi gün kusluk vakti, Makâm-i Ibrâhîm’e (as) geldi. Müsrikler de orada toplanmis bulunuyorlardi, Hz. Abdullah Ibni Mes’ûd (r.a) ayakta Besmele-i serîfe çekti ve “Errahmân Allemel Kur’ân...”diyerek Rahmân sûresini okumaya basladi. Müsrikler birbirlerine “Ümmü Abd’in oglu ne söylüyor. Herhalde Muhammed’in getirdigi seyleri okuyor” diyerek üzerine yürüdüler. Yumruk, tekme ve tokatlarla yüzünü, gözünü her taraflarini morartarak belirsiz hale getirdiler. Fakat o tokat ve yumruklar altinda okumaya devam etti. Yüzü, gözü, yara bere içerisinde eshâbin yanina döndü. Eshâb-i kiram (r.a.ecmain) buna çok üzüldüler “Zaten biz senin bu akibete ugrayacagindan korkmustuk. Nihâyet korktugumuz basina geldi.” dediler. Fakat Hz. Abdullah Ibni Mes’ûd (r.a.) hiç üzgün degildi. “Allah düsmanlarini ben bugünkü kadar zayif görmedim, isterseniz yarin sabah, onlara bir o kadar daha dinletebilirim” buyurdu. Eshâb-i kiram, “Hayir, sana bu kadari yeter, O azili kâfirlere hoslanmadiklari seyi dinlettin” dediler. Ibni Mes’ûd (r.a) bundan sonra da defalarca Kur’ân-i kerîm okumus, müsriklere dinletmistir. Kalem sûresini ilk defa sesli olarak okuyan yine Ibni Mes’ûd’dur. Müsrikler O’nu kizgin kumlara yatirmislar, iskenceler yapmislardir. Fakat o bundan vazgeçmemistir.

Hz. Peygamberimiz (asm) in izni ile iki defa Habesistan’a hicret etti. Hz. Peygamberimizin Medine-i münevvere’ye hicret etmesiyle O da Habesistan’dan Medine-i münevvere’ye hicret etmistir.. Medine’de önce Hz. Muâz bin Cebel’e (r.a) misâfir olmus, daha sonra Mescid-i Nebevî’nin yaninda kendisi ve annesi için küçük bir ev yapilmis, orada ikâmet etmistir. Kendisini Hz. Resûlullah’a (asm) adayan Hazreti Abdullah bin Mes’ûd (r.a.) evinin Mescid-i Nebî’ye çok yakin olmasi sebebiyle sik sik Hz. Resûlullah’in (asm) hizmetine ve sohbetine kosardi. Ibni Mes’ûd’u tanimayan O’nu Hz Resûlullah’in (asm) ailesinin bir ferdi zannederdi. Hz. Abdullah Ibni Mes’ûd (r.a); Hz. Peygamberimiz (asm) in has müsaviri olup, her zaman Hz. Peygamberimizin huzûruna girmeye izin verilmis, eshâbin seçilmislerinden idi. Her zaman Hz. Resûlullah (asm) in yaninda bulunarak Kur’ân-i Kerîm’i iyi ögrendigi gibi pek çok hadîs-i serîf de dinlemis ve ezberlemistir.

Hz. Abdullah Ibni Mes’ûd (r.a.) kendi cüssesinden umulmayacak kahramanlik göstermis ve Hz. Resûlullah’in (asm) katildigi bütün gazâlara katilmistir. Bedir gazâsinda küfrü ve imansizligi Firavun’dan daha siddetli olan Ebû Cehil’i lain’i öldürmüstür. Hz. Muâz bin Afra (r.a.) ile Hz. Muâz bin Amr bin Cemûh (r.a), yaralanmis olan Ebû Cehil’e kimildamayacak bir hale gelinceye kadar kiliç vurdular. Hz. Peygamberimize (asm) gelip Ebû Cehil’i öldürdüklerini söylediler. Biraz sonra Hz. Peygamberimiz (asm) “Acaba Ebû Cehil ne yapti, ne oldu? Kim gidip bir bakar” buyurarak ölüler arasinda onun arastirilmasini emretti. Aradilar bulamadilar. Hz. Peygamberimiz (asm), “Arayiniz, O’nun hakkinda sözüm var. Bunun üzerine Hz. Abdullah Ibni Mes’ûd Ebû Cehil’i aramaga gitti. O’nu yarali olarak buldu ve tanidi. “Ebû Cehil sen misin?” dedi. Boynuna ayagini basti. Sakalindan tutup çekti ve “Ey Allahin düsmani Allahü teâlâ nihâyet seni hor ve hakîr etti mi?” dedi. Ebû Cehil, “Ne diye beni hor ve hakîr edecek. Ey koyun çobani. Allah seni hor ve hakîr etsin. Sen çikilmasi pek sarp bir yere çikmissin. Sen bana bugün zafer ve galebenin hangi tarafta oldugunu haber ver” dedi. Hz. Abdullah Ibni Mes’ûd (r.a), “Zafer Allah ve Resûlünün tarafindadir,” dedi. Ebû Cehil’in migferini kafasindan çikarirken, “Ey Ebû Cehil seni öldürecegim” dedi. Ebû Cehil, “Sen kavminin ulusunu öldürenlerin ilki degilsin.

Fakat dogrusu senin beni öldürmen bana çok agir geldi. Hiç olmazsa boynumu gögsüme yakin kes de basim heybetli görünsün” diyerek küfrünün, gurûr ve kibirinin ne dereceye çikmis oldugunu gösterdi. Hz. Ibni Mes’ûd (r.a), Ebû Cehil’in basini kendi kiliciyla kesemeyince, Ebû Cehil’in kiliciyla, kesti ve silahini, zirhini, migferini, basini getirip Hz. Peygamberimiz (asm) önüne koydu. “Yâ Resûlallah! (asm) Bu Allahü teâlânin düsmani Ebû Cehil’in basidir.” dedi.

Hz. Peygamberimiz (asm), “O Allah ki O’ndan baska ilâh yoktur” buyurdu. Sonra kalkip Ibni Mes’ûd (r.a.) ile birlikte Ebû Cehil’in ölüsünün yanina kadar gitti. Onun üzerine dikildi ve “Allahü teâlâya hamd olsun ki seni zelîl ve hakîr kildi, ey Allah düsmani,” buyurdu. Hz. Abdullah bin Mes’ûd (r.a) diger Uhud, Hendek gibi gazvelerde Hz. Resûlullah (asm ) ile birlikte bulundu. Hz. Abdullah Ibni Mes’ûd (r.a.) her gazâda sehîd olmak gayretiyle harb eden eshâbdan idi.

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.