Hiç kimse O'nun kadar seni düsünmedi..
Hiç kimse Onun kadar sana rizik, servet ve mülk vermedi...
Hiç kimse O'nun kadar sana sabir ve tahammül göstermedi...
Hiç kimse O'nun kadar senin hadsiz kusurunu ve günahlarini örtmek istemedi...
Hiç kimse O'nun kadar O'na yönelip dönmeni istemedi...
Hiç kimse O'nun kadar seni koruyup muhafaza etmedi...
Hiç kimse O'nun kadar senin mutsuz olup üzülmeni istemedi...
Hiç kimse O'nun kadar sana dost olmak istemedi...
Hiç kimse O'nun kadar seni sevmedi...
Ama hiç kimse senin kadar O'na ihanet etmedi...
Hiç kimse senin kadar O'na isyan etmedi...
Hiç kimse senin kadar O'ndan kaçmak istemedi...
Hiç kimse O'na senin kadar ahde vefasizlik göstermedi...
Hiç kimse senin kadar
O'nun verdiklerine karsi nankörlük etmedi...
Insan olma serefini O sana verdi, seni hayvan yaratmadi, camid ruhsuz birakmadi, kainati, esyayi sel gibi akan unsurlari sana musahhar yapip hizmetine verdi. Paha biçilmeyen organlarla donatti, gözünü açti, kulagini takti. Sende gör, duy ve bak! Bediüzzaman hazretleri gibi:
Bu kitab-i kebir-i kâinatin Nakkas-i Ezelî'si, bu kâinatla ve bu kâinatin herbir sahifesiyle ve herbir satiriyla, hattâ harfleri ve noktalariyla kendini tanittirmak ve kemalâtini bildirmek ve cemalini göstermek ve kendisini sevdirmek için en cüz'îden en küllîye kadar herbir mevcudun müteaddid lisanlariyla cemal-i kemalini ve kemal-i cemalini tanittiriyor ve sevdiriyor.
Elbette böyle hadsiz ebedî ihsanata karsi; kâinat kadar bir kalbim olsa, o ihsana karsi muhabbetle dolmak iktiza eder ve doldurmak isterim.
Iste ey gafil insan! Bu Hâkim-i Hakem-i Hakîm-i Zülcelali Velcemal, sana karsi kendisini herbir mahlukuyla böyle hadsiz ve parlak tarzlarda tanittirmak ve sevdirmek istedigi halde, sen onun tanittirmasina karsi imanla tanimazsan ve onun sevdirmesine mukabil ubudiyetinle kendini ona sevdirmezsen ne derece hadsiz muzaaf bir cehalet, bir hasaret oldugunu bil, ayil!..
