Ibnü’l-Arabî’ye göre hükemâ aslinda “ulemâ-yi billâh” (Allah’i bilenler) demektir. Seyleri ve onlarin ait oldugu yeri ancak ulemâ-yi billâh bilebilir. Hikmet de ilm-i nübüvvettir. Zira Allah Dâvûd’a hükümdarlik ve hikmet vermis ve ona diledigi bazi seyleri ögretmisti (el-Bakara 2/251). “Bir kimsenin dininin olmamasi onun her söylediginin yanlis olmasini gerektirmez”, el-Fütû?ât.
Ibnü’l-Arabî’ye göre muhakkik sûfîler nebevî yolu takip eder, filozoflar ise sadece kendi nazarlarina dayanirlar. Muhakkik sûfîlerle felsefecilerin fikirlerinin birtakim farkliliklar göstermesi onlarin metotlarina da yansimistir. Meselâ muhakkik sûfîler görüslierini ifade ederken münakasa ve cedel yolunu hiç kullanmamislardir, felsefe ve kelâm ise neredeyse münakasa ve cedelden ibarettir, Kitâbü’l-Fenâ.
Ibnü’l-Arabî’ye göre Hakk’in tecellisi bütün merâtib içerisinde ancak mertebe-i insanda kemale ulasir. Bu sebeple insan küçük bir âlem (âlem-i sagir), bütün âlemin bir hulâsasi olarak görülür. Bu hususiyetinden dolayi da Allah’in halifesi ancak insan olabilir.
Âlem ise kendi kendisiyle (bi-zâtihî) ve kendi kendisi için (li-zâtihî) degil ancak Allah’in yaratmasi ile mevcûddur. Âlem kendi zâtinda Hakk’in vücûduyla bagimli bir vücûddur (mevcûddur). Âlemin vücûdu ancak Hak Teâlâ’nin vücûdu ile sahih olur (el-Fütû?ât, I, 99).
Ibnü’l-Arabî’ye göre Hak kendi zâti için (li-zâtihî) ve kendi kendisiyle (bi-zâtihî) mercidir. O’nun vücûdu mutlaktir. Kendisinden baska bir seyle mukayyet olmadigi gibi herhangi bir sekilde sebepli bir varlik da degildir. O bütün sebeplilerin ve sebeplerin yaraticisidir.
En yüksek irfanî tecrübede bu nâtik nefis; bütünü, birligi ve kendisinin de bu birligin ayni oldugunu anlayacaktir. Bu mertebeye ulasan nefis, kesfen ve zevken bütün mevcûdatin birligini idrak edecektir.
Ibnü’l-Arabî’nin nefs-i nâtikaya yükledigi mâna da filozoflarinkinden daha sümullüdür. “Aklî nefis” adini verdigi nefs-i nâtika zâtinda maddeden mücerred, fakat fiilinde maddeye yakin olan bir cevher olup bir adi da kalptir, ayrica onun cismanî kalbe de taalluku vardir.
Bâtini ruhtur. Insanda âlim ve müdrik olan bu latifedir, dolayisiyla mükellef olan da budur.
Sünneti Hakk’a götüren bir yol olarak gören Ibnü’l-Arabî hadis ilmine çok önem verir.
Bu dinleme sonunda ahkâm onun kalbine iner. Sonra akliyla bu ahkâmi anlar. Velî, ser‘î hükümleri mazhar-i Muhammed’den Hz. Muhammed’in ümmetine yaptigi tebligde hazir bulunur gibi alir ve kendine intikal ettirir.
