Daha önce 6 bölümde 40 madde halinde yazmis oldugum müdür ve yönetici olmak isteyenlere yönelik tecrübelerimi aktardigim bu yazi serisinin 7. Bölümüne 41. Maddeden baslayarak devam ediyorum. Bu yazi serisini bir mukaddime ile bitiriyorum. Bundan sonra da yine egitim ve diger konularla ilgili yazilarimizla devam edecegiz insallah…
41. BOS VAKIT MESELESI
Sik sik çevremizden duydugumuz bir ifade vardir: “Çok mesgulüm, hiç vaktim yok.” Aslinda hiç kimse sizin sandiginiz kadar mesgul degildir. En meshur ve mesgul insanlarin bile bos vakitleri vardir. O kadar mesgul degildir ama kime, neye, niçin ve nasil vakit ayiracaklari ile ilgili tercihleri vardir. Zaman, sadece bir öncelik meselesidir. Herkes kendi deger verdigine sevdigine müsaittir. Insanin müsait olup olmamasi çogu zaman karsisindakine göre degisir. Önemli olan; mesgul olarak bildigimiz insanlarin size ayiracaklari vakit, verdikleri degerdir.
Ancak sizin bos vaktiniz, bir baskasinin en yogun oldugu zaman olabilir. Çünkü akilli adam her seyden evvel sessizligi ve bos vakti dolayisiyla mümkün olan en sakin mütevazi bir yasami tercih ederek hayatini sadelestirmenin yollarini arayacaktir. Bir insan, ne kadar kendi kendine yeterse baska insanlara o denli daha az gereksinim duyacaktir. Hatta eger büyük bir ruha sahipse büsbütün yalnizligi seçecektir.
Karmasa, bunalim sebebidir. Fazlaliklar yüktür. Ruhunu huzura erdirmek, kalbinin sesine kulak vermek istiyorsan hayatini sadelestir. Zorunlu olmayan ne varsa ele gitsin. (Ö. Sevinçgül, Yazar Olmak Istiyorum, s. 98)
Yine de randevu alma ve görüsme yapmanin bir usulü vardir ve bu usul dairesinde olmasi gerekir. “Vusulsüzlük, usulsüzlüktendir.” derler. Randevuyu alamiyorsaniz, usulde bir sikinti var demektir. Randevu almak isterken randevuyu siz talep ediyorsaniz kendi bos oldugunuz vakitten daha ziyade karsi tarafin vakitlerine uymak zorundasiniz. Konuyla ilgili bir hatirami nakletmek istiyorum.
2003 yilinda Erzurum’da ikamet ederken, Istanbul’daki muhterem bir ilim adamindan randevu istedim. Fakat randevu talebi “Istanbul’a su gün gelecegim, sayin hocamizla da görüsmek istiyorum.” seklinde olmustu. Yani günü ben belirliyordum. Meger, nezaket kurallarina ne kadar aykiri bir seymis. Dolayisiyla bir türlü randevu istegime cevap verilmiyordu. Bir gün bir dostum beni uyardi. “Istanbul’a gelmisken ziyaret olmaz, öyle taleplere olumlu cevap verilmez. Siz randevu isteyeceksiniz, hoca ne zaman derse o zaman Istanbul’a geleceksiniz.” dedi. Ben gereken dersi almistim. Daha sonra bu sekilde hocamizin sekretaryasindan randevu istedim. Onlar da belirli bir gün verdi ve o günden bir gün önce Istanbul’a geldim. Ertesi sabah 09.00’da verilen randevuya gittim. Bu arada hocamiz ile görüsme esnasinda, randevu meselesi ile ilgili bana ders niteliginde ilginç bir gelisme oldu. O zamanin Istanbul Büyüksehir Belediye Baskani olan Ali Müfit Gürtuna, Çamlica civarinda incelemelerde bulunuyormus. Çamlica’ya gelmisken benim ziyaret ettigim hocayi ziyaret edeyim, diye düsünmüs. Özel kalemi aradi. Bende oradayim, dinliyorum. Hocamiz telefonda “Su anda mesgulüm, misafirim var.” diyerek belediye baskani kabul etmedi. Bu arada ben de Erzurum’dan randevusuz niçin gelemedigimin dersini almis oldum.
42. BIR YERE GÜVENEREK MAKAMA GELMEK
Birisini arkaniza alarak geldiginiz yerde onlar gittikten sonra yapayalniz ve desteksiz kalirsiniz, bürokratik ifadeyle altiniz bosalir. Kendi yetenek ve birikimleriniz sayesinde bir yere gelmeye çalisin. Sizin kimi tanidiginiz önemli degil, kimin sizi tanidigi önemlidir. Kimsenin adami görüntüsü vermeden, her zaman haklinin ve dogrunun yaninda olmaya gayret edip, devletin adami olmaya çalisin. Ayrica insanlarin kendilerinin en güçlü olduguna inandigi anlarin ayni zamanda en zayif anlari oldugunu da unutma. Bu makamlarda iken hiç gitmeyecekmis gibi çalismalisiniz, ama yarin gidecekmis gibi de hazir olmaniz gerektigini unutmayin. Koltuktan kalkmaktan korkmamak lazim. Zaten oturdugunuz koltugun alti temiz ise kalkmakta pek zorluk çekmezsiniz.
43.TAYININIZIN ÇIKMASINDAN KORKMAMAK
Bazen insanlar görev degisikliginin yapilmasindan çok korkarlar. Bu nedenle de suya sabuna dokunmak istemezler. Suya sabuna dokunmadiginiz zaman da önemli ve etkin çalismalara, icraatlara imza atmak mümkün olmaz. Birilerinin gazabina ugrayarak baska yere tayin edilmekten ya da görev yerinin degistirilmesinden korkuldugu için herhangi bir etkin faaliyette bulunmamakta bir haklilik payi görülebilir. Ancak dünyanin her tarafinda farkli yerlerde, farkli imkânlar, farkli ihtimaller ve çevreler olabilir. Belki Allah, size baska kapilar da açabilir. Bulunduklari ilin veya çevrenin disinda baska bir dünyanin varligina ve orada da hayat olduguna inanmak gerekir. Özellikle Anadolu sehirlerindeki yerli insanlarda böyle bir korku her zaman ve fazlasiyla gözlemlenmektedir. Sanki kendi sehirleri disina çiktiklarina hayat damarlari kuruyacakmis gibi davranirlar. Disaridan o sehre gelen insanlara, sehrin asli sahibiymis, bir seylerini kaptiracakmis psikolojisiyle onlara yerlerini dar etmeye çalisan kisiler olabiliyor. Bu psikolojiyle o sehirdeki idarecilerin her icraatina çesitli ve haksiz ithamlarda bulunan insanlar da çikabiliyor. Oysa Allah’in arzi genistir, belki gideceginiz yerlerde size yeni imkânlar, yeni kapilar açilip, yeni çevreler de olusturabilirsiniz.
Konu ile ilgili olarak, idealist ve inançli insanlarin her ortamda ve her gittigi yerde olaylara olumlu bakis açisiyla ilgili asagidaki kisayi nakletmek istiyorum.
Bir zamanlar padisahin biri, istedigi gibi hareket etmeyip ayni zamanda kendisini de elestiren zamanin önemli bir bilginine / âlimine çok kizmis. “Atin bunu zindana!” demis.
Bunu duyan âlim çok sevinmis. “Yillardir hep insanlarla ugrastik, kendimize zaman ayiramadik. Simdi gider Medrese-yi Yusufiye’de, yani hapiste biraz kendime zaman ayirir, kendimi yetistiririm.” diye söylemis.
Padisaha âlimin çok sevindigi söylenince, bu sefer “Onu baska yere sürün!” demis.
Padisahin bu kararini duyan âlim, buna daha çok sevinmis; “Yillardir hep ayni memlekette kaldik, farkli insanlarla görüsüp degisik ilimler elde edemedik. Simdi baska yere gider, baska insanlardan daha farkli ve üstün ilimleri ögrenirim.” demis.
Padisaha “Seninki çok daha fazla sevindi.” denilince, padisah; “Onun boynunu vurun!” demis.
Bu karari duyan âlim daha da çok sevinerek, “Yillardir insanlara sehadeti, sehitligin önemini anlattik, simdi sehadet bize nasip olacak.” diye hamd etmis.
Bunu duyan padisah; “O adamla ugrasilmaz, onu serbest birakin!” demis.
Dolayisiyla yapacak isi ve ideali olan insanlarla ugrasmak zordur. Çünkü onlarin her zaman her yerde yapacak isleri vardir.
44. BAZI KÜÇÜK PRATIK HATIRLATMALAR, TÜYOLAR
- Valiler ve amirlerinizle yemek yerken, siz yemeginizi onlardan daha erken bitirmeye gayret edin. Onlarin acil bir herhangi bir isi çikip aniden kalkabilir, siz de aç kalabilirsiniz. Siz de astlarinizla yemek yerken onlarin yemek yemelerini göz ucuyla kontrol ederek acil bir durum yoksa onlarin yemeklerini bitirmelerini bekleyin, onlar yemeklerini bitirmeden kalkmayin.
- Valinizle görüsmeye giderken randevu aliniz. Randevusuz gidip Valinin kapisinda beklemeyiniz. Bu sizin islerinizi aksatir, vaktiniz bosa gider. Ayrica hem sizin hem de temsil ettiginiz kurumun itibari açisindan iyi olmaz.
- Yönetici bazen rutin disina çikabilmeli. Her sey kitaplarda yazmaz, tecrübeyle kazanilir. Ancak yetki kullanimi kanunlarin size tanidigi sinirlari asmayacak sekilde olmalidir. Aksi durumda görevden ayrildiktan sonra birçok sikâyete sebep olabilir.
- Memurlarinizin sizi yönlendirmesine, (amiyane ifadeyle) sizi dolmusa bindirmesine izin vermeyin. Çünkü onlar kalir, siz gidersiniz.
- Gün gelecek soförünüz, sizin en yakin sirdasiniz ve yoldasiniz olacak. O nedenle makam soförü hem sizi hem de kendini korumak kollamak zorundadir. Mesela, çok yogun programlar ve günlerde siz yemege dahi vakit bulamayabilirsiniz. Böyle zamanlarda soför hem sizi hem de kendisini doyuracak. Siz, bir yerde aç oldugunuz halde bile yemek isteyemezsiniz, ama o “Sayin Müdürümüz geliyor, hazirlik yapsaniz iyi olur.” diyebilir. “Bir soför aç kalirsa onunla çalismayiniz” derler.
- Tayininiz çiktiginda, özellikle görevden alindiginiz yer kendi memleketimiz degilse orada fazla durmayin. Bir an önce ayrilmaya çalismaniz daha iyi olur.
- Bazi seyleri zaman zaman görmezden gelin. Ancak yeri ve zamani geldiginde bildiginizi ve gördügünüzü hissettirin. Yönetim sanati konusunda pratik nasihatler veren kitaplari elinizin altinda devamli bulundurun. Mesela, Turgut Özal’in da en çok okudugu kitaplardan birisi oldugu söylenen “Hz. Ali’den Devlet Adamlarina Ögütler” ve Nizamülmülk’ün “Siyasetname” kitablari bunlardan bazilari olabilir.
MUKADDIME/SON SÖZ
Simdi bazi arkadaslar bana söyle bir soru sorabilir: “Bütün bu bilgileri yazip, bu nasihatleri bizlere söylerken siz neden su an aktif görevde degilsiniz? Bir anlamda neden sistem disindasiniz.”
Arkadaslar, ben ideal olanlari yazmaya çalistim. Ideal baska, realite baska. Reel gerçeklerle idealist gerçekler her zaman ayni olmuyor. Ayrica herkes gerçekleri, olmasi gereken dogrulari yazabilir, söyleyebilir ama herkes tam olarak inandiklarini su ya da bu sebeplerle yapamayabilir. Ben, ideal olani yazdim. Yazdiklarimin hepsini yapabilseydim belki farkli konumlarda olabilirdim. Söylediklerinizin hepsini bir insan olarak yapmaniz mümkün olmayabilir. Herkesi de memnun edemezdim. “Tecrübe, yenilen kaziklarin bileskesidir.” derler. Ama ben bütün bunlari fazla sorun etmek istemiyorum. Çünkü birilerinin de bir seyleri zamaninda söylemesi gerekir. Görevdeyken bazi dogrulari söylemek, yazmak belki size pahaliya mal olabilir; ama görevden ayrildiktan sonra söylediginiz zaman da bir anlami kalmayabilir.
Sonuçta nefeslerimiz sayili.Yaptigimiz her seyin hesabini verecegiz. Bir saniyesine bile hâkim olamadiginiz bir hayat için firildak olmanin anlami yok. Bunlari yazmamin, kâgida dökmenin sebebi ise bizden sonra gelecek arkadaslarimiza ayna tutmak, yol göstermek içindir. Zira “Mümin, müminin aynasidir.” Çesitli baski gruplarinin her dedigini yapmadan, yaptiklarini da dogru yapmaya çalisan, yapamadigi seyleri söylemeyen bir anlayisla bu fani âlemde bazi hos sadalar birakmak gerekir diye düsünüyorum
Bu duygu ve düsüncelerle yöneticilere yönelik yazi serisini bitiriyorum. Egitim ve diger baska konularda kaleme alacagim yazilarda görüsmek üzere… Kalin saglicakla…
