Hizla akan bir dünyanin içine girdik. Bu girisi istekli yapmadik istekli de çikmayacagiz. Dilekçe vererek gelmedigimiz yeryüzünden istemesek de ölümü tadarak ayrilacagiz.
Hedefimiz huzur ortaminda olmak, oturdugumuz mekanlarda, yasadigimiz topraklarda saygi, sevgi ve güven çemberinde mutlu olmayi, her zaman gülmek isteriz. Lakin yasanilanlar ve görülenler bunun mümkün olmadigi üzerinedir.
Peki bu mümkün degil midir?
Aslinda bizle mutlak adalet, mutlak mutlulugun ancak cennette oldugunu, bu esenlik yurdunun sahibinin kim oldugunu, esenligin sahibinin esenlige çagirdigini, dileyeni dogru yola iletecegini biliriz. Dogru yola tabi olmanin, sorumluluklarimizin farkinda olarak kötü gördügümüz hareketleri yapmakla, bize hayat verecek her seye kulak vermekle olacagini da biliriz.
Niyetlerimize vakif olan Yaraticinin, kalbimize müdahele edecegini, kalblerimizin içindekilerle Allah’in rizasina ulasabilecegimizi, imtihanlarimizi bilgiyle degil, hal ve hareketlerimizle olacagi bilgisini de biliriz.
O halde bizi yüce yaraticiya yaklastiran nedir?
Bizler isteklerimizi, arzularimizi, inaçlarimizi, düsüncesimizi, beklentilerimizi kisa sembollerle anlatiriz. Semboller bizi hedefe ulastiran en kisa yollardir. Kisa söylem ya da resimlerle menzile giden yol anlatilir. Trafik isaretleri gibi...
Peki bizi hedefe ulastiran sembollerimiz nelerdir?
Kilik kiyafetlerimiz; cinsiyet, kisilik, inanç, kültürün belirlenmesinde bas sebeptir. Isimlerimiz inançlarimizin simgesidir. Basörtüsü dini bir semboldür. Hayat tarzimizin, inancimizin, ahlakimizin, kisiligimizin sembolüdür. “Ben müslümanim, diger insanlardan müslüman muamelesi görmek istiyorum „ demektir. Allah’in belirledigi bir semboldür.
Istisnasiz bütün semboller diger insanlara kendini tanitmak içindir. Nitekim semboller bir araçtir. Kendini tanitan, son derece ise yarayan araçlarlardir. Eger araç olmaktan çikartilip amaç olmaya dünüsürse sorun olur. Müslüman ismi bir semboldür. Bir araçtir. Amaç haline getirilirse cennete gidecegine kesin gözüyle bakilir
Cennetlikler bellidir. Sorumlulugunun bilincinde olan, Allah’a karsi saygisindan ve sevgisinden dolayi hata yapmaktan korkan, dengeli, kötü huy ve davranislardan uzak duran hem bu dünya da hem de ahirette cennettedir.
Cehennemlikler de bellidir. Sorumlugunun farkinda olmayan, olumsuz, yüz çeviren, azgin, hayasiz, iyilik ve nimetler karsi inkarci, cimri, müsrif, günahkar olanlardir. Iste bunlar dünya da hem de ahirette cehennemde olanlardir.
Cennetlikler: Mü’minler, Cehennemlikler; Müsrikler, kafirler, münafiklardir
Mü’min olmak için Allah’a bir olarak inanmali, inancimizla ve hayat tarzimizla teslim olmaliyiz. Allah’a layikiyla kulluk etmeye çalismaliyiz.
O zaman bizler Islami emirleri ve nehiyleri vasitayi yani araci ve gayeyi yani amaci çok iyi bilmeliyiz.
1-) VASITA / Araç
Allah’a ulastiran bütün hareketlerdir. Bizi iyiliklere götürecek ve kötülüklerden alikoyacak ritüel olan namaz, temizleyecek takvaya eristirecek olan oruç, merkezde Allah’in oldugunu, kardesligi anlatan hac, hakikat hikmeti anlamaya vesile olan, Allah’a yaklastiran Nebiler…
Olgun anlamda Allah ile kul arasindaki iliskiyi saglayan vasita örnek nebilerdir. Bütün bunlar birer semboldür ve hidayet araci olarak görmezsek sonunda sapkinlik olur ve tapinilabilinir.
2-) GAYE/AMAÇ/ HEDEF
Allah’a ve ahirete imandir. Bu hayatimiza anlam katar. Allah mefhumu yoksa var olmanin hiç bir anlami olmaz. Ahiret hayati adil bir hayatin olmazsa olmazidir. Yoksa zalimin yaptigi yanina kar mi kalacaktir?
Bize her konuda örnek olan Hz. Muhammed bugün benim yerimde olsaydi ne yapardi, ne anlatirdi diye sormaliyiz. Hepimiz böyle düsünmüs olsaydik herbirimiz Rasulullah gibi olurdik. Bütün dünyanin çehresi degisirdi, tipki Rasulullah (s.a.v.) efendimizin yasadigi asri saadet yillari gibi...
Ne dersiniz?