Sabaha en yakin zaman karanligin en koyu oldugu zamandir derler. Sünnetullahin getirisi budur. Her gecenin bir sabahi, her kisin da bir bahari vardir.
Karanliklari aydinliga çeviren, hüzünleri felaha çikaran, hastalara sifa veren, dertlilere deva olan yüce bir el, bir yüce bir kudret vardir. Tipki Yusuf'u kuyudan alip Misir'a Sultan ettigi gibi, bu karanlik günleri sonlandirip aydinliga çikaracak bir güç vardir.
Musa'yi Firavun ‘un sarayinda yetistirerek oraya hakim kilan bir güç vardir. Firavunlari, zalimleri, hainleri zillete mahkum eden, mazlumun ahina cevap veren, sabredeni ve gerekeni yapani mutlaka zafere ulastiran büyük bir irade vardir.
Bazen kelimeler degerini yitirir 29 harfin anlami kaybolur. Diller lal olup gözler kör kesilir. Yasanan bunca haksizliga kalpleri baglayan dünya hirsi midir?
Hayatin insana verdigi sikintilar ve buna sebep olan da onca olaylar vardir. Her yasanmis acilarin içinde elbette sebep olanlar vardir. Bunlar bazen verdigimiz yanlis kararlar, bazen de düsünmeden söyledigimiz sözlerimizdir.
Buna sebep ise ya en yakinlarimiz, duyduklarimiz, yasanilan aci olaylar, yasadigimiz cografyamiz, örf adetlerin bize verdigi aliskanliklar ya da yaptirimlardir.
Içinden çikamadigimiz durumlar da ise kaçis yolunu tercih ederiz. Bazen kaderimizi suçlar hatta Rahman’a yüz bile çevirebiliriz. Korkularimizla karsi karsiya kalmamak, yalnizlasmamak, yok sayilmamak için hayallerimizden, hayattan, beklentilerimizden bile taviz verip melankolige baglanabiliriz. Ya da her seye karsi çikip, söylenen onca aci sözlere, yasanilan acilara ragmen kendimizden bile vaz geçip Pollyanna oyunu oynayabiliriz.
Çogu zaman nasil haksizliga ugradigimizi, yasanilan acilarin sebeplerini tekrarlar, kendini dogru ifade edememenin verdigi agirlikla altinda eziliriz. Ya da pes etmeyerek bu çarkin içinde erimemeyi, her seye ve herkese ragmen dik durmayi tercih ederiz.
Halbuki dünya uçagina binen yolcularin her biri bussiness de olsa ayni yöne gitmektedir. Parana ve makamina göre agirlanan uçak yolculugu belli bir saat sonra bitmekte, hedef neresi ise her binen inmektedir.
Elbette bussiness ve First yolcular için yolculuk daha kolay olmaktadir. Uyulmasi gereken kurallarda onlara yardimci olunmakta, pasaport ve bilet islemleri, uçaga ve uçaktan gidis-gelisleri özel görevliler tarafindan yapilmaktadir. Yemekleri porselen tabaklarda, içecekleri güzel bardaklarda sunulmaktadir.
Hatta ayri bir sektör olmakta, aralarinda bag kurmak için planlar yapilmaktadir. Vip için ayri girisler, ayri salonlarda bekletilirken yemek içme dinlenme imkanlari son derece lüks sekilde olmaktadir. Lakin ayni uçaga binilmekte, ayni uçagin akibetine mazhar olunmaktadir.
Ayni uçagin yolcusu olan bizler zengin ya da fakir, bu uçagin saglikli bir sekilde menzile ulasmasi için uyulmasi gereken kurallara uymak zorundayiz. Her biniste bikmadan tekrar edilen binis ve inis kurallari, her hangi bir durumla karsilasma olursa yapilacaklar seklen anlatilmaktadir.
Aksilik olma durumunda yukardan düsen oksijen maskesini öncelikle kendimize sonra çocugumuza takmamiz söylenmektedir. Zira kendimizi kurtaramazsak hiç kimseye de faydamiz olmayacaktir.
Hasili bu dünya uçaginda yarinlar, umutlar, hayaller, hedefler vardir. Havalanan bir çok uçak hedefine ulasirken, ulasmayanlara da sahit olunmaktayiz. Dünya uçagi da bir gün miadini dolduracak ve artik bir daha uçus yapmayacaktir.
Ölümün olmasi zulmün olmasini da dogurmaktadir. Zira dünya hirsi bitmek bilmemektedir. Daha fazla mala makama sana sahip olmak, hiç ölmeme istegi insanlari insanligindan çikarmis, gücü nispetince zalimlik yapar duruma getirmistir.
Elindeki ile yetinmeyip daha fazlasina sahip olma istegini içine koymustur. Sinirlari, sorumluluklari, kurallari, görevleri görmez durumu getirmistir. Gücünü zalimlikten yana kullanip, hiç kaybetmeyecegim düsüncesine sahip ettirmistir.
Hasili ölüm varsa zulüm vardir. Zulmün olmadigi tek yer ise bütün mükafatlarin verilecegi mekan cennettir. Bu da sadece imanina hayatinin sahitlik edecegi bedeninin mutlak mutlulugu yakalayacagi yerdir. Gerisi vatan, millet, Sakarya...
Ves-Selam