Lozan Baris Anlasmasi, Ingiltere’nin kontrolünde ve istekleri dogrultusunda gerçeklesmis ve Türkiye’nin milli yeminine aykiri olarak topraklari ve menfaatleri düsman ülkelere terk edilmistir. Böyle bir sonucun alinmasinda tecrübeli diplomatlar yerine diplomasiden anlamayan Ismet Bey gibi beceriksiz kisilerin rolü büyüktür.
Buna mukabil Türkiye’nin çok degerli diplomatlari, askerleri ve devlet adamlari vardi. Bunlarin basinda Rauf Orbay’i saymak gerekir. Ne yazik ki Ingilizlerin talebi dogrultusunda Heyet-i Temsiliye reisi yani Türkiye’nin o tarihteki Basbakani olan Rauf Bey yerine Ismet Bey heyet baskani olarak Lozan’a gönderilmistir.
Rauf Bey, asker olarak Trablusgarp Savasi, Balkan Savaslari ve Birinci Dünya Savasi’nin çesitli cephelerinde mücadele etmis büyük bir denizci ve devlet adamidir. Milli mücadelenin en önemli kahramanlari arasinda yer almaktadir. Bu savaslar esnasinda gösterdigi üstün basarilarindan dolayi Osmanli Devleti ve müttefik devletler tarafindan toplam 19 adet çesitli nisan ve madalyalarla ödüllendirilmistir. Türkiye’nin kurulusunda ve Misak-i Milli’nin kabul edilmesinde emegi çok büyüktür.
Rauf Bey’in Lozan Müzakereleri esnasindaki tavri çok önemlidir. Zira Ingiltere’nin çok yakindan tanidigi bu degerli devlet adamina karsi kendi menfaatleri dogrultusunda söz geçirilemeyecegi çok iyi biliniyordu. Bu tarihlerde neler yasandigini bilmek gerekiyor:.
Milli mücadelede elde edilen zaferden sonra Rauf Bey, Lozan Konferansi’nda heyet baskani olmak istemisti. Ancak Meclis Baskani, Ingilizlerle ters düsmemek adina Ismet Pasa’nin gitmesini istiyordu.
Maalesef yabanci dil konusunda çok zayif oldugu gibi isitme kaybi bulunan bu kisinin bu konferansa baskan olarak gönderilmesi Türkiye için büyük bir faciaya sebep olmustur. Bu süreçte Basbakanligin yani sira Disisleri ve Milli Savunma bakanliklarina da vekâlet eden Rauf Bey; savas tazminati, Ingilizlerin Birinci.
Dünya Savasi öncesinde gasp ettikleri gemiler, Patrikhâne ve özellikle Adalar Denizi meseleleri gibi önemli konularda Meclis Baskani ile ters düsmüstü.
Rauf Bey bu süreçte aleyhimize cereyan eden bu konular yüzünden Basvekil olarak Ismet Bey’e bir baris anlasmasi imzalama yetkisini vermemisti. Fakat devreye Halk Firkasi yetkilileri girerek bu yetki; Konferans süresince büyük skandallara imza atan Ismet Bey’e verdiler.

Bu nedenle heyetin Lozan dönüsünde Rauf Bey ile Halk Firkasi arasinda ipler tamamen kopmustu. Rauf Bey, Ismet Bey’in Ankara’ya dönüsünde kendisi ile karsilasmamak için yurt gezisine çikmak istemisti. Fakat Meclis Baskani ve Halk Firkasi yetkilileri, Basbakanlik görevinden istifa etmesi sartiyla bunun gerçeklesebilecegini istediler.
Rauf Bey, Lozan Anlasmasindan fevkalade rahatsiz idi. Bu nedenle tereddüt etmeden 13 Agustos 1923 tarihinde istifa etti ve heyeti beklemeden yola çikti. Önce seçim bölgesi Sivas’a, ardindan annesinin ziyareti için Izmir’e gitti.
Rauf Bey Meclis’te yalniz degildi. Kurucu yani Birinci Meclis’in Türkiye’nin aleyhine maddelerle dolu ve Sevr anlasmasinin birçok maddede bire bir kopyasi olan Lozan metnini kabul etmeyecegi çok açikti.
Bu nedenle Halk Firkasinin kontrolünde ilk seçimler yapildi. Ikinci Meclis büyük ölçüde Lozan’i kabul edecek milletvekillerinden meydana geliyordu. Fakat Rauf Bey’in seçilmesine kimse engel olamazdi. Nitekim baba ocagi Istanbul’dan Ikinci Dönem Milletvekilligine seçildi ve Meclis Ikinci Baskani oldu.
Seçimden dört gün sonra Meclis üyelerinin neredeyse yarisinin oylamaya katilmadigi Cumhuriyet ilan edilmisti. Rauf Bey, Cumhuriyetin ilâninda acele edildigini beyan ettikten bir müddet sonra Halk Firkasi’ndan ayrilmis ve 17 Kasim 1924 tarihinde kurulan Terakkiperver Firkasinin 30 milletvekili ile kuruculari arasinda yer almisti.
Seyh Sait Isyani sonrasinda kurulan mahkemeler hizini alamamis Terakkiperver Cumhuriyet Firkasini irticaya destek verdigi gerekçesiyle 3 Haziran 1925 tarihinde kapatmisti. Bundan sonra bagimsiz kalan Rauf Bey 1926’da Avusturya’ya tedavi için gitmisti. Tedavisi bitince bu seferde Dr. Adnan Adivar ile esi Halide Edip Hanim’in davetini kabul ederek Londra’ya gitti. Ancak yakasini Istiklal mahkemelerinden kurtaramadi.
Rauf Bey Londra’da iken, “Izmir Suikasti” meselesi ortaya atildi. Ali Çetinkaya’nin (Kel Ali) baskanlik ettigi, Izmir Istiklâl Mahkemesi, memlekette olmayan Rauf Bey’i suîkastle baglantili olarak suçlu ilân etti. Halit Pasa’nin katili oldugu gibi ayni zamanda Mahkeme Baskani olan Baskan Çetinkaya, 26 Agustos 1926 tarihinde Rauf Bey’i on yil kalebentlige, medeni haklardan mahrum edilmesine ve mallarinin haczine hüküm verdi.
Rauf Bey halkin sevgisine mazhar olmus bir zatti. Bu nedenle suçlamalari hiçbir zaman kabul etmedi. Buna mukabil milletvekilligi sona erdirildi. Rauf Bey, karar temyize kapali oldugu için 10 yil yurda dönemedi. Ingiltere, Hindistan, Türkistan ve Misir’da kaldi. “Cumhuriyetin 10. Yildönümü” münâsebetiyle yayinlanan 26 Ekim 1933 tarihli kanunla affa ugradiysa da, vatana dönmedi. Nedenini soran yakin dostlarina bunun “sûikast suçuna istirâki kabul” anlamina gelecegini söyleyerek yurda dönmeyecegini bildirdi.
Fakat bir aile büyügünün Misir’a gelerek kendisini ikna etmesiyle 1935’te Türkiye’ye döndü. 3 Aralik 1935 tarihli Bakanlar Kurulu Karari ile emekli ayligina baglandi. Ayrica açik bulunan Kastamonu milletvekilligi için, 1939 yilinda ara seçiminde aday gösterildi.
Ancak Rauf Orbay, 1926 yilinda hakkinda Istiklâl Mahkemesi tarafindan verilen karar degistirilmedikçe milletvekilligini kabul etmeyecegini bildirdi. Bunun üzerine ilgili mahkûmiyet karari iptal edildi. Ve Kastamonu Milletvekili olarak Meclis’te yerini aldi.
Bununla birlikte Rauf Bey, Kazim Karabekir gibi Meclis’te tek parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne katilmadi. Ikinci Dünya Savasi devam ederken, 17 Subat 1942’de, hükümetin talebi üzerine 9 Mart 1944 tarihine kadar sürecek olan Londra Büyükelçiligine atandi.
Türkiye’nin Ikinci Dünya savasina girmeyerek büyük bir yikimdan kurtulmasinda emegi büyüktür, vesselam…
