Zamanlardan bir zaman…
Yil 1923'ün Kasim sonlari. Mekân Ankara ve Büyük Millet Meclisi.
Büyük zafer’den sonra Ekim’de "isim ve resimden ibaret” cumhuriyet (Bediüzzaman, Sualar) – ilan edilmis;
” Bu hava içinde ne dostluklar düsmanliga, ne düsmanliklar dostluga çevrildi. Ve ister istemez kürsü suçlamalari, tasfiye niyeti veya - hiç degilse- arzulari hâlini aldi. Bu, cümlelerin degismesinden anlasiliyordu. Bir gün Avni Bey, kürsüden bagirdi:
- Bu büyük, bu essiz zaferi… Bu cumhuriyeti ne yapacagiz…”(Bugra Tarik, Firavun Imani, s. 192)
Hemen ardindan Lozan "böyyük zaferi"! Misak-i milli ile çizilen bugünkü devletimizin beste biri kadar bir topragin -kim bilir hangi niyetlerle- yaban ellere birakilisi...
” Kandilli’de 23 Subat 1948’de rahmetli oldu. Kim? Hüseyin Avni Ulas. Hüseyin Avni Ulas kim? Cumhuriyetin demokratiklesmesi için Birinci Meclis’te büyük çaba gösteren ilk demokratlarimizdan…” (Altan Mehmet, Star, 22 Subat 2009) seklinde sunulan Avni Bey.
Kismet; rahmetlik olmadan önce röportaj yaptigimiz Tarik Bugra, yakin tarihle alakali o orijinal fikir ve eserlerinin hemen hemen hepsini, Hüseyin Avni Bey’in sohbetlerindeki hatiralardan süzdügünü söylerken- aslinda- nasil bir kaynagin yaninda bulundugunu bilmiyordu belki de.
Hüseyin Avni milli iradenin bayraktarligini sadece 1. Meclis’ in "mesruti" havasinda degil, Ittihad ve Terakki Firkasi’nin ileri gelenlerine karsi da yapmisti. Tipki Üstad Bediüzzaman said Nursi gibi.
Istiklal Harbi’nin en atesli günlerinde, Ingiliz Baskumandani tarafindan vur emri ile arandigi ve defalarca sifreli telefonlarla Ankara’ ya çagrildigi hâlde ”Ben cephe gerisinde çalismaktan hazzetmem!” diyerek o davetleri elinin tersiyle iterek bir nevi muhalefetini gösteren Said Nursi gibi…
Ankara’ daki heyacanli günlerinden sonra, Ankara garinda kendisini yolcu etmeye gelenlerin suallerine; ”Islamiyet'in heykelleri hanlardir, imarethanelerdir, hastanelerdir, medreselerdir; eger hamiyyetiniz varsa bunlari imar ediniz.” diyerek icraatlara karsi halkin menfaat görecegi meselelere verdigi ehemmiyetle muhalefetini ilan eden Bediüzzaman gibi…
Altan’in hatirlatmasina dönelim gene:
"Özellikle Hüseyin Avni Ulas, Ittihatçi bir özellik olarak gördügü kisi ve dar çevre egemenligine, merkeziyetçilige karsi çikmaktaydi.
Hukukun üstünlügünü ve halkin iradesini savunuyordu.
Iyi bir hukukçu olmasinin da katkisiyla, cumhuriyetin demokratiklesmesini her firsatta öneriyor, aksine gelismeleri de elestiriyordu."
“ Cumhuriyeti demokratiklesme arzusunda olan herkesin rahmetle anmasi gereken tarihsel kimliklerimizden biri Hüseyin Avni Ulas.(agg, 22.02.2009)
Sayin Altan’in yazisinin son kismina istirak edemiyorum yalniz. Ondan bir büstün bile esirgendigini esefle yaziyordu. Birakin Bediüzzaman’ dan bir özür, mezar yeri bile esirgenmis, onun adina bir külliye bile az görülmüs.
Eger bu sonuncuyu yapabiliyorsaniz, tam bir hürriyetçilige sahip olmussunuz demektir. Devlet ve hükumet FETÖ canavariyla bogusurken bu hisler içinde olunmasi gerektiginin bile kifayetini idrak edenlerdeniz.
Bugra’nin Akif ve Hüseyin Avni Baskanligindaki II. Grubun hikâyesini anlattigi Firavun Imani romanindaki temel bakis açisiyla son vermek istiyorum. Küçük Aga romaninda çesitli karakterlerin sekillendirdigi Istiklâl Mücadelemizin baslanicinda Türk milletinin içine düstügü buhran ve tereddüt incelenirken, onun devami sayilabilecek eserde ise, bu mücadeleye gönülden inanan ve bagli olanlarla, onlari saf disi ederek zaferden pay kapma yarisina giren insanlar ve yetisme tarzlari tahlil edilmektedir.
Yazarin, kisilikler açisindan vermek istedigi fikirlerden biri ve en büyügü, mizaçlarin degismezligi düsüncesidir. Eger kisilerin mizaçlarini bir anlayabilsek, meydana gelebilecek olan hâdiselerin gelisme seyrini ve sirasini da tahmin edebilirdik. Bu anlayisi, Hüseyin Avni Bey'in su düsüncesinde buluruz:
”- Allah bütün akillari sergilemis ve yeniden dagitmak istemis de, bu tasavvuru güç sergide, uzun uzun ugrastiktan sonra, bütün insanlar gene eski akillarini bulup almislar.” (age. s. 96)
Mehmet Âkif’in kanaatina göre, gerçek kahramanlarin yerine oturan Ali Yusuf tiynetli Firavun Iman'li? sahsiyetler, istiklâl mücadelesi ve kendi milletinin kudretine inanmadigi hâlde, zafer ihtimali belirir belirmez Ankara’ya dolusmakta, fakat en ufak bir maglubiyet isareti göründügü zaman, Ankara'dan hemen uzaklasmaktadirlar. (age. s. 27- 28)
Hüseyin Avni- Mehmet Âkif grubunun zafer sonrasi için tasidiklari kanaat su ifâdlerle göz önüne konulur:
“Hüseyin Avni Bey de, Akif dahil, bes on kisilik arkadas grubu da, muhtemel zafer sonrasi için bir zümre diktatörlügünün kurulmakta olduguna artik kuvvetle inanmaktadirlar.
Demek ki Üstad "Islami hürriyet" niyetiyle hareket ederken Hüseyin Avni'nin tek niyeti milli iradedir; Hasan Basri'ninki ise Hilafet...
