Ülkemizde ilk olarak kullandigimiz telsiz telefonlardan sonra çikan araç telefonlariyla iletisim kuruyorduk.
Kisa bir süre kemerlerimize taktigimiz bütün islevi "Acele ara" olan adina çagri cihazi denen cihazlari iletisim adina telefon iletisimiyle haberlesmemize yardimci oldugu için kullanmaya baslamistik.
Nihayetinde bugün kimsenin elinden düsürmedigi akilli telefonlarin henüz ilk versiyonlari olan fakat simdiki gibi akilli olmayan modellerini kullanmaya baslamistik.
Motorola marka telefonlari telsim GSM operatörleriyle, Türkcell GSM ile Erikson marka telefonlar ise kullanmaya basladigimiz ilklerdendi.
Devaminda Nokia, Soni derken son akillanmis haliyle simdiki dönemlerde neredeyse herkesin elinden düsürmedigi olmazsa olmazimiz olan bir servet ödeyerek kullandigimiz Samsung ve Ayfon (IPhone) gibi markalar oldu.
Gösteristen hiç kaçmayip "desinler, demesinler" diyerek yemeden, içmeden, giyimden dahi keserek aldigimiz bu akilli telefonlarin henüz bir versiyonunu tanimadan çikan bir üst modeli almak için birbirimizle adeta yarisiyoruz.
Zamanla piyasaya ticari olarak hakim olmaya çalisan firmalarin tuzaklarla dolu önceden bildirim yaparak 2,3,4 Bin TL. altina satilacagini duyurdugu kampanyalar için aksamdan magazanin önünde o telefondan birini almak için kuyruklar olusturup, sabahlayanlarimiz oldugu gerçegini hepimiz biliyoruz.
Telefonun sayilan özelliklerinin neye, neden lazim oldugunu sorgulamadan aldigimiz telefonlarin sadece sosyal medyada tur (sorti) yapmak için kullandigimizi büyük, küçük herkesin kabul edecegi bir gerçektir.
Internet'in hayatimiza girmesiyle olusan çesitli sosyal paylasim siteleri olan Facebook, Twitter, Instagram, Pinterest, LinkedIn, Mastodon, MeWe gibi onlarca sosyal agda neredeyse günümüzün yarisini geçirdigimiz sanal alemin yalan toplumu olduk.
Paylasilan gerçeklikle ilgisi olmayan konularin disinda yasanmasini hayal ettigimiz bir yasanti içerisinde oldugumuzu gösterebilmek için mutlulugu abarttigimiz, mutsuzlugu çekilmez bir yasanti olarak anlattigimiz, vaad edilen mutluluklara kandigimiz gerçegiyle evini, isini, esini, yuvasini birakip kanarak huzurlarini bozanlarida toplum olarak biliyoruz.
Artik vazgeçilmez olarak gördügümüz bu sanal alemin bir parçasi olarak paylastigimiz bir paylasimin önemini begenilerle kiyaslayarak kendimizi basarili veya basarisiz kabul ediyoruz. Zamanla kendimizi kandirarak sanal olan bu dünya içerisinde yine sanal olan yalan begenileri parayla alinip satildiginada sahit olmaktayiz.
Bu aliskanlilarimizdan uzaklasacagimiz ise teknolojinin geldigi bu noktada adeta imkansizlastigini kabul ederek, sanal alemin yalanlarindan korunarak gerçek aleme uygun bir sekilde bu akilli telefonleri kullanmayi tercih etmeliyiz.
Akilsiz telefonlar çiktiginda yaptigim isten dolayi ilk kullanicilarindan biri olmustum. Istanbulda yasayanlarin genelde bildigi kadiköy altiyoldaki boga heykeline dogru yanimda bir bankanin müdürlügünü yapan bir arkadasla yürürken cebimde çalan telefon kafamda kaynar sularin akmasina neden olmustu.
Hemen bir bina bosluguna girip sessizce arayana cevap verirken yasadigim saskinligi, yüzümün kizarikligini asla unutamam. Yanimdaki banka müdürünün benim halimi görüp "Bunda utanilacak, sikilacak bir sey yok, bunun adi cep telefonu çaldigi an cevap vermen gerekir, saklanarak, utanip sikilarak cevap vermene gerek yoktur" seklindeki telkinleri benim ikna olmami saglamiyordu.
Nihayetinde henüz üzerinden uzun bir süre geçmemisti tekrar arandigimda arkadasimin verdigi telkinlerinde cesaretiyle cebimden çikarip efendim demem ile karsimizdan gelen üç,bes kisilik bir genç kiz grubunun içindenbirisinin "maganda" demesini hiç üstüme alinmadan görüsmemi bitirdikten sonra telefonu enaz bir yil çikarmamak üzere saklayip kullanmadim.
Ne zaman sokaklarda gençlerin, kadinlarin, kizlarin, kaldirimlarda, kirmizi isikta, toplu tasima araçlarinda yüksek sesle konusmak, müzik dinlemek, selfie çekerken gördügümde toplumumuzun degisimini saskinlikla izleyip, Kadiköy altiyolda yasadiklarimi hatirlayip önce gençligin geldigi duruma, sonra kendime gülüyorum.
Kalin Saglicakla.
