• BIST 100

    11007,37%0,81
  • DOLAR

    42,52% 0,07
  • EURO

    49,55% -0,06
  • GRAM ALTIN

    5743,85% -0,15
  • Ç. ALTIN

    9322,75% 0,27

EROL AYDIN


KARADENIZ APARTMANI


Karadeniz Apartmani özelinde aile apartmanlari konusu sosyolojik bir vaka olarak irdelenmistir. Geçmiste nüfusun % 80’i kirsal ve köyde yasarken apartman kavrami da mevcut degildi. Nüfusun artmasi, arazilerin bölünmesi, daha iyi yasam sartlari basta olmak üzere ve bunun yaninda sosyolojik bazi durumlardan dolayi günümüzde köy/kent orani tersine dönmüstür.

Bunun dogal bir sonucu olarak da köyünde bir arada bulunan akrabalar kente göçmüs olsalar da bir arada bulunmayi sosyolojik bir ihtiyaç olarak görmüslerdir. Adeta köydeki düzen sehir hayatina transfer edilmistir. Bunun dogal bir sonucu olarak da arsa sikintisi yüzünden yatay yerlesim olamayacagina göre apartman denilen yasam alanlarinda dikey mimari ile kente tutunmaya çalismislardir.

Ilk baslarda hakli sebeplere dayanarak bir arada aile apartmaninda yasamak dayanisma ve yardimlasma açisindan kaçinilmaz olsa da sonraki zamanlarda farkli problemler ortaya çikmistir. 

 

Karadeniz Apartmani’na geri dönersek, adindan da anlasilacagi üzere Trabzon kökenli vatandaslarimiz kendilerinin yaptigi ve 11 daireden olusan bir yasam alani. Günümüzde sosyolojisi, özgünlügü, yapisi ve de islevi bozulmus olsa da geçmiste birçok olaya sahne olmustur. Tamami akraba olan bu apartmanda disariya çok fazla açilmadiklari ve etkilesimde bulunmadiklari için uzun süre kendi kültürlerini kapali devre devam ettirmislerdir.

Sofralari, töreleri, sosyal iliskileri, yasam sekilleri, düsünce dünyalari ve inançlarini uzun süre muhafaza ederek kirsali sehirde yasamislardir. Zaman, mekan, konjonktür degisse de özellikle belli yasin üzerinde olanlar köklerine siki sikiya bagli kalarak geleneksel aidiyetlerini muhafaza etmislerdir. 

Benim gibi (damat olarak) disaridan bakan birisi olarak alismakta zorlandigim hususlar genellikle ikili iliskiler olmaktadir. Bir defa özel hayatiniz söz konusu degil, günün her saatinde kapiniz çalabilir ve davetsiz bir misafirle burun buruna gelebilirsiniz. Kapinin açilmamasi düsünülemez hatta geç açilmasi iyi bir zilgit yemeniz için yeterlidir. 

 

Asgari adabi muaseret çerçevesi burada geçerli degil, normal de saat 23.00’den sonra kimsenin kapisini çalmayi birak, telefon bile edemezken burada hayat 23.00’den sonra basliyor. Benim gibi 22.00’de yatan birisi için bunu anlamak bunca zaman mümkün olmamistir. Tüm apartman akraba olunca disaridan bir misafir geldiginde herkes 7’den 77’e ayni evde toplandiginda ortaya çikan curcunayi tahmin edemezsiniz. Genellikle yüksek perdeden yapilan konusmalarda dinleme kültürü olmayinca ortaya çikan kargasa apartmani birakin, bütün mahalleyi ayagi kaldirmaktadir. 

Duygudaslik, empati, ince düsünce, anlayis ve de digerkâmlik gibi kavramlar kimsenin gündeminde olmadigi için bu kaos ve kargasa bu sekilde sürüp gitmektedir. Özellikle yazin balkonlarda sabahlara kadar yapilan sohbetlerde biyolojik saatlerin bozulmasi, kamunun rahatsiz olmasi, dengelerin bozulmasi farkinda olunmayan rutin durumlar olarak kayitlara geçmistir. Birde apartmanin yasça en büyük evi vardir ki orasi adeta toplanma alani ve karargâh olarak kullanilmaktadir. 

 

Sabah gözünü açan çocuklarini hatta gündelik islerini de yaninda getirerek gece yarilarina kadar mekâni hunharca kullanmaktan rahatsiz olmazlar. Bu kadar uzun süre oturunca da mecburen sofralara ortak olunmakta hatta eve giderken de bir tabakta yaninda götürülmektedir. Bunun tersine bugüne kadar rastlanmamistir, giden tabaklar geri dönerken mutlaka bos olarak geri gelmistir. O evde bulunan ve gelin ve çocuklarin psikolojisi hiç dikkate alinmamistir. Bu duruma evin büyükleri de çanak tutarak ev halkinin ezilmesi hesaba katilmamistir. Yeter ki karsi taraf memnun olsun gerisi önemli degil duygusu öfkelerin olusmasina sebep olsa da durum degismemistir. Karsi taraf ise mitili atmanin bencilligi ile zirvelerde dolasarak durumdan vazife çikarmamistir.

Yasanan bu sürecin sonunda ezenler ve ezilenler diye iki sosyolojik sinif ortaya çikmistir. Ezenler saflik ya da kurnazliklari ile bu durumun bu sekilde sürmesinden rahatsiz olmamislardir. Ezilenler ise kendi arasinda ikiye ayrilmistir. Birinci guruptakiler kader ve nasip çerçevesinde meseleyi olgunlukla hatta tevekkül ile karsilamistir. Ikinci guruptakiler ise yillarin birikimi olan öfkelerini günümüzde araya mesafe koyarak magduriyetlerini bir nebze telafi etme yoluna gitmislerdir.

Sonuç olarak; Karadeniz Apartmani özelinde mesele irdelenmis olsa da bütün aile apartmanlarinda benzer sorunlar yasanmaktadir. Bir arada olmak, dayanismak ve yardimlasmak eyvallah ama her bir hanenin ayri bir dünya oldugu akildan çikarildiginda isler sarpa sarmaktadir. Özel hayatin kutsalligi ve inancimizda, “kapiyi üç kere çalin, cevap verilmez ise geri dönün!” hükmünü yerlestirmek için bir neslin devridaim yapmasi gerekecektir. Böyle gelmis böyle gitmeyecek olan bu durumun degismesi için herkesin elini tasin altina koymaktan baska çaresi yoktur. Sosyal bir varlik olan insanin ikili iliskilerde bulunmasi dogal olmakla birlikte bencilligi (bu akraba da olsa) kabul edilemez.

Esenlik dileklerimle,

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.