• BIST 100

    11007,37%0,81
  • DOLAR

    42,52% 0,07
  • EURO

    49,55% -0,06
  • GRAM ALTIN

    5743,85% -0,15
  • Ç. ALTIN

    9322,75% 0,27

SEMA KOCA


HAYAT VEREN ÇAGRI


Enfâl, 24. Ayet: “Ey iman edenler! Size hayat verecek seylere sizi çagirdigi zaman, Allah'in ve Resûlü'nün çagrisina uyun ve bilin ki Allah, kisi ile kalbi arasina girer. Yine bilin ki, O'nun huzurunda toplanacaksiniz.”

Enfâl, 25. Ayet: “Sadece içinizden zulmedenlere erismekle kalmayacak olan bir fitneden sakinin ve bilin ki Allah, azabi çetin olandir.”

Ayet, “Ey iman edenler!” diye basladigina göre, iman edenlerin, “müslümanim elhamdülillah “diyenlerin çok daha dikkatli dinlemeleri ve anlayip hayatlarina geçirmeleri gerekir. 

Iman bize lutfedilmistir ve bunun için sükrümüzü yapmamiz gerekir. Tabi ki bu sükür dilde kalmamali eyleme dönüsmelidir. Çünkü iman, ispat ister; kalpte yer bulan imanin ispati da salih ameldir.

“Size hayat verecek seylere"...demek ki, bu çagrida bizim menfaatimiz söz konusudur, çagiricinin degil. Çünkü çagiran Allah ve Rasulü'dür. Davete icabet etmek farzdir. 
 
Bakara, 186. Ayet: “Kullarim, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakinim. Bana dua edince, dua edenin duasina cevap veririm. O hâlde, dogru yolu bulmalari için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.”

Rabbimiz bu ayette, dua edenin duasina icabet edecegini söylerken, bizden istedigi de dogru yolu bulmak için Enfal 24-25’te belirtildigi gibi davete uymamizi emrediyor. Davet, siradan bir davet degildir.

Insanlarin davetlerine bir çok sekilde icabet edilebilir. Mesela bir dügün yapan kisi davetiye gönderir; kimi gider hediyesini götürür, kimi sadece giderek icabet eder, kimisi de gidemeyecegi için hediyesini gönderir, ya da telefonla tebrik eder. 

Insanlar arasindaki davetlere bile bu kadar ihtimam gözetiyorsak, Allah ve Rasulü’nün davetine/çagrisina nasil vurdumduymaz davranabiliriz? 

Maide 54: “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onlari sever, onlar da Allah’i severler; müminlere karsi alçak gönüllü, kâfirlere karsi vakarlidirlar; Allah yolunda cihad ederler ve hiç kimsenin kinamasindan korkmazlar. 

Iste bu Allah’in diledigine verdigi bir lutfudur. Allah’in lutfu genistir; O, her seyi bilir.”
Allah ve Rasulü’nün bizi hayat veren seylere çagrisini isittiysek, imanla sereflendik demektir. 

Ancak bu imani ayakta tutabilmek içinse, ayetleri hayatimiza yerlestirmemiz gerekir. Allah'in huzuruna çiktigimizda, kayitlarin tutuldugu defterimizin nasil bir defter olmasini istiyorsak, oyle doldurmaliyiz hayatimizi. 

Kehf 49: “Amel defteri ortaya konunca, suçlularin, onda yazili olanlardan korktuklarini görürsün, "Vah bize, eyvah bize! Bu defter nasil olmus da küçük büyük bir sey birakmadan hepsini saymis!" derler. Islediklerini hazir bulurlar. Rabbin kimseye haksizlik etmez.”

Hakka 19-20: “ Kitabi sag tarafindan verilen: Alin, kitabimi okuyun; dogrusu ben, hesabimla karsilasacagimi zaten biliyordum, der.”

Ikisinden birini söyleyecegimiz muhakkak. Rabbim kitabi sagdan alip sevinenlerden etsin.
 
Rûm 30-32: “O halde sen hanîf olarak bütün varliginla dine, Allah insanlari hangi fitrat üzere yaratmissa ona yönel! Allah’in yaratmasinda degisme olmaz. Iste dogru din budur; fakat insanlarin çogu bilmezler. 

Bütün gönlünüzle O’na yönelin, O’na saygisizliktan sakinin, namazi kilin ve sirke sapanlardan, dinlerini parçalayip -her bir grubun kendindekini begendigi- firkalara ayrilanlardan olmayin.”

Iman edenler olarak bize düsen vazife, tipki Hz Nûh örnekligiyle baslayip Hz Muhammed (Allah’in selami onlarin ve iman ailesinin üzerine olsun) ile resûl sürecini tamamlayan teblig metodlarinda oldugu gibi, her sartta, her mekân ve zamanda teblige yilmadan yorulmadan devam etmek olmalidir. 

Hak ve hakikati bilenler, bildiklerini anlatmakla yükümlü olmakla beraber bilmediklerinin de talebesidirler. 

“Allah, kisi ile kalbi arasina girer”... 

Hiçbir bilgi, karar, egilim, duygu, düsünce Allah'tan gizli kalmaz, gizlenemez. Kalpler O'nun elindedir, kalpleri evirip çeviren de O'dur. 

“Ey durumlari degistiren, gönülleri evirip çeviren rabbim! Halimi ve gönlümü  güzellestir” diyen Resulullah ‘in duasina biz de katiliyoruz.

Baska bir anlayisla, konu bütünlügü açisindan, davete icabet olmazsa arada sogukluk, uzaklasmalar baslar. Nasil ki insanlar arasindaki iliskilerde biri davet etse, digeri ona icabet etmese ve bu durum birkaç kez tekrar etse, davet eden kisinin gönlünde davet edilene karsi olumsuz duygular bas gösterir. 

Davete icabet edildigi zaman ise, sevgi, saygi artar. Bu ayette Allah bizi davet ediyor ve bizden karsilik bekliyor. Tabi ki insanlar arasindaki iliskiyle kiyaslanmaz ama Allah da icabet etmeyen ve bunda direnen kisinin kalbini, gözünü, kulagini mühürlerken, verilen ömrünü tamamlamasi için gereken her seyi de vermeye devam eder. 

Allah Rasulü: “Kul bir günah islediginde, kalbinde siyah bir nokta belirir. Eger o günahindan tövbe edip uzaklasirsa kalbi arinir. Tevbe etmeyip günah islemeye devam ederse, o siyah nokta artar ve nihayet kalbin her tarafini kaplar.” ve nihayet “Hayir hayir, onlarin kalpleri yaptiklari kötülüklerle pas tutmustur” ayetinin (Mutaffifin 14) sirri ortaya çikar.

Kuran-i Kerim’de günah isleme konusunda israr etmeyen ve günahlarindan dolayi tevbe edenlerin bagislanacaklari ifade ediliyor: 
“Ve onlar utanç verici bir is yaptiklari veya kendilerine zulmettikleri zaman, Allah’i anar ve günahlarinin affi için yalvarirlar. Zaten günahlari Allah’tan baska kim affedebilir? Ve yaptiklarinda bilerek israr etmezler “ (Al-i Imran 135).

“Ve yine bilin ki, O'nun huzurunda toplanacaksiniz" Dönüsümüz, toplanma yerimiz yine huzuru Ilahi olacagindan ona göre hazirlik yapmaliyiz.

“Sadece içinizden zulmedenlere erismekle kalmayacak olan bir fitneden sakinin ve bilin ki Allah'in azabi çetindir.”

Fitne; Imtihan, iyi veya kötü seylerle deneme; mânevî çöküntü; dinî, içtimaî ve siyasî kargasa anlamlarinda kullanilan genis kapsamli bir terim. Fitne kelimesi, sözlükte “altin ve gümüs gibi degerli madenleri safligini anlamak için ateste eritmek” mânasina gelen fetn (fütûn) kökünden türemistir.

Bu fitne; sadece çikaranlari, yapanlari etkilemeyecek, ayni zamanda sessiz kalanlarin da helak sebebi olacaktir. Komsuya düsen ates, önlem almazsak bizim evimize de er geç siçrar. 

Her koyun kendi bacagindan asilir deyip umursamazsak, kokusu etrafi sardiginda rahatsiz olan yine biz oluruz. Ortada bir zulüm, haksizlik, adaletsizlik, kötülük varsa, hangi irktan, dilden, dinden olursa olsun  adam olan insan müdahele ederken,  müslümanim diyen insan asla sessiz kalamaz, kalmamalidir. 

Sessiz kalmak, fitneyi çikaranin, yayanin, yapanin tarafinda olmaktir ve sonu Allah'in azabiyla cezalandirilmaktir.

Bakara 286: “Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettigi seyle yükümlü kilar. Onun kazandigi iyilik kendi yararina, kötülük de kendi zararinadir. (Söyle diyerek dua ediniz): 

“Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanilirsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yükledigin gibi agir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmedigi seyleri yükleme! Bizi affet, bizi bagisla, bize aci! Sen bizim Mevlâmizsin. Kâfirler topluluguna karsi bize yardim et.”
 
Selam ve dua ile...

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.