• BIST 100

    11007,37%0,81
  • DOLAR

    42,52% 0,07
  • EURO

    49,55% -0,06
  • GRAM ALTIN

    5743,85% -0,15
  • Ç. ALTIN

    9322,75% 0,27

PROF. DR. HAMDI TEMEL


Camin atesle dansi ile vücut bulanlar


Bayram tatilimizi Istanbul’da geçirme dolayisi ile ailem ile birlikte Beykoz Cam ve Billur Müzesi’ni ziyaret etme imkânini buldum. Iyi ki de gitmisim. Daha önce Venedik’te rengârenk cam islemelerini ve sanayisini gördügüm zaman hayran kalmistim. Osmanlilar zamaninda da cam isleme sektörünün bu kadar ileride oldugunu müzeyi ziyaret ederken anladim. Tarihimizi ne kadar az biliyoruz.  Kendi adima üzüldüm.

Müzeyi ziyaret aninda aldigim notlari sizler ile paylasmak istedim.

Beykoz Cam ve Billur Müzesi, Osmanli imparatorlugu zamaninda Beykoz’da kurulmus ve o zamaninin en önemli cam fabrikalarindan biri olan Beykoz Cam ve Billurât Fabrika-i Hümâyûn’u ismini almistir. 19. Yüzyilin mimari özelliklerini tasiyan U seklinde genis bir avlusu olan tas örgüsü ve Bati etkili görkemli yapili bu bina daha sonra büyük bir proje ile müze sekline dönüstürülmüstür. Bu tarihi bina 1837 tarihinde Sultan II. Mahmud döneminde baslamis, Sultan Abdülmecid döneminde tamamlanmis ve günlük kullanilabilecek vazo, ibrik, sise, sekerlik, kâse, tabak gibi seyler yapilmistir.

Müzeyi gezerken, 12 bölümde Türk cam sanatinin gelisimini takip edebiliyorsunuz. Venedik, Fransiz ve diger ülkelerin cam kültürü etkilerini de görebiliyorsunuz. Bu müzenin Türkiye’nin ilk ve en zengin cam müzesi olma özelligi ve yapilan projede çok önemli bilim adamlari ve resmi kurum yetkilileri görev almalari kusursuzlastirmis ve sizleri büyülüyor.

Müzeyi gezerken camin atesle dansi ile sekilden sekile girdigine ve evlerden tutun tüm resmi makam odalarina ya da bahçelerinin uygunluguna göre süsledigine sahit oluyorsunuz.

Cam ilk defa dogada bulunan obsidyen adiyla tanimlanan volkanik cam olarak sahneye çikmistir.  Insan eli ile ise M.Ö 1500 yillarda Mezopotamya’da üretilmis, daha sonralari, Misir, Anadolu, Suriye, Irak ve Iran gibi ülkelerde cam ile ugrasilmis ve günümüze kadar gelmistir. Bizim tarihimizde ise Büyük Selçuklu döneminde baslamis ve Osmanli Devletinde devam etmistir. Özellikle camiler ve türbeler için üfleme sanati ile Islami el yazilarini, geometrik ve bitkisel motifleri görebiliyorsunuz.

Cam kandillerine ise ayri bir parantez açmak gerekiyor tabi ki. Günümüze kadar kalmis ve hayran hayran bakiyorsunuz.

Müzeyi ziyaret ederken arkeolojik kazilarda çok miktarda Osmanli camina yönelik rengârenk üflenmis camlari görebiliyorsunuz.

Geleneksel Selçuklu ve Osmanli mimarisinde kullanilan renkli camlarla süslü alçi çerçeveli olan revzenlere ise bakmaya doyamiyorsunuz. Hala etkisindeyim, nasil bir sanat anlayisi, nasil bir renklerin ahengi.

Padisahin mutfagi anlamina gelen “Matbah-i Hümayun” kisminda ise Osmanli saray mutfagini merak edenlerin muhakkak gezmesi gereken bir yer. Cam isçiligi en son maharetine ulasmis gibi idi. Sadece kendi sanatlarini katmamislar, Avrupa cam isçiligini de sanat ruhlarina islemisler. Parfüm ve kolonya siseleri ise çok farkli bir renk ve estetikte idi…

Daha önce Venedik ziyaretimde gördügüm, Venedik camlarini ve modellerini bu müzede görünce de hem sasirdim hem de hosuma gitti dogrusu.

Venedik ve Fransiz yapimlarinda daha çok çiçek, bahçe ve hayvan motiflerini görmemize ragmen Osmanlilarda Hüsn-i Hat ön plana çikmistir. Islam dinine has dini muhtevali hüsn-i hat cam kullanilmistir. Oldukça fazla sayida örneklerini görebiliyorsunuz.

Cam bahçesi ise görülmeye deger gerçekten. Kristal fiskiyeli havuza ise hayran kaldim, Fransiz kültürü de bayagi bir etkisini göstermis bahçede.

Aslinda söylenecek ve yazilacak çok seyler var ama eminim bu satirlari okuduktan sonra bu müzeyi siz de canli olarak görmek isteyeceksiniz.

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.