• BIST 100

    10590,50%-0,36
  • DOLAR

    42,33% 0,19
  • EURO

    49,28% 0,05
  • GRAM ALTIN

    5679,64% 0,42
  • Ç. ALTIN

    9495,67% 0,00

M.Nuri Bingöl


BAYRAM TEFEKKÜRÜ


     
Oruç, zamana hasredilmis bir zamansizlik; bir sonsuz umut. Öyle ki tükenmis umutlarin nurani bir bahari ve ulvi bir iklim ayni zamanda.
     
Islam'in nurlu bir kanadidir da. Demir, bakir ve gümüsü eriten piriltili bir kanat; maddeden öte manaya yönelis, göge iltica makami. 
    
Ilahi olana yolculuk. Sevgi kirintilarini biriktiren, kirintilarla mümine ulvi bir sofra kurduran, kalbine sifa olandir Ramazan. 
    
Gök kubbeden yükselen bir nida, Müslümanca bir haykiris, tükenmislige rahmettir Ramazan. Uyandirir ölü kalpleri, çöle yagan yagmuru bile.
     
Süfli ruhlari kiskandiran kerem dolu bir rahmettir Ramazan. Vakitlice görünen vakitsizdir Ramazan. Mümini tabiri caizse tamirci gibi onarir, düzeltir, derler toplar; namazina, duasina, külli ibadetine nizam olur.  
     
Parçalanmis ümmete kanaat olur. Ete kemige börünmüsçesine mümine imam olur. Cemaat eyler dagilmis müminler güruhunu. 
*
     
Bir adam düsünün ki isledigi suçlardan dolayi idam sehpasinda. Ölüm korkusu bütün hücrelerine islemis, alninda yagmur yagarcasina dökülen terler adamin bütün ahvalini ortaya koymakta. 
     
Isledigi suçlar gözünün önüne bir bir geliyor. Vakitli mi vakitsiz mi gelmisti ölüm, anlam da veremiyor buna. Son bir kez kaldirmak istedi basini, hayati son bir kez kucaklamak istedi. 
     
Basini kaldirdi kaldirmasina da karsisinda hayattan tek bir kirinti bulamadi, gördügü tek sey hayattan nasipsizlik, korkularin vücut bulmus hâli, kaskati bir ölüm gerçegi. 
     
Artik yasam adina bir delili yoktu. Ölümü bile korkutan cellat ipi geçirmisti boynuna, o an saniyeler ona yillar gibi geliyordu. Hayatta çektiklerini, suçlarina kefaret gibi görüyordu. Boynunda ki iplik daha sehpa çekilmeden onu boguyordu, nefes alamiyor, çirpiniyordu. Kapatti gözlerini, ölüm ona selami vermisken son bir düs daha kurmak istiyordu. 
     
Bir sans daha verilseydi bana ne olurdu acaba, yasadiklarimi yasar miydim yoksa kemalat kanatlarinin gölgesine mi siginirdim diye sordu kendine.
     
Hayattan son bir damla alsam, abi hayat suyundan bir yudum alsam, neler degisirdi neler. Hâlbuki düsünceleri bitiyordu artik. Onun için, hayat ile ölüm arasinda sadece bir sehpa ve bir tekme vardi. Hayati bir yildiz gibi kayip gidecekti nihayet. 
*
     
Yaklasiyordu gözlerinde ölümü barindiran celladi, kaldirmisti ölümü getiren kaskati bacagini; artik saniyeler yok saliseler ile yasiyordu hayati. Kalbinin derinliklerinde
muazzam bir korku hissediyordu. Yumdu gözlerini, artik istese de istemese de ölümü kabullenecekti. Dizlerinin bagi daha sehpaya vurulmadan çözülmüstü ve bir ses, bir nida. Anlamsiz bir umut isigini andiran bir nida. Durun, durun. Bu adama devlet baskanimiz tarafindan beraat verilmistir. Onu hemen sehpadan indirin. Isledigi suçlar af olunmustur.
    
Artik o anadan üryan gibi masum ve temizdir. Bu sözler adamin adeta kulagini delip geçmekte. Inanmak ve Inanmamak arasinda çirpiniyordu. Bu mümkün mü? Yoksa bir serap mi? Kurdugu hayalden uyanamamis miydi? Düsünceler kit aklini yiyip, bitiriyordu. Gayretini ve umudunu topladi, kaldirdi basini açti yuvasinda kaybolmak üzere olan gözlerini. 
     
Ok gibi kulagini delen sese dogru bakmaya basladi, evet bir adam sanki Cebrail’i andiriyordu. Lokman  hekimin abi hayat iksirini sunuyordu sanki. Içini bir korku kaplamaya basladi yoksa bu adami sadece kendisi mi fark ediyordu. Kafasini çevirdi ölümün gölgesi olan cellada, celladi da gelen adama bakiyordu. O an içinde tarifi mümkün olmayan bir sevinç, içi içine sigmiyor, adeta baharda düsen ilk cemre gibi kalbine hayat tanecikleri düsüyordu. Karsidaki adam sözüne devam ediyordu, devlet baskanimiz bu adama izzeti ikramindan bir ikram da sunuyor. Ona hediyeler bahsediyor. Adam hayati boyunca alip alabilecegi en büyük hediyeyi almisti aslinda. Gözü kulagi  baska bir sey görmüyordu. 
*

Adam titrek bacaklari ile indi sehpadan, manasiz bakislari ile etrafina bakiyordu, yasadiklari kendisi için sanki bir mucize, bir keramet alameti. 
     
Derdine derman bulmus, sönen umutlarini yesermisti. Tekrar bir hayat bahsedilmis, son bir sans verilmisti.

Artik önünde iki yol vardi ya saadet yurduna yol alacak ya da yasadiklarini unutup nefsinin arzularina köle olacakti yine.  Bir ömür yitip gitmisken bir ömür daha yitip gidemezdi artik olmazdi. Bir daha böyle bir sans verilmezdi, yoksa unutacak miydi; yoksa belli bir zaman hatirlayip sonra umursamayacak miydi? 
    
Bayrami yasayip zamanin bolluguna mi kanacakti, iste insan oglu hep nankör hep sükürsüz.
*

Hikayeyi böyle mi anlamaliyiz? On bir ay boyunca günahlara dalar, nefsin esiri olur; bin bir  günaha düseriz. Nefsimizse celladimiz.   

Ya sonra? Ayetin beyani gibi mühlet verilenler gibi olmus,nefsimiz çikilmaz bir yola girmistir. 
    
Kalplerimiz kararmis ve körlesmisken bir umut, bir tövbe kapisi gerekir bize..
Iste o  kapi, sonunda bayram yaptigimiz Ramazan Ayi'ndan baska ne olabilir? 
     
Nefsimiz bizi ölüm sehpasina çikarmisken iste o adamin elindeki beraat, ilahi bir beraat olan Ramazan'dir ve bizleri günahlarimizdan arindirarak yeni bir hayat sunmustur.  
      
Üstüne üstlük ulvi nimetlerle hediyeler bahsetmistir. Bu hediyeler ise Bayramdir, tesrik tekbirleridir.

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.