• BIST 100

    10590,50%-0,36
  • DOLAR

    42,33% 0,19
  • EURO

    49,28% 0,05
  • GRAM ALTIN

    5679,64% 0,42
  • Ç. ALTIN

    9495,67% 0,00

DR. VEHBI KARA


Sivil anayasanin vakti gelmedi mi?


Cumhurbaskani Erdogan yasama yili açilisinda Meclis’te “Yeni Anayasa, milletimize verecegimiz en güzel 2023 hediyesi olacaktir” demisti. Fakat bu konuda olumlu hiçbir gelisme olmadi.   

Elbette bu konu sadece Cumhurbaskani ve hükümeti ilgilendirmiyor. Muhalefet partilerinin de gündemine almasi gereken en önemli islerden bir tanesidir.


Darbeci askerlerin yani kendilerine verdigi isimle “Milli Güvenlik Konseyi’nin”  hazirladigi ve halen yürürlükte olan 1982 Anayasasinin degismesinin neden gerekli oldugunu zekâ seviyesi kit insanlara göre izah etmeye çalisalim.   

Çünkü fasist egitim sistemi ile yetismis ve devletin en önemli noktalarinda görev yapan özgürlük ve hürriyetin degerini bilmeyen çok sayida insan var. Akillarini baslarina getirmeleri için hangi seviyede bulunduklarini hak ettikleri lisanla anlatmak gerekiyor.  

12 Eylül 1980 darbesini gerçeklestiren darbeci cuntanin lideri Kenan Evren, ülkemizi kusursuz bir diktatörlük ile idare ediyordu. Sagci solcu demeden 18 yasindan daha küçük gençleri dahi idam etmekten çekinmiyordu. Neredeyse her gün televizyon ekranina çikip simarik ve küstah bir dille “fasist yönetim” hakkinda güzellemeler yapiyordu. Bu darbe liderinin embesil kisilere yakisan sözlerinden dolayi halkimiz çok bunalmisti.   


Nihayet Orhan Aldikaçti isimli anayasa profesörünü bulunmus “Danisma Meclisi” adinda bir kurul meydana getirerek yeni anayasa çalismalarina baslanmisti. Bu kurulun akla ziyan maddelerle dolu olan “anayasa metni” elbette begenilmemisti.   

Fakat ülkemiz ekonomik ve sosyal açidan çok fazla kan kaybediyordu. Bir an önce halkin seçmis oldugu yöneticilerle idare edilmeliydi. Çünkü darbeci askerlerin suçsuz yere toplayip özellikle dindar insanlara yaptigi iskenceler; yenilir yutulur cinsten degildi.  


Afrika yerlilerinin bile begenemeyecegi bir metin olsa da; bir an önce sivil yasama geçilmesi için “1982 Anayasasi” referanduma götürülmesi karari; sevinçle karsilanmisti. Metin ortaya çiktiginda büyük bir hayal kirikligi yasanmis olsa da “mevcut durumdan daha iyi bir yönetim” uygulanacagi için desteklenmeye baslandi.  

Anayasanin elestirilen ve kabul edilemez bulunan çok maddesi vardi. Bunlardan sadece birkaç tanesini arz edelim. Örnegin; Bu anayasa bagimsiz kisiler tarafindan degil fasist bir yönetim kuran Kenan Evren’in keyfine göre seçtigi Danisma Kuruluna ve Orhan Aldikaçti’ya hazirlatilmistir.   

Anayasa oylanirken “Milli Güvenlik Konseyi” adi verilen fasist bir cunta yönetimde bulunuyordu ve muhalif görüslere asla yer verilmiyor bilakis aksine görüs beyan eden basin organlari kapatiliyordu.   

Askeri cunta, anayasanin kabulü halinde fasist yönetimin sona erecegini ve demokratik düzene geçilecegini müjdeleyerek açikça yalan söylüyordu. Kisaca söylemek gerekirse anayasanin hazirlanmasi ve kabul edilme süreci demokratik usullere göre degil orman kanunlarina göre yapilmisti. Bu nedenle demokratik otoriteler tarafindan mesru sayilmamistir.  

Türkiye Cumhuriyetinin tek mesru anayasasi “Kanun-u Esasi’dir”. Osmanli devletinin yürütmeye soktugu ve 170 yil önce kabul edilen bu anayasa 27 Mayis 1960 darbesine kadar yürürlükte kalmistir. Her ne kadar 1928 yilina kadar anayasamizda bulunan “Türkiye Cumhuriyeti’nin dini Islam’dir” hükmü muhafaza edilmisse de CHP’nin tek partili fasist anlayisi ile ortadan kaldirilmistir.  

Bir anayasanin mesru olabilmesi için asgari sartlardan bir tanesi; reddedildigi takdirde metni hazirlayanlarin görevlerinden istifa etmesi gerekliligidir. Bu kadar basit bir mesruiyet arayisi yerine çok daha agir maddeleri halkimiza dayatmislardi. Milli Güvenlik Konseyi üyeleri, anayasa referandumu ile cunta lideri Kenan Evren’i Cumhurbaskani yapmaya kalkmisti.  

Halkimiz, bu kadar kötü bir sekilde hazirlanmis ve demokratik kurallarin birçogunu katletmis bir anayasayi kabul etmenin daha dogru olacagini düsünmüstü. Çünkü darbeci generaller çesitli yolsuzluklarla devleti soymakla kalmiyor zulüm ve haksizliga karsi çikanlari feci sekilde cezalandiriyordu.   

Iste bu sartlar altinda 1982 yilinda referanduma gidildi ve bu fasist anayasa yüzde 90’in üzerinde bir oyla kabul edildi. Artik Cunta lideri Evren’in Cumhurbaskani olmasina ragmen Meclis açilacak ve halkin seçtigi yöneticiler devleti yönetecekti.   

Daha ilk seçimde Milli Güvenlik Konseyi’nin destekledigi Turgut Sunalp isimli general büyük bir yenilgiye ugramisti. Turgut Özal en yüksek oyu alarak meclis’te çogunluga ulasmis ve Basbakan olmustu. Bu sekilde yari askeri yari sivil bir idare tam 7 yil devam etti.   


Evren, Cumhurbaskanligindan ayrildiktan sonra kösesine çekilip “nü” yani çiplak resimler çizmeye basladi. Fakat Erdogan iktidara gelince darbecilerden hesap sormaya basladi. Kenan Evren ve 12 Eylül darbeci generalleri yargilandi ve müebbet hapis cezasina çarptirildilar.   

Fakat kamu kurumlari hâlâ askeri vesayetin etkisi altinda idi. Yarginin dava süreçlerini tikamasi ve hukuk sisteminin çok uzun oyalama taktikleri neticesinde cezalar bir türlü infaz edilemedi. Evren’de bu sayede askeri darbe ile ele geçirdigi makam ve unvanlar ile ölüp gitti.   

Defalarca dile getirdigim gibi müebbet hapis cezasindan hüküm giymis bir darbeci asker olan Evren’in hazirlattigi bu “fasist anayasa” ülkemiz adina utanç vericidir. 

Bir de evlere senlik dördüncü maddesi var ki; dünyada esi benzeri olmayan bir durumdur. Ülkemizin yönetim sistemini elestirenlerin çogu zaman alay konusu yaptigi bu madde; içler acisi bu durumu ve özgürlük anlayisimizi gün yüzüne çikarmaktadir söyle ki; 

“Anayasanin 1 inci maddesindeki Devletin seklinin Cumhuriyet oldugu hakkindaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri degistirilemez ve degistirilmesi teklif edilemez”, vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.