En son yazdigimiz makalede Mustafa Öztürk’ü elestirirken elestiri ahlakina sahip olmamiz gerektigine, sahsa hakaret etmek ile düsünceyi elestirmenin farkli seyler olduguna deginmistim. Bu yazimizi ise, ‘fikir özgürlügü adi altinda her söylenene sessiz kalinmasi gerektigini düsünenlere ve Mustafa Öztürk'ün iddialarina’ ayiracagiz.
Kendisini modern bir insan olarak tanitanlarin çogunun düsüncesinden dolayi elestirilirken hemen ‘fikir özgürlügü’ argümanina/deliline sarildigini görüyoruz. Bu konunun biraz suistimal edildigini düsünüyorum. ‘Fikir özgürlügü’ adi altinda her sey söylenir mi? Fikir nedir, neye fikir denir ? Kuran müsriklerin bazi laflari ve düsünceleri için bos bir kuruntu diyor! Allah cc sirk içerisinde dinine ve peygamberine saldiranlari cehennem ile korkuturken fikir özgürlügünü kisitlamis mi oluyor? Allah’in itibar ettigi ve müsade ettigi fikirler ve alanlar oldugu gibi, müsaade etmedigi fikirler ve alanlarda var. Nefsin ve seytanin dürtmesi ile baskasini küçük düsürecek seye “fikir” denmez “hakaret” denir. Akla ve mantiga dayanan samimiyet tasiyan seyler fikir ürünü olabilir. Mustafa Öztürk’ün haddi hududu astigi yüzlerce konu var sanki hepsine mi bir sey denilmis? Bu insan Profesör olana kadar ne çamlar devirmis ama fikir olabilecek konularda kendi görüsüdür, kendini baglar diyerek ilmi reddiye ile ehli sünnet hocalarimiz ona cevaplar vermistir. Ama bugün gündem olan konu onun kendini baglayan ilmi görüsleri degil haddini asan hakaret ve iftiralaridir. Yani bizim bir müslüman olarak agrimiza giden ‘ilahiyatta truva atlari mi var?’ dedirtecek hale gelen görüsleridir? Bu kisi yüksek lisans ögrenicisi degil, Profesör olmus birisidir. Yani kimse durduk yere hemen linç etmis degil! Fikir özgürlügü engellenmis degil! Bizim fikirle kavga edecek fikri bir ehli sünnet geçmisimiz oldugu gibi, hakaret ve iftira edenlere karsi da mücadele edecek iman enerjimiz var elhamdülillah.
Fikir özgürlügünün bir ölçütü olmayacak mi? Herkes her istedigini söyleme hakkina sahip mi? Bu açidan bakacak olursak herkes her seyi söyler ama kimse bir konuda anlasamaz. Çünkü herkesin bir fikri olmus olacak, özgürlük adi altinda hem görüslerinden vazgeçmeyecekler hem de elestiri yapilmasina razi olmayacaklar. Bu da çatismayi beraberinde getirecektir. Herkes benim düsüncem dogrudur derse, hakikat nasil ortaya çikacaktir. Fikir özgürlügüne saygi diyenler Öztürk’ün muhaliflerine söyledigi ‘çakal, meymenetsiz, pislik, cibiliyetsiz, serefsiz, it’ gibi ifadelerini ve 1400 yillik gelenege göre hareket edenlere ‘öküz’ gibi inanmak zorunda degilim ifadelerine de bu kadar tepki gösterdiler mi? Allah’i, Peygamber’i, Sahabe’yi, mezhep imamlarini elestirenlere, hakaret edenlere fikir özgürlügü adi altinda sessiz kaliniyor ama insanlar bu yanlislari elestirirken fikir özgürlügü var deyip ayaga kalkiyorsunuz. Fikir özgürlügü platonik aska benzemez, özgürlükten anladiginiz bu mudur?
Mustafa Öztürk’ün sinirlenirken düsüncelerini anlatmak yerine duygu patlamasi yasadigini görüyorum. Bir insanin düsüncelerini ifade etmek yerine hakaret ederek muhatabina duygusal siddet uygulamasi onun saglikli bir çocukluk evresinden geçmedigini gösterir. Bunu da kendisi videolarin birinde itiraf ederek birçok seyi babasinin zoruyla yaptigini söylemektedir. Anlasilan çocukluk evresinde duygu ve düsüncelerinin disariya yansitilmasina izin verilmemis, kendini ifade etmesi sürekli engellenmis. Bir problemin çözüm yolunun bu sekilde olacagini inanmis. Kendisini her elestirene hakaret ederek susturmayi marifet zannediyor, düsüncelerinin elestirilmesine tahammülü yok.Bunu da din sosuyla sunmayi da ihmal etmiyor. Sabir baska seydir, biriktirmek baska seydir. Sabirda patlama olmaz, biriktirilen duygularda patlama olur. En yakin zaman da duygu yönetimi egitimine baslamanizi tavsiye ederim.
Her sey elestiri konusu degildir, elestirinin sinirlari olur, fikrin özgürlügü mantigin disina çikamaz. Imani konular arastirma yapilip kabul edildikten sonra elestirilemez. En fazla hikmetini arastirabilirsin. Bir seyin hikmetini arastirmak baska sey, o seyi arastirirken sanki hata varmis gibi arastirmak baska seydir. Elestiri/süphe imandan evvel olur, sonra olmaz. Iman ile emin ayni kökten gelir. Dürüst, emin ve güvenilir olduguna iman ettigini iddia ettigin Allah’in hükümlerini mahkeme edercesine yargilayarak elestirmek hangi akla, mantiga ve imana sigar? Kur’an iman edilmesi gereken konulardan bir tanesidir. Bu kitap hakkinda süphesi olan iman etmezden evvel bunu arastirmasi gerekir. Kur’an ve sünnet bizim için baglayicidir. Imanda içtihat olmaz, ayetler dalga konusu, espiri malzemesi olamaz (1). Bunlar bizim kirmizi çizgilerimizdir.
Mustafa Öztürk bu kitabin mana olarak Allah’a, lafiz olarak peygambere ait oldugunu iddia ediyor. Bu görüsünden gerçekten emin mi? Evrensel bir kitabin sözlerinin bir besere ait oldugunu, tasvirlerinin ise yöresel oldugunu söylerken ne dediginin farkinda mi? Bati ellerindeki tahrif olmus kitaplar oldugu halde bunlarin Allah kelami oldugunu, kitaplarinin bozulmadigini iddia ediyorken, ilahiyat hocalarimizdan bazilarinin ise kutsal kitaplarinin yanlisligini ispatlamaya çalismasi ne kadar garip degil mi? Bir baska hoca çikip inandigi Allah’in cahil oldugunu (gaybi bilmedigini) söylüyor, bir baskasi namaz diye bir sey yok diyor, bir baskasi namazda kampanya yapip vakitlerin sayisini üçe indiriyor, bir baskasi altiya çikariyor. Ölü bir degil ki aglayasin deli bir degil ki baglayasin demisler, hangi birini sayalim? Bir ‘farkli olma hastaligi, popüler olma sehveti’ sarmis bizleri. Popüler olmanin yolunu saçmalamakta bulmuslar. En çok saçmalayan en fazla taninir olmus. Meshur olma sevdasina zemzem kuyusunu pisleten adam misali olmaya gerek var mi?
"Fatiha suresi Allah kelami degildir" denir mi? Bu kitaba toptan inanmak gerekiyor. Kitabin bir kismina uyup bir kismina uymayalim diyenler lanetlenmistir. Bu sinifa mi dahil olmak istiyorsunuz? Mekke müsriklerinden bazilari bazi geceler peygamberimizin evinin etrafinda oturup onun Kur’an okuyusunu dinleyerek acizliklerini hissedermis. Mekke müsriklerinin dahi söylemedigi seyleri söylüyorsunuz. Onlar siirde çok popüler olan bir kavimdi. Böyle bir sey söz konusu olsa bunun farkinda olamayacaklar mi? En’am suresi 115 ve Kehf suresi 27. ayetlerde ‘onun kelimelerini degistirecek yoktur’ yaziyor. Burada Kur’an’in lafzen de Allah’in kelimesi oldugunu görüyoruz. Kur’an’a baktigimizda Allah konusuyor. Bu kitap beser sözüyse birçok ayet ‘de ki’ sözleriyle basliyor. Sana vahyedileni oku, sana vahyedilene uy, sana vahyedilene simsiki saril, bu Kur’an’i biz sana verecegiz, bu Kur’an Allah katindandir, sizden sonrakilere ulastirmak için bu kitap bana vahyedildi, ben Allah’tan korkarim tarzinda gelen ayetleri nereye koyacagiz? Nasil yorumlayacagiz? Konuyu burada birakalim, devamini yarin yayinlayacagiz insallah.
1- Tevbe Suresi 65-66. ayetler
