• BIST 100

    10924,53%-1,34
  • DOLAR

    42,20% 0,24
  • EURO

    48,86% 0,30
  • GRAM ALTIN

    5429,94% 0,77
  • Ç. ALTIN

    9007,06% 0,59

Mustafa Altınsoy


TAHSIN PASA'NIN HATIRALARINDAN IZDÜSÜMLER


Hayatini devlet yöneticiligine adamis insanlarin hatiralari her zaman ilgi çekmistir.

II. Abdülhamit Döneminin önemli sahsiyetlerinden olan Tahsin Pasanin hayati, devlet yönetim tecrübesi o dönemde oldugu gibi bugün için de ders alinmasi gereken bilgilerle doludur.

Bu yazimizda Ketebe Yayinlarindan çikan ve düzenlemesini Evren Levent Demir’in yaptigi Tahsin Pasa’nin hatiralarindan bazi izdüsümleri sizlerle paylasmak istedim.

Tahsin Pasa Dönemin iç ve dis olaylarina çok yakindan taniklik etmis bir sahsiyet olarak kaleme aldigi hatiratinda II Abdülhamit'in saltanatina sahsina ve çevresine dair gözlemlerini aktariyor. II.Abdülhamit'in 14 yil boyunca bas katipligini yapmis bir bürokratin hem de böyle önemli bir görevde 14 sene gibi uzun sayilabilecek kadar kalmasi onun hem güvenilir bir insan oldugunu hem de yazdiklarini daha da önemli hale getiriyor. Tahsin Pasa Dönemin iç ve dis olaylarina çok yakindan taniklik etmis bir sahsiyet olarak kaleme aldigi hatiratinda II Abdülhamit'in saltanatina, yönetim anlayisina, sahsina ve çevresine dair gözlemlerini aktariyor.

Tahsin Pasa Kimdir?

Tahsin Pasa'nin Hatiralarini daha iyi yorumlamak için önce Tahsin Pasa'nin kim oldugunu, nasil yetistigini ve padisahin güvenini kazanarak en yakinina nasil geldiginin anlasilmasinda fayda var. Tahsin pasa 1859'da Istanbul'da dogmus. Rüstiye mektebini bitirdikten sonra devlet hizmetine girmis. Birçok görevde bulunduktan sonra Süreyya Pasa'nin vefati üzerine mabeyin baskâtipligine getirilmis. Ikinci Mesrutiyet’in ilanindan sonra görevinden alinarak Sakiz Adasi’na sürgüne gönderilmis. Tahsin Pasa affedilip sürgünden döndükten sonra bir daha devlet görevi almak istemesine ragmen görev verilmemis ve son yillarini yoksulluk içinde geçirmis. 2 Ocak 1933 senesinde Istanbul'da vefat etmis. Cenazesi Eyüp’teki aile kabristanina defnedilmis.

Kitabet dairesinin basinda olmasi nedeniyle Babiali basta olmak üzere tüm kurum ve kisilerle yaptigi yazisma ve kalem islerini yürüten Tahsin Pasa, bundan ötürü birçok tarihi meselenin içi yüzünü sebeplerini ve aktörlerini yakinen müsahede etmis ve döneme ait tarihi önemi yüksek olan bilgilerini hatiratinda okuyucusuyla paylasmis.

Tahsin Pasa hatiratini Cumhuriyetin kurulusundan sonra kaleme almis oldugundan dolayi bazi söylemek istediklerini tam olarak söyleyememis. Söylemek istedikleri bazi seyleri de kus dili ile ifade etmeye çalismis oldugu anlasiliyor.

Tahsin Pasa'nin Hatiralarindan Izdüsümler

Bir egitimci gözüyle, kendi tecrübelerimden de yola çikarak, Tahsin Pasanin anlattigi hatiralardan hem egitimle ilgili hem de duygusal birkaç sahneyi paylasmak istiyorum.

Kitaptan anlasildigina göre; Sultan II Abdülhamid en çok, dis güçlerden destek alan o zaman ‘Milleti Sadik’a denilen Ermenilerden sikintilar çekmis. Saltanat hayati boyunca onlarin suikastlarina, entrika, tehditlerine ve oyunlarina maruz kalmis.

Tahsin Pasa'nin da anlattigina ve kitabinin bütünden anlasildigina göre, Sultan II. Abdülhamid, çok tedbirli, sahsi hayatinda tutumlu, düzenli bir hayat yasayan ama asiri evhamli, her an tetikte olan birisidir. Ülkenin ve olaylarin kontrolünü iyi yapmak için bir teskilat agi kurmus ve bu teskilati gelistirerek imparatorlugun nüfuz alanindaki her yerden haber alacak bir yapiya kavusturmus. Tahsin Pasanin ‘jurnalcilik teskilati’ dedigi bu yapi öyle ileri noktaya gitmis ki herkes birbirini jurnaller hale gelerek, padisahtan hediye, nisan ve taltif alma kapisi haline getirmisler.

Sultan II. Abdülhamid, Ingilizlerin iç islerimize iyice müdahil olduklari en zor dönemlerinde 33 yil büyük devletler arasinda iyi bir denge politikasi olusturmus. Dikkati, verdigi görevleri iyi kontrolü ve teskilatlanma yolu ile de Yahudi, Ermeni ve diger dis güçlere karsi amansiz direnis göstererek döneminde imparatorluktan toprak vermemeye ugrasmis.

Sultan II. Abdülhamid çok güçlü bir sadrazam istememis. Hatta zaaflari olan sadrazamlarla bile bile çalismis. Sik sik sadrazam degistirmis. Bu cümleden olarak mesela Sait Pasa’yi 9 kez sadrazamlik makamina getirmis.

Osmanli'nin son döneminde devletin ileri gelenleri ilmiye sinifindan ziyade askerler arasindan çikmis. Dolayisiyla Sultan II. Abdülhamid üzerinde de askerlerin etkisi ve baskisi hâkim olmus. Ittihat ve Terakki Cemiyeti içinde örgütlenen askerler bir süre sonra Padisahlari sembolik hale getirmis. Devleti askerler yönetmis ve Osmanlinin çöküsünü de yine asker kökenli Ittihatçilar hazirlamis.

Bu nedenle de hem Ikinci Mesrutiyet'in ilan edilmesi hem de 31 Mart Ayaklanmasi’nin arkasinda askerler olmus. Dolayisiyla Imparatorlugun son döneminde etkin olan askerler, yeni cumhuriyetin kurulusunda etkin olmus.

Osmanlinin devami olarak kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk dönem yapilanmasinda ve yapilan icraatlarinda hâkim unsur askeri mantik oldugundan yeni devletin temellerini de demokratik ve sivil olmaktan çok askeri mantaliteyle atildigi görülmektedir. Sonuç olarak yeni kurulan devletin otorite saglamasi, devamliliginin saglanmasi ve halk nezdinde mesruiyete sahip için de daha çok totaliter bir yöntem takip edilerek birçok kisi ve kurum da gözden çikarilmis.

O dönemin “Islamci” düsünceye sahip sahsiyetlerinden olan Sait Halim Pasa, M. Akif, Babanzade Ahmet Naim gibi sahsilar ya Sultan II. Abdülhamid ile bir iletisim kurabilecekleri bir kanal bulamayarak, ya da onun yapmak istediklerini anlayarak üzerinde etkili olamamislardir. Hatta zaman zaman “Islamci” düsünceye sahip olan sahsiyetlerden bazilari Sultan II. Abdülhamid’e karsi muhalif hareketlerin içinde olmuslar.

Egitim felsefesi ve yönteminde iki önemli unsur vardir: Muallim ve talebe. Talep etmeden, istek olmadan egitim olmaz. Saglikli bir egitim çalismasinin ortaya çikabilmesi için her iki tarafin da istekli ve gönüllü olmasi gerekir. Aksi takdirde egitimden istenilen randiman alinamaz ve maksat hasil olmaz.

Bilindigi gibi Sultan II. Abdülhamit döneminde sanayi, askeri alanda oldugu gibi egitim alaninda da çok büyük reformlar yapilmis. Simdiki adiyla üniversiteler açilmis.

Tahsin Pasa'nin hatiralarinda ilginç bir olay anlatilir. Askeri egitim verilmek üzere açilmis okullarda talebelere ve subaylara namaz kilinmasini mecbur tutmuslar. Namaz kilmadigi, kilmak istemedigi için bu okullarda okuyan talebe ve subaylar durumu idare etmek için çogunlukla abdestsiz bir sekilde namaz kiliyor gözükmüsler.

Bu durum bir egitim metodu degildir. Namazi mecbur etsen bile alicilar açik, istekli ve gönüllü olmayinca maksat hasil olmuyor. Nitekim bu okullardan yetisen subaylar Sultan II. Abdülhamit dönemine ve hatta Saltanat dönemine son veren subaylar olmuslardir.

Bilindigi gibi Sultan II. Abdülhamit’e Kanun-i Esasiyi ilan ettiren Ittihat ve Terakki Cemiyeti, üzerindeki esrar perdesi kalktikça, cemiyet çarçabuk düsmanlik çemberiyle sarildi. Sultan II. Abdülhamit 31 Mart Ayaklanmasinda (13 Nisan 1909) rolü görüldügü gerekçesiyle Meclis karariyla tahtan indirildikten sonra Selanik'te mecburi ikametgaha gönderildi. Ancak Balkan Savasi sirasinda Selanik’in elden çikacagi anlasilinca Istanbul'a getirildi. Vefat tarihi olan 1918'e kadar Beylerbeyi Sarayi’nda göz hapsinde mecburi ikametgaha tabi tutuldu.

Bu kitabi okuduktan sonra bir baska tespitte bulunmak istiyorum. Ittihatçilarin o dönemlerde bir çok fecaat derecesinde hatalari olmustur. Bu olaylari o dönemin sartlarini da iyi bilen tarihçiler tarafindan daha iyi degerlendireceklerdir.

Ancak, Sultan Abdülhamit döneminde ve Sultan’in düsürülmesinden sonra Ermeniler, dis güçlerin yardimiyla ve imparatorlugun zayiflamasindan istifade ederek ülkenin her tarafinda karisiklik ve isyan çikarmislardir. Bu nedenle birçok insanin hâlâ tam olarak anlayamadigi, dönemin kudretli ve etkili yöneticilerinden basta Enver Pasa'nin ve yine dönemin entelektüel devlet adamlarindan olan Sait Halim Pasa'nin gayretleri ile çikarilan Tehcir Yasasi hem ülkemizin selameti (her ne kadar Bogazliyan kaymakami Kemal bey’in idami gibi facialara yol açmissa da) hem de Ermenilerin, emperyalist devletlerin elinde oyuncak olmaktan kurtarmak açisindan isabetli olmustur.

II. Abdülhamit tahttan indirildikten, devletin ehliyetsiz ve asiri hirsli kisiler tarafindan bir ates çemberi içine atilmasindan, birçok olumsuz gelismelerden sonra halkta Sultan II. Abdülhamit’e olan özlem de artmis, halk, sultani ve icraatlarini arar hale gelmisti.

Sultan II. Abdülhamid Beylerbeyi Sarayinda yasarken saray önünden vapurlar geçtiginde insanlar “Belki pencereden bakiyordur, acaba devrik padisahi görebilir miyiz?” diye Beylerbeyi Sarayina dogru bakarlarmis. Hatta bir keresinde Sultan II. Abdülhamit'in pencereden baktigi görülünce herkes birbirine haber vermis. Herkes saraya bakan tarafa dogru kosunca yolcularin bindikleri vapur bir tarafa dogru agirlik basip, batma tehlikesi geçirdigi anlatilmaktadir.

Mustafa Altinsoy kimdir?

Ilkokulu Erzurum’da orta ve liseyi Istanbul’da okudu. Marmara Üniversitesi Teknik Egitim Fakültesinden mezun oldu. Isletme Fakültesinde, Yönetim ve organizasyon alaninda Yüksek Lisans yapti. Milli Egitim Bakanliginin çesitli kademelerinde görev yapti. Manisa, Sivas, Adana Il Milli Egitim Müdürlügü görevlerinde bulundu.

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.