ALLAH Resulü Hz. Muhammed (a.s.) basi rahmet, ortasi magfiret, sonu kurtulus olarak nitelendirdigi Kur’an ayina geldik.
Düsüncelerimizin vahiyle durulasmasi, gönlümüzün Rahman sevgisiyle cosmasi, baslarimizin secdeyle bulusmasi, gönüllerimizin sabirla yumusamasi, yaptigimiz adaletsizliklerin bitmesi, akmasina sebep oldugumuz göz yaslarinin silinmesine firsat olan aya Hamd olsun geldik.
Ramazan; bir insan ömrüne bedel hayirlarin ve tan yeri agarincaya kadar selamet olan bir gecenin içinde oldugu aydir. Son on gün içinde aranmasi gereken güne denk gelmek için, gayret içinde olunmasi istenmektedir.
Fecr suresinde de bu hakikati veren Rabbimiz, geçmiste varligi ve saltanati yani yardimlariyla benzerinin yaratilmadigi kavimleri örnek göstererek, ülkelerinde azdiklarina ve bozgunculuk yaptiklarina dikkat çekmistir.
Bundan dolayi azabi hak ettiklerini, her an gözetim altinda ve nimetlerle imtihan halinde oldugumuz hatirlatilmistir.
Sonu cehennemden kurtulus olan Ramazanda, dünya telasindan siyrilarak itikafa çekilmemiz ve yetime ikram da bulunulmamizin tesvik edilmesi, miras taksiminde dikkatli olmamiz, malin yigilmamasi ve asil gerçekle karsi karsiya kaldigimizda zamanin çok geç olacagi anlatilmistir.
Çünkü o gün, Allah’in yapacagi azabi hiç kimse yapamaz ve elinden de kimse kurtaramaz.
"Keske hayatim için bir seyler yapip gönderseydim." demenin anlam ifade etmedigi Fecr suresinin 22. Ayetidir. Sonu da su sekildedir. “Ey içi rahat kisi, Sen Rabbine dön; sen razi, Rabbin razi. Kullarima katil, Cennetime gir.”
Cennetin sahibi, cennete girecek kullarini Nisa suresinin 69. ayetinde anlatir; “Kim Allah’a ve elçisine boyun egerse onlar Allah’in kendilerine nimet verdigi nebiler, Siddiklar, Sehitler ve Salihlerle beraber olacaktir. Onlar ne iyi arkadastirlar!”
Basinin rahmet, ortasinin magfiret ve sonunun cehennemden kurtulus olmasi için bu hakikatleri göz önünde tutmali ve Ramazan ayini Rahmet bilmeliyiz.
Bizler ne durumda olursak olalim hayat ile barisik, kendi halimizi düzeltme gayreti içinde, iki kapili handa yasadiklarimizin imtihan sebebi oldugunun farkinda olmali ve “ bütün bunlar sükreden bir kul mu yoksa azan bir kul mu olacagim diye bana verildi” demeliyiz. Aksi takdirde yasadiklarimiz altinda ezilmeye mahkum olacagiz.
Kendimize yakisanin pesinde olmali, güvenmeli ve güvendigimize de teslim olmaliyiz. Tekrari olmayan dünyada mutlu olmanin yollarini bulmali, sartlarimizi zorlamali, her yasadigimizi ikram bilip hayatimiza çeki düzen vermeliyiz.
Içimizden geçirdigimiz her seyi duyana, her seyin sahibi olana güvenmeli, teslim olmali, sadece O’ndan yardim istemeli, sabirla ve dogru hareket ederek geçmisimizi tamir etmeli, anda kalarak gelecege an iyi yatirimi yapmaliyiz.
Öncelikle adil olmaliyiz. Alamadigimiz haklarimizi her seyin içi yüzünü gören bilen, Adil-i mutlak Rahim olan Allah’a arz etmeliyiz. Mutlak adalet ahirettedir. Dünya mali bizi her ne kadar cezp etse de meyletmemeliyiz.
Fatih Sultan Mehmet’e atfedilen veciz bir hikaye, durumu güzel özetlemistir.
Adamin biri Müslüman mezarligina ölü bir köpek gömer. Görenler onu, zamanin Kadisina sikayet ederler. Kadi adami çagirir ve isin aslini sorar.
Adam: "Dogrudur, öyle yaptim, çünkü köpegin bana vasiyeti böyleydi, onun vasiyetini yerine getirdim." der.
Kadi: "Sen bizim aklimizla alay mi ediyorsun efendi?" diye çikisir.
Adam: "Hayir efendim, ayni zamanda Kadiya da 10.000 dirhem vermemi vasiyet etti." der.
Bunu duyan Kadi hemen: "Rahmetli köpegin ölümü bizi ziyadesiyle üzdü." der.
Insanlar, kadinin degisen bu tavrina hayret ederler.
Kadi onlara der ki: "Bu durum sizi hayrete düsürmesin, bu köpegin geçmisini arastirdim, Ashab-i Kehf köpegi Kitmir’in soyundan geldigini kesfettim."
Adalet mülkün temelidir. Mülkün elimizde olmasi ancak adaletli olmamizin ürünüdür. Kendimize karsi adaleti yakalayamazsak, kendi nefsimize zulmedersek, imtihanimiz ile barisik olmazsak, hesap verecegimiz düsüncesi ile yasayamayiz. Birebir muhatap olduklarimiza karsi adil olamayiz. Rahmet ayinda elimizi Rahmetin sahibine de açamayiz.
Peki elimizi açmazsak magfiret olabilir miyiz?
