Tefekkür ve tahkigi, yani muhakemeyi; tam manasiyla tetkik ve kritigi dislamadan hareket eden imani diriltme mektebi, günümüz gençliginin her bakimlardan süphe içinde oldugu ön kabulüyle hareket eder. Bu süphelerin dogurdugu suallere Kuran’in “ eczahane-i kübrasi” mahiyetindeki ayetlerinin aydinliginda cevap vermeyi siar edinmistir.
Son üç yüz yildir “Düsmanin silahiyla silahlaniniz.” emri istikametinde davranilmadigindan sanat, edebiyat, sinema ve televizyon dizileri (vs) ihmal edildiginden, ateistler orta yerde cirit atmaktadir. Fakat dirilis mektebinin talebeleri, kahredici bu müsahedenin ümitsizlik, hatta kötümserlik oldugunu - hiçbir zaman- kabul etmezler .
Bu hususu, Üstad Bediüzzaman Said Nursi söyle dile getirir bir eserinde:
“...
Kastamonu’nun daginda bagirarak mükerrer defa (tekrar tekrar) dedim: ‘Kardeslerim! Ata et, aslana ot atmayiniz’; yani ‘Her risaleyi herkese vermeyiniz.’” 1
Gönlü, tefekkür ve tahkik eylemiyle faaliyete geçirme mektebinin talebeleri, ne siyasi bir gaye ne de herhangi bir hizip anlayisina ve zilletine düsmezler. Öyle ki, Sualar’in 331. sayfasinda bu umdenin en genis siniri çizilir:
“Eger Risale-i Nur'u tenkit fikriyle tedkik eden (inceleyen) adliye memurlari, imanlarini onunla kuvvetlendirip veya kurtarsalar, sonra beni idam ile mahkûm etseler; sahit olunuz hakkimi onlara helal ediyorum. Çünkü biz hizmetkâriz. Risale-i Nur'un vazifesi imani kuvvetlendirip kurtarmaktir. Dost ve düsmani tefrik etmeyerek (ayirmayarak) hizmet-i imaniyeyi hiçbir tarafgirlik girmeyerek yapmakla mükellefiz.''
Nur kitapçiklarindan (risalelerinden) Mektubat’taki “Uhuvvet Risalesi”nde, inanan bir kimsenin hem moral yönüyle hem de maddi olarak ikram edici olmasi gerektigi vazedilir. Gerçekten de bu asrin en büyük hassasiyet ölçülerinden biri de maddi veya manevi faydacilik, maslahatçiliktir.
“Eger hasmini maglup etmek istersen, fenaligina karsi iyilikle mukabele et. Çünkü, eger fenalika mukabele edersen, husumet tezayüd eder (artar), zahiren maglup bile olsa, kalben kin baglar, adaveti idame eder. Eger iyilikle mukabele etsen, nedamet eder (pisman olur), sana dost olur.'' (Mektubat, 256)
Tahkik ve tefekkürle iman nurunu diriltme mektebi, belli bir çatinin veya insan grubunun tekelinde degildir; ihtiyaç duyan herkesin istirak edebilecegi açik ve yaygin ögretim medresesi (üniversitesi) mahiyetindedir.
''Elbette, bizlere lazim ve millete elzem, simdi resmen izin verilen, din tedrisati için hususi dershaneler açilma ve izin verilmesine binaen Nur sakirtleri, mümkün oldugu kadar her yerde küçücük bir dershane-i Nuriye (Nur medresesi) açmak lazimdir; gerçi herkes kendi kendine bir derece istifade eder, fakat herkes herbir meselesini tam anlamaz.
“ Iman hakikatlerinin izahi oldugu için hem ilim hem marifet hem ibadettir. Eski medreselerde bes on seneye mukabil, insaallah Nur medreseleri bes on haftada ayni neticeyi temin edecek ve yirmi senedir ediyor.'' ( Emirdag Lahikasi: 2. cilt)
Bilfiil amel etme gayretinin adidir tefekkür ve tahkik mektebi. Bu irfan mektebinin baglilari, politika hayatin kaçinilmaz zarureti hâline gelince, seçim sandiginin önlerine geldigi zeminlerde vatandaslik görevi oldugundan, belli bir politik tavir alirlar ama bu hiçbir zaman ‘ehven’ (serrin ehveni) gördükleri tarafa kalpleriyle baglanma seklinde olmaz.
Herhangi bir siyasi akima, “manayi ismiyle” (tüm ilkelerine) tabi olmazlar yani. Sadece, haksizin karsisinda nispeten hakliya destek olurlar . O da “daha büyük bir” serrin hakimiyet kurmasina engel olmak için.
“Evet, Nur talebelerinin siyasetle alakasi olmaz. Yalniz iman hakikatleriyle bütün hayatlari baglidir. Risale-i Nur, dünyada her cerayanin (akimin) fevkinde bulunmasi ve umumun mali olmasi cihetiyle (herkesin mali oldugundan dolayi) bir tarafa tabi ve dahil olmaz. Belki mütecaviz (saldirgan) dinsizlere karsi hakli tarafa yardimci ve dost olur ve ihtiyat kuvveti hükmünde onlara bir nokta-i istinad (dayanak noktasi) olurlar.
“ Fakat siyaset hesabina degil, nurlarin intisari ve maslahati hesabina bazi kardesler, Nurlar namina degil, belki kendi sahislari namina girebilir.'' ( Emirdag Lahikasi, 1. cilt, shf 84)
?
“Risale-i Nur’u ögrenmek için muallime ihtiyaç yoktur.” ibaresi, Islami alt yapi olmadan Nur risaleleri anlasilir, demek midir sorusuna hak vermemek elde degil. Siradan bir ilmihali anlamak için bile bir alt yapinin bulunmasi mecburiyeti ilmî bir realitedir.
“... Eger bilmiyorsaniz ilim sahiplerine sorun.” ( Enbiya Suresi, 7. Ayet) Ilahî emrine göre, Islamî alt yapisi olmayan kisiler Nur eserlerindeki “lehülmaksad”i (maksadin özünü) anlamak için, tabii ki bilenlere ve“selef-salihine” (Mesnevi-i Nuriye) ilim metodolojisi geregince sual etmeleri zaruretten ötedir.
Bundan, tefekkürle ihya mektebinin “sahis merkezli” oldugu sonucu çikarilmamalidir. Asagidaki metne “tahlil” metoduyla bakinca mesele açikça görülüyor, eskilerin tabiriyle “tavazzuh” ediyor:
''Manevi bir elektrik olan Resaili'n-Nur dahi gayet yüksek ve derin bir ilim oldugu hâlde, külfet-i tahsile (egitimin zorluklarina) ve ders çalismaya ve baska üstadlardan taalllüm edilmeye (egitim almaya), müderrisin agzindan iktibas olmaya (nakle) muhtaç olmadan, herkes derecesine göre, o ulum-u aliyeyi mesakkat atesine maruz kalmadan anlayabilir; kendi kendine istifade eder, muhakkik bir alim olabilir.''
Bir düsünelim; biri, herhangi bir metni “Benim oglum bina okur / Döner döner gene okur.” mantalitesiyle ele alirsa söz öbeklerini, metnin siyam sibak ve alt üst paragraflarini, satir aralarini kaynaklara egilmeden yahut “bilenlerden sormadan” ögrenemez ve bir ileri merhaleye geçip onu tam olarak anlayamaz.
Metnin sonundaki “alim olabilir” ifadesini, “ ilim gelenegine uyarsa” seklinde anlamak daha uygun ve akilcidir. Bir fakültenin ögretim görevlileri, ilim bakimindan gelismek için bir yigin tez hazirlayip yillarca didinirken, Nur hizmetinin iman ve Islam’i tahsil “müderrislerinin” Nur Külliyatinin özellikle Eski Said devrinde kaleme alinmis eserlerini taramadan, “bu nevi” ifadeleri baglamindan kopararak sunmalari, münevverlik (aydin olma) idiasindaki kisileri atalet ve fikir kisirliga atar.
Bu eksiklik, tefekkür ve ihlas mektebine ne kadar yarasir? Çünkü Nur risaleleri metin tahliline (metin çözümlemesine) müsaittir; onlari tam anlamak için bu gayret ve ceht mutlak gerekliliktir .
