Yüce Allah her seyi belli bir ölçüde yaratmistir. Bunlarin basinda hepimizin bildigi gibi su geliyor. Sadece suyu yarattigi Allah’a ne kadar sükretsek azdir.
Denizlerde tuzlu sular, yer alti ve buzullarda depo halinde bulunan tatli sular… Her biri kendine göre hayatimiza katki veriyor.
Tuzlu sularin yogunlugu daha fazla, dolayisiyla kaldirma kuvveti fazla olup deniz ulasiminda isimizi kolaylastirirken, bin bir türlü canlininda yasamasina ev sahipligi yapiyor.
Dondugunda hacmi genisleyen su, buz olarak yüzeyini kaplayip içindeki canilarin hayatini muhafaza ediyor.
Tuzlu sular ise özellikle içme suyu olarak imdadimiza yetisiyor. Ancak elimizdeki bilgilere göre toplam su miktari içinde tatli su orani dünyada %2 civarindadir.
Içtigimiz su kaybolmuyor, tekrar degisik bosaltim sistemi yollariyla disariya çikiyor.Aynen onun gibi baska baska isler için de kullandigimiz su kayb olmaz, bir radiyatör suyu gibi devri daim yapar.
Fotozentez: Su+Karbondioksit+klarafil islevi (Günes enerjisi)= Glikoz+Oksijen
Solunum: Glikoz+Oksijen=Karbondioksit+Su+ATP enerjisi, dikkat etseniz su kaybi olmadi.
Sorun surada; suyu kontrolsuz kullanirsaniz yer degisikligini kontrol edemiyorsunuz. Yani buharlasan suyun nerede yogunlasacagini bilemezsiniz. Heleki sicak bölgelerde buharlasan su, atmosfete dagildikça yayiliyor.
Mesela su kuyularini kontrolsuz kullanan bazi illerimiz 10-15 yil öncesine kadar 70-80 metrede suya ulasiyordu, simdi 300-400 metrede ancak suya ulasabiliyarlar.
Yani “su benimdir”, “parami veriyorum” demekle istediginiz kadar kullanamazsiniz. Belki yasal bosluktan ceza almayabilirsiniz ama “kirami katibin”den kurtulamazsiniz, heberiniz ola.
Su kütleleri üzerinde olan kimi yerlesim birimleri aniden çökerse sasmayin, mesela Batman ilimiz gibi.
Peki mesele nedir?
Suyun degerini bilecegiz,
Tasarruflu kullanacagiz,
Abdestte, gusul almada dahi ihtiyaçtan fazla su kullanmayacagiz.
Eskiden insanlar banyoya yikanmak için gidiyorlardi, fikhin bize ögrettigi hamam adabina göre banyoda gereginden fazla su kullanmak mekruhtur.
Mekruhu küçümsemek bir mümine yakismaz. 20 tas ile gusul alabilen birisinin 50 tas su harcamasi dinimizce caiz degildir.
Hakeza abdest alirken, dis firçalarken, el yüz yikarken suyu bosa akitamazsiniz, dinimiz bir seyi hos görmemisse o fiili yapmak direk ya da dolayli olarak hayata sikinti veriyor, demektir.
Bu gün sehrimizin suyu Devegeçidi baraji ve onunla entegre olan Kral kizi barajindan temin ediliyor, ancak sebeke suyu öyle kanal suyu degil, ciddi bir tarzda aritma tesisinde geçtikten sonra içilebilir su haline gelebiliyor.
Dolayisiyla suyu gereksiz kullanmak dogru degildir, perde gerisinde bin bir türlü emek ve sanaat var.
Malum Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam “nehir kenarinda da olsaniz suyu israf etmeyiniz” diye bizi uyariyor, insanligi uyariyor! degil mi?
Evet devlet bir vesileyle evinize suyu getiriyor, ama ondan sonrasi sizin insafiniza kalmis.
Devletin eksikligi manevi degerlere bagli, nitelikli vatandas yetistirmemesi. Bu insani degerleri bir an evvel okul müfredatinin içine almak lazim.
Ayrica sürekli egitim kavrami dahilinde yetiskin vatandaslarimizi da bilgilendirmek lazimdir diye düsünüyorum.
“Su hayattir” ifadesi daima aklimizin bir kösesinde olmalidir.
Özellikle belediyelerin su ve kanalizasyon islerinin bizden istedigi hassasiyetlere dikkat etmemiz lazimdir/elzemdir/vaciptir.
Bu kurumun adi Diyarbakirda DISKI’dir, Samsunda SISKI’dir…vs.
Bu kuruluslar bize hizmet ediyor, islerini kolaylastirmak, talimatlarini dikkate almak üzerimizde bir haktir.
Vesselam.
