Hani bir çocuk sarkimiz vardir ya.
“Bugün 23 Nisan
Nese doluyor Insan” diye.
23 Nisan'da nasil neseleniyorsam her 28 Subat geldiginde de derin bir aci ve hüzün kaplar beni.
15 Temmuz gibi 28 Subat'ta hem benim, hem de ülkem adina utanç verici bir gündür.
“Bin yil sürecek” denilen 28 Subat Postmodern Darbesinin 25 yili geride kaliyor.
1995 yilinda yapilan genel seçimlerde Refah Partisi yüzde 21 oyla TBMM’deki 550 sandalyenin 158’ini kazanmisti. Görüsmeler neticesinde Necmettin Erbakan’in basbakanliginda, Refah Partisi ve Dogru Yol Partisi koalisyonuyla 28 Haziran 1996’da 54. hükümet kuruldu.
Refah Partisi ve Dogru Yol Partisi iktidari ile o güne dek devletten geçinen sülükler, Rahmetli Hocamizin deyimi ile “Rantiyeciler” Türkiye Cumhuriyetinin 54. Hükümeti seçim disi ayak oyunlari ile devirme planlarini yürürlüge koydular.
Siradan vatandasin 100 yilda kazanacagi parayi bir gecede repodan kazanan, devlete borç veren kisacasi paradan para kazanan, topluma yarardan çok zararlari olan zümre, memura ve isçiye yüksek zamlar yapmasina ragmen ülkemiz tarihinde ilk defa denk bütçeyi yapan, kamu parasini ortak bir havuzda toplayan Erbakan Hükümetinden rahatsiz olunca geçmiste de yaptiklari gibi karanlik ellerini ülkenin üzerinde gezdirmeye basladilar.
Anlayacaginiz, ülkelerin siyasi tercihlerini kendi istekleri dogrultusunda degistirmeye çalisan toplum mühendisleri CIA destekli planlarini yürürlüge koydular.
Camii çikisi bir grup “Seriat Isteriz” diye yürüdüler diye, Basbakan Prof.Dr. Necmettin ERBAKAN, tarikat ve cemaat liderlerine Basbakanlikta iftar daveti verdi diye özellikle sol basin ve medya öyle bir samata yapti ki zannedersiniz ki ülkeye“Seriat” geldi, gelecek.
Korkmayin ya! Seriat falan gelmez. Bu ülkede camiiden çikan bir grup “Seriat Isteriz” derken yine camiiden çikan bir grup ta “Kahrolsun Seriat” demedi.
28 Subatta yapilan MGK toplantisinda askerin, Basbakan Erbakan’a dayattigi maddelere bakan biri “Bu askerler nerenin askeri” diye sormadan edemez. Muhtemeldir ki ellerine o metni CIA verdi.
MGK toplantisi neticesinde alinan kararlar birçok insan üzerinde hakikaten onanmaz yaralar açti.
Aslinda 28 Subat Erbakan’a degil, Islam’a yapilmisti. Alinan kararlara bakildiginda bunu açikça görebiliyorsunuz.
28 Subat kararlari ile birçok mütedeyyin asker ordudan, birçok memur da kamudan atildi, birçok dini vakif ve dernek kanunsuzca kapatildi.
Türbanli ögrencilerin egitim hakki ellerinden alindi. Kilik kiyafet özgürlügü ve egitim alma hakki ayri ayri anayasal hak olmasina ragmen bu haklari engellendi ve baslarini açmayanlar üniversite kapilarindan geri döndürüldü.
Kesintisiz egitim garebeti getirildi bunun neticesinde Sanat Okullari ile Sanayide ihtiyaç duyulan nitelikli eleman eksikligi basladi.
Birkaç karar daha alindi tabii ama en önemli olanlar yukarida saydiklarimdi.
Darbeci generallerden biri “28 Subat bin yil Sürecek” demisti.
O gün alinan kararlar fiiliyatta bin yil sürmedi belki ama yapmis oldugu etki ve yarattigi travma bin yil degil belki de on bin yil sürecek. O açidan bakarsan adam hakli.
O yillarda Fetönün henüz orduya hakim olmadigi düsünülürse muhtemeldir ki din ile alâkasi olmayan, belki mason, belki sabetayci generallerin planladigi bu postmodern darbe sonrasinda ülkede adalet sistemi de raydan çikti.
Adalet mekanizmasini kendi istekleri dogrultusunda döndürmekten geri kalmadilar.
O dönemlerde üniversitelerde türbanli ögrenciler için ikna odalari kurulmus, inanci geregi basini kapatan kizlar, baslarini açmaya zorlanmisti. Türban üstü peruk garabeti de o zamanlar ortaya çikti.
Askeriye ve kamu da cadi avi baslamisti. Evlerinde veya çalistigi odalarda gizli gizli namaz kilanlar hakkinda ihbarlar yagiyordu. Herkes birbirini ispiyonluyordu. O zamanlar böyle bir karmasa ortami da yaratildi.
28 Subat sürecinde neredeyse mikrofonu eline geçiren herkes asil görevi ülkemizin degerlerine savas açmak olan Tv kanallarinda boy göstererek, türbanli kadinlarimiza, kizlarimiza her türlü iftirayi atmakta beis görmedi, Islam’a olan kinlerini aleni olarak kustu.
Ikna odalarinda, ikna edilemeyen kizlarimiz kampüslere alinmadi. Basörtüsü taktigi için siniftan atilarak arkadaslarinin yaninda küçük düsürülen, güvenlikçi ve polis dayagina maruz kalan, sürüklenen, hatta uydurma gerekçelerle mahkemelerden ceza alan kizlarimiz oldu.
Bu ikna odalari ve kamudaki cadi avi, ögrenciler ve çalisanlar üzerinde unutulmasi mümkün olmayan ruhsal travmalara yol açti.
Esi basörtülü oldugu için yüzlerce asker ordudan atildi. Isin tuhafi yargiya basvurma haklari dahi yoktu.
Gerçi yargiya basvursalar ne olacakti ki askeri idare mahkemelerinin hakim ve savcilarinin, 1. Derece Amirleri olan generallerin isteklerine aykiri bir karar vermeleri mümkünmüydü? Elbette degildi.
28 Subat’in mimarlari ne Anayasa, ne yasa, ne de devlet teamülleri dinlediler.
Erbakan’in zorla istifa ettirilmesi sonrasinda, Cumhurbaskani Demirel, Hükümeti kurma görevini seçimde ikinci çikan Dogruyol Partisi Genel Baskani Tansu Çiller’e vermesi gerekirken, Parlamento içerisinden bir Milletvekiline verdi. Bir grup Milletvekili Dogruyol Partisinden istifa ettirilerek Yeni bir parti kurduruldu ve bu partinin destegi ile ANASOL-D Hükümeti kuruldu.
Aradan 25 Yil geçmesine ragmen hâlâ haklarini almayan, asker ve kamu çalisanlari oldugunu duyuyoruz.
15 Temmuz kalkismasini yapan Fetö’ye mensup kamudan atilmis asker ve memurlar tüm sosyal haklarini almisken, hâlâ 28 Subat magdurlarinin olmasi yürekleri yakmakta.
20 Yildir ülkede tek basina iktidar olan AK Parti bu konuda daha somut adimlar atmalidir.
28 Subat kararlarini alanlarin yargilandigi gibi, uygulatan ve uygulayanlarda yargilanmalidir. Bu konudaki zaman asimi kaldirilmalidir.
28 Subatin medya ve sivil ayagina dokunulmalidir.
28 Subat kararlarindan dolayi magduriyetleri giderilmeyenler var en kisa sürede magduriyetleri giderilmelidir.
Allah'in azabi, gazabi ve laneti 28 Subat kararlarini alanlarin, uygulatanlarin ve uygulayanlarin üzerine olsun.
Zalimler için yasasin Cehennem.
Saglicakla…
