• BIST 100

    11007,37%0,81
  • DOLAR

    42,52% 0,07
  • EURO

    49,55% -0,06
  • GRAM ALTIN

    5743,85% -0,15
  • Ç. ALTIN

    9322,75% 0,27

DR. VEHBI KARA


ABD Propagandasi Nasil Gerçege dönüsüyor?


Iletisim teknolojilerinin gelismesi ile birlikte medyanin gücü oldukça artmistir. Medya araçlarini kullanmasini çok iyi bilen özellikle Batili ülkeler akla hayale gelmeyen propagandalari insanlara gerçek olarak sunmakta ve isin kötüsü büyük ölçüde basarili olmaktadirlar.

Eger medya araçlari propagandanin gücü için yeterli olmayinca bu sefer ilkel çaglarda oldugu gibi silahli güçlere müracaat edilmektedir. Propagandanin tesirli olmadigi toplumlar ise acimasizca ezilmekte ve ikna edilene kadar burunlari sürtülmektedir.

Bir zamanlar dünyanin süper gücü olan Sovyetler Birligi çok gelismis propaganda araçlari sayesinde komünizmin dünyaya yayilmasinda çok basarili olmustur. Eger propaganda etkisi yetersiz kalirsa bu sefer hiç çekinmeden Kizil Ordu’yu kullanarak karsi çikan toplumlari silindir gibi ezmistir.

Polonya, Çekoslavakya ve Macaristan’da özgürlük isteyen halklari tanklarla acimasizca ezen Sovyet Rejimi çogu kez Bati dünyasi ile kirli isbirligine girerek sessiz kalmasina yol açmistir. Nükleer silahlarin caydiriciligi da isin baska bir yönüdür.

Ne var ki; insanlar kandirildiklarini anlayinca tepkileri çok sert ve güçlü olmustur. Nitekim demir yumruk politikasi ile 70 yila yakin bir zaman Dogu Avrupa’da ayakta kalan Komünist Blok; bir yildan az bir sürede dagilmis ve yok olmustur. 1990 Yilinda TCG Gayret isimli savas gemisi ile Sovyetler Birligi’nin Sivastopol limanini ziyaret ettigimizde bu akillara durgunluk veren dagilma sürecine bizzat sahit olmustum.

Bu nedenle diger bir süper güç olan ABD’nin de propaganda yetenegini yitirdigi anda benzer bir süreç içine girip kisa zamanda dagilacagini bekliyorum. Belki Sovyetler birligi gibi 15 parçaya bölünmeyecektir. Lakin baska toplumlara yaptigi katliamin benzeri sekilde acimasizca kendi insanlarinin ölümüne yol açmasi bu kan ve para imparatorlugunun parçalanmasina yol açacagi kesindir.

Afganistan, Irak ve daha bir çok ülkede gerçeklestirdigi Müslüman kiyimindan baska Vietnam Savasi sirasinda pirasa gibi Vietnamliyi kesen bu ülke; insanlik tarihinin bir yüz karasi olmustur. Yasaklanmis silahlarla çogu sivil bir milyonlarca insani öldüren ABD’nin bu kadar kirli geçmisini örtecek hiçbir propaganda araci bulunmamaktadir.  

ABD’nin kirli tarihine kisa bir göz gezdirdigimizde bu propaganda imparatorlugunun gerçek yüzünü ögrenmek mümkün olacaktir. Ilk olarak Pearl Harbour Baskinindan baslayalim.

Ikinci Dünya Savasi Avrupa’yi kasip kavururken Nazi Almanyasina karsi ABD halkinin hiçbir tepkisi olmuyordu. “Hiçbir ise yaramadigini gördügümüz Birinci Dünya Savasina katilarak yüz binlerce insanimizi kaybettik” diyerek Avrupa’daki savasa sessiz kalmislardi.

Tabii ki bu durumdan silah tüccarlari ve memnun degildi. Bir an önce ABD’nin savasa girerek silah üretimini arttirmayi ve para kazanmayi düsünüyorlardi. Hiç umulmadik bir noktada ABD’yi savasa sürüklediler. Pasifik Okyanusunda Japonya’ya ekonomik ablukaya alarak savasa adeta itmislerdi. Çok basarili geçen bir propaganda süreci sonucunda ABD halki savasa ikna edilmisti.

ABD, Japonlarin Pearl Harbour Limanina baskin yapacagini biliyordu. Nitekim limanda bulunan dört uçak gemisini alelacele tatbikat adi altinda sefere çikardilar. Geriye çogu eski ve modern bir deniz savasinda basarili olmasi mümkün olmayan zirhlilar kalmisti. Japon baskininda bu gemilerin bir kismi batirilmis ve savas disi kalmisti.

Daha sonraki birkaç ay içinde savasin seyrini degistirecek uçak gemileri ayakta kalmisti ya! Baskinda ölen binlerce deniz askerinin ölmesini kimse umursamiyordu. Zira propaganda basarili olmus ve ABD halki savasa kosa kosa gitmeye baslamisti.

ABD’nin en büyük yalan propagandasi ise “Insanli Ay Yolculugu” olmustur. Böyle büyük bir sahtekarliga neden basvuruldugunu anlamak için ABD’nin o yillardaki ekonomik ve sosyal durumuna bakmak gereklidir.

Vietnam’da karsi karsiya kalinan büyük bir yenilgi vardi ve isin kötüsü ABD ekonomisi büyük bir yikim yasiyordu. Daha beteri ise “Vietnam Sendromu” adi verilen büyük bir psikolojik hastalik süratle yayiliyordu. Vietnam’da savasan ABD askerleri acimasiz bir sekilde katliam yaptiklari için olsa gerek evlerine döndüklerinde; bir türlü baslarini yastiga koyamiyorlardi. Binlerce asker intihar etmis ABD toplumu derin bir bunalim ve psikolojik çöküs içine girmisti.

Uzay yarisinda ise Sovyetler Birligi öne geçmis ilk insanli uzay uçusunu Yuri Gagarin ile gerçeklestirmislerdi. Bu kötü gidisata bir son vermek gerekiyordu. Bu maksatla mükemmel isleyen bir senaryoyu devreye soktular. Elbette sanal gerçeklik konusunda çok basarili olan Hollywood teknolojileri devreye sokulmustu.

Ay yolculugu için uzay çalismalari yapilirken bir taraftan “51. Bölge” adi verilen kimsenin girisine müsaade edilmeyen platformlarda çekimler yapiliyordu. Bir defasinda çekim kazasi meydana gelmis Astronot Neil Amstrong uzay aracindan inerken spot isiklari yerlerinden düserek kazaya neden olmustu. Basina sizdirilan bu görüntüler internette yayinlanmis olup dileyen seyredebilir. Nitekim NASA bu görüntüleri inkar etmemis bunun bir “simülasyon” çalismasi oldugunu itiraf etmek zorunda kalmistir.

Insanli Ay yolculugu; bugün dahi yapilmasi çok zor bir uzay macerasidir. Zira NASA en erken 2024 yilinda böyle bir uçusun yapilabilecegini söylemek zorunda kalmistir. Fakat “1969 yilinda böylesine zor bir yolculugu nasil basardiniz?” sorularina cevap vermekte zorlanmaktadir. 

Gerçekten de “yalanlarla istedigin yere kadar gidebilirsin fakat geri dönemezsin” sözünde oldugu gibi ABD’nin propaganda taktikleri artik ikna edici olmaktan çikmistir. Bu durumu çok kisa birkaç madde ile anlatmak mümkündür.

Öncelikle Sovyetlerin basaramadigi Ay yolculugunun en zor kismi yani Van Allen kusagi disindaki günes radyasyonunu giderecek uzay elbisesi ve araci hala dahi icat edilememistir. ABD’li astronotlarin dünyanin manyetik alaninin disina çikip korunmasiz bir ortamda günlerce sürecek bir yolculuga kalkismasi çok zordur. Buna kalkismak ciddi bir cesareti gerektirmektedir.

Insanli Ay yolculuklarinda defalarca yapildigi iddia edilen Apollo aracinin birbirinden ayrilmasi, kenetlenmesi, atmosfer bulunmayan bir ortama inmesi ve kalkis yapmasi ve nihayetinde atmosferin olmadigi bir yüzeyde ABD bayraginin dalgalanmasi bu yolculugun gerçek olmadiginin baska delilleridir. Bu konuda yazmis oldugum makalelerde detayli bilgiler mevcut olup dileyenler arsiv yazilarindan okuyabilir.

ABD propagandasinin en basarili oldugu konulardan bir digeri ise “Ikiz Kuleler” saldirisidir. Bu olaya su açidan da yaklasabilirsiniz:

Iki uçagin çarptigi gökdelenlerin muntazam bir sekilde dikine olarak çökertilmesi; muhtesem bir mühendislik basarisidir. Zira patlayicilar çok özenle yerlestirilmis ve mükemmel bir zamanlama ile kuleler yan yatmadan dikine olarak indirilmistir.

Fakat herhangi bir uçagin çarpmadigi üçüncü gökdelenin yikilmasi sorusuna ikna edici bir cevap hala verilememistir. Olan zavalli ABD itfaiye erlerine olmus binden fazla görevli “binayi terk edin” emri verilmedigi için resmen cinayete kurban gitmislerdir.

11 Eylül Ikiz Kuleler saldirisi ile istenen amaca ulasilmis ABD askerleri önce Afganistan sonrasinda ise Irak’a girerek çogu sivil milyonlarca insani katletmistir. Bu sayede ABD silah fabrikalari kapanmaktan kurtulmus ABD ordusunun yenilenen silah ihtiyacini karsilayarak büyük paralar kazanmislardir. Ortadogu petrollerinin yeni patronu olmak diger kazanci olmustur.

Son olarak “Korona Salgini” ile ilgili birkaç söz söylemek isterim. Elbette bu olay insanlik tarihine çok farkli boyutlarda tartisilacak ve daha çok söz söylenecektir. Elimizde gerçek bilgiler yerine propaganda maksadi ile sunulmus datalar vardir. Bu nedenle gerçek verilerin ortaya çikarilip analiz edilmesi ile ciddi bir salgin olup olmadigi söylenebilecektir.

Her sey bir tarafa, medyanin etkisi ve propaganda taktiklerinin ne derece kullanisli oldugu bu salgin sayesinde test edilmistir. Bütün dünyada büyük bir salgin panigi yasanmis milyonlarca insan isini kaybederek salginin yol açtigi hastalik felaketinden kat kat fazlasini aileleri ile beraber yasamak zorunda kalmistir.

Ilaç fabrikalari en çok gelir getiren kurumlar arasinda silah fabrikalarinin yerini alma konusunda en iddiali sektör oldugunu ispatlamistir. Dünyayi daha güçlü bir sekilde yönetmek isteyen küresel aktörler; çok yeni teknolojileri piyasaya sürerek geri besleme raporlarini analiz etmeye baslamislardir.

Bu konuyu daha fazla tartismak isterim fakat makale olarak yeri burasi degildir. Isteyenlere KDY Yayinlarinda nesredilmis olan “Korona Sonrasi Dönem Özel Mülkiyet ve Hürriyet Devri” isimli kitabimi tavsiye ederim. Yarinin dünyasi için ileri sürmüs oldugum bir çok öngörüyü okumak ve düsünmek imkâni vardir, vesselam…  

 

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.