Hz. Isa’nin huzuruna zinâ ettigi için cezalandirilacak bir kadin getirilir. Hz. Isa, “Içinizde kim günahsizsa, ilk tasi o atsin!” der. (Yuhanna, 8:10) Ilk tasi atacak kimse çikmaz. Herkes dagilir, kadin da affedilir, olay kapanir. Geçtigimiz günlerde Incil’de yer alan bu hikâyeye yapilan bir ekleme, sosyal medyada yer almistir. Günahi anlatacagim derken Hz. Meryem’e zinâ imasinda bulunulmasi, bütün Müslümanlari ve kitâb ehli olan herkesi yaralamistir. Insanlarin günah isleyebilecegini anlatabilirsiniz. Allah Teâlâ’nin tövbe kapisini daimi açik tutmasinin bir anlami oldugundan bahsedebilirdiniz. Günahin insanla ilgili bir gerçek oldugunu anlatabilirsiniz. Allah Teâlâ’nin tertemiz olusunu ilan ettigi ve hakkinda sure indirdigi bir kimse hakkinda zina imasinda bulunamazsiniz. Burada herkesin hayatinda mutlaka bir zina eyleminin bulunacagi ima edilmistir. Buna dindarligin imkânsizligi, iffetin imkânsizligi iddiasi da denebilir. Dindarligin, iffetliligin güya imkânsizligini anlatmak için Kur’an’da temizligi tescillenen Hz. Meryem’in hatirini, itibarini gözden çikarmak ne ile izah edilebilir? Dini anlatma mevkiinde olanlarin “dindarligin imkânina” inanmasi gerekir. Dindarligin imkânina inanmama hali, kafamiza profan ilahiyatçi tipolojisini getirmistir. Bu tipolojiyi tanimak gerekir.
Profanlik dedigimiz zaman dinin deger dedigi seylerin anlamsiz sayilmasini kastediyoruz. Dindarligin gerçeklesmesi hayal olarak kabul edildigi takdirde, bundan profanlik dogar. Dinin özünün bosaltilmasindan profanlik çikar. Dinin özü murâd-i ilâhî’ye yani el-Kitâb’a dayanir. el-Kitâb Allah’in insanlardan arzu ettigi kulluktur. Bu kullugun olmazsa olmazlari vardir, kirmiziçizgileri vardir. Kullugun reddi kitapsizlasmaya tekabül eder. Burada kitapsiz kelimesini bilinçli ve hususi anlamini dikkate alarak kullaniyoruz. Profan ilahiyatçi tipolojisinin belirgin özelligi dini, hayat ve muamelattan soyutlayip bilgi ile esitlemesidir. Din bilgi ile esitlenirken “kitaplilik” da “kitapsizlik” ile esitlenmis olmaktadir. Esitleme kavraminin tevhidin ziddi olan sirk/ortak kosma ile bir münasebeti bulunmaktadir. Esitleme, Islam miras hukukundaki “esit paylastirma” anlamina gelen tesrik (???????) kavramini hatirlatmaktadir.
Vefat eden bir kadinin çocugu bulunmuyorsa, kocasi, annesi ile birlikte baba ve ana bir kardesleri ile ana bir kardesleri bulunuyorsa, kocasi mirasin yarisini alir. Annesi altida birini alir. (Anne bir) kardesler mirasin üçte birini esit olarak paylasirlar. Içinde belirli bir oranda esit paylasim bulundugu için bu hisseye “el-ferîdatü’l-müserrake/ortak hisse” denir. (Zebîdî, Tâcü’l-arûs, 27:327)Bu tahlili, sirk kelimesinin esitlikle alâkasini göstermek için yaptik.
Türk Dil Kurumu Sözlügü’ne göre “kitapsiz” kelimesinin üç anlamindan biri de “zalim ve insafsiz” sözcükleridir. Kanaatimize göre “kitapsiz” lafzini anlamlandirmada “zalim ve insafsiz” sözcüklerinin önemli bir yeri vardir. TDK Sözlügü’nü bu açidan tebrik etmek gerekir. Kitaplilik, ya da kitapli olus, herhangi bir Temel Dini Bilgiler kitabinda bulunan “kitaplara iman” bölümündeki bilgilerin telaffuzundan ibaret degildir. Dini epistemolojiye indirgeyenler, kitaplara imanla bilgilerin tekrarini kitaplilik olarak sayabilir. Hakikat öyle degildir, kitaplilik insanla Allah arasinda bir esitsizlik ilanidir. Kitaplilik ayni zamanda insanin hayatin merkezine Allah’in kitâbini koymasi, o kitâbin sahibine karsi aczini ve fakrini iliklerine kadar hissetmesidir. “Kitaplara iman ettim” demekle siz kendinizle Allah arasinda bir esitligin olmadigini söylemis olursunuz. Bunu söyle de açiklayabiliriz: “Ben tek basima yolumu bulamam, kitaba ihtiyacim var. Bu kitap da benimle esitligi söz konusu olmayan, üstünlügü ve otoritesi bulunan bir taraftan yani ilahi bir taraftan gelmelidir.” O halde “kitaplilik” sadece hayatin akisini belirlemede ilahi olanla beseri olanin “esitsizliginin” kabulü degildir.
Ayni zamanda ilahi olanin beserî olandan “üstünlügünün” de kabulüdür. Bunu “ilahi olanin beseri olan üzerinde otoritesinin kabulü” olarak dillendirmemizde de bir mahzur bulunmamaktadir. Kelime-i sehâdet bir esitsizlik ilanidir. Bu ilanla biz Allah’i kendimizle esitlemedigimizi, O’nun üstünlügünü ve otoritesini kabul ettigimizi ilan etmis oluruz. Bu sebeple müsrik kelimesinin yeri geldiginde cümlenin siyak ve sibaki da dikkate alinarak “kitapsiz” olarak tercüme edilmesi kanaatimize göre yanlis degildir. Her ne sekilde tercüme edilirse edilsin “müsrik” lafzinin Türkçe tercümesinde problem alani bulundugu açiktir.
TDK Sözlügü, bir yandan müsrik kelimesini “Tanri'ya ortak kosan” olarak çevirmis, diger taraftan “ortak kosma” fiilini Türkçe saymamistir, bu tenkit edilebilir. “Ortaklastirma” ve “ortaklasacilik” sözcüklerine yer verdigi halde “ortak kosma” fiiline yer vermemistir. Kanaatimize göre “müsrik” kelimesinin Türkçe karsiligini bulmada “put” kelimesinin geçme zorunlulugu da bulunmamaktadir. Sirk bir “ortaklastirma” fiilidir. Bu fiil, puta tapma olmadan da gerçeklesebilir. Türk Dil Kurumu Sözlügü’nde “ortaklasacilik” ve “ortaklastirma” sözcükleri yer almistir. Ortaklastirmanin dogasinda “esitleme” de bulunmaktadir. Insan ile Allah arasindaki ortaklastirma, esitleme olmadan gerçeklesmez. Sirk, ‘ilahi olanla beseri olanin esitlenmesi’dir. Burada Allah ile insanin esitlenmesi söz konusudur ve müsrik bu esitlemeyi yapan kimsedir. Allah ile insani esitlemek ifade yerinde ise kitapsizliktir. Kitapsizlik ta TDK sözlügünde de belirtildigi gibi ‘zalimlik ve insafsizlik’tir. Kur’an da sirki zalimlik olarak niteler. (Lokman 31/13) Cahiliye döneminde müsrik sifatini hak eden kimselerin bir özelligi de suydu: Nikâh ile zina arasinda bir fark görmüyorlardi. Evlilik ile zina arasinda hiçbir fark görmeme hali aslinda dini bir anlayis ya da tutumu ifade eder. Sonuçta ikisi de cinsel iliski, ikisi ayni sey denilemez. Denildigi takdirde kitapsizliga kapi aralanmis olur. Kitaplilik kavraminin evlilige, nikâha, iffete inanmakla ilgili bir yani bulunmaktadir. On emir içinde “zinâ etmemek” hayati bir önemi haizdir.
Tevhid-sirk zit kutuplulugu baglaminda büyük günah kavraminin “zina günahi” üzerinden okunmasi yanlis degildir. Nur sûresinin üçüncü âyetini bir de bu pencereden okumak uygundur: “Zina eden erkek ancak zinâkâr veya müsrik bir kadinla evlenir, zina eden kadinla da ancak zinâkâr veya müsrik bir erkek evlenir. Bu müminlere haram kilinmistir.” (Nûr sûresi 24/3) Mâide sûresinin besinci âyetini de bu açidan okumak uygundur: “…sizden önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadinlar, mehirlerini verdiginiz takdirde size helâldir. Kim inanmayi reddederse ameli kesinlikle bosa gider… ” (Mâide sûresi 5/5) Âyet tercümelerini Diyanet Kur’an Yolu Meâli’nden aldik. Kitap ehli olmanin en önemli özelligi, iffetli olma ve en önemlisi iffete inanma hâlidir. Iffete inanan kitapsiz olmaz, iffete inanmayi yitirenin ameli bosa gider. Iffete inanmayan profanlasir. Kitâb ehli olmak, iffete inanmaktir. Bu cümle “Hac Arafattir” gibi bir pekistirme cümlesidir. Kitâb ehli olmak dindarligin imkânina inanmaktir. Kafanizda ve kalbinizde bitirdiginiz seyi gerçek hayatta da bitirirsiniz. Kur’an’da Hz. Lût ile mücâdele edenlerin kullandiklari bir cümle zikredilir: “????????? ??????? ?????????????? /Innehüm ünâsün yetetahherûn” (A‘râf 7/82; Neml 27/56) Bu cümleyi “onlar iffet bakimindan temizlige inanan bir topluluktur” seklinde tercüme edebiliriz. Müfessirler bu âyette geçen ve tahâret kökünden gelen tetahhür fiilini maddi temizlik degil iffetsizlikten temizlik olarak anlamislardir. (Misal olarak bakiniz: Tefsîru’l-Kurtubî, XIII, 219) Hz. Lût ile mücadele edenler iffetli olmayi kafalarinda bitirmislerdi. Herhangi bir kimsenin iffetli olabilecegini düsünmek dahi istemiyorlardi. Onlar iffete ve dindarliga inanmadiklari için profanlasmis bir topluluktu.
Profan ilahiyatçilik birey odaklidir. Onlara göre birey, toplumdan bagimsiz kendini gerçeklestirmeden, toplum içinde kendini gerçeklestirmeye kalkismamalidir. Hâlbuki Hz. Peygamber birey-toplum ikileminde, toplumu tercih etmistir. Ashabini toplum içinde talim ve terbiye etmistir. Birbirinden bagimsiz bireyler degil, birbiriyle organik bagi bulunan “bir nesil insan” yetistirmistir. Bu bir nesil insana “sahabe nesli” denilmistir. Sahâbe-i kiram’dan her biri “kitapli” bir toplum içinde kendi sahsiyetlerini gerçeklestirmislerdir. Islam’in örnekligi birbirinden bagimsiz bireylerde degil bir toplum ve nesil içinde tezahür etmistir.
Profan ilahiyat tipolojisi, dinin tebligine ve tezahürüne de karsidir. Dinin teblig degil temsil edilmesi gerektigini savunur. Kanaatimize göre din ferdî olarak degil, içtimâî olarak temsil edilebilir. Temsil vurgusunun asil hedefi baskasinin hayatina karismama duyarliligidir. Bu yaklasima göre, herkes istedigi kiyafeti giymelidir, dini ilimlerle mesgul olanlar baskalarinin Islam’a uymayan kiyafetlerinden, karsit cinsle arkadasliklarindan rahatsiz olmamalidir. Dinin toplumda tezahürüne karsi çikarak din egitimi nasil yapilabilir? Dindar gençlik istiyorsak dindarligi içtimai düzlemde tezahürünü de istemis oluruz. Modernlesme kitapliligi topa tutmus ve onun büyük hasar almasina sebep olmustur.
Modern dünyada dindarligi kendiniz için düsündügünüzde problem yasanmamaktadir. Dindarligi baskasi için düsündügünüzde karsinizda birilerini bulursunuz. Hakikatte dindarlik “kitapli” bir toplum içinde yasanabilir, destek bulur. Dindarlik konusunda asil samimiyet, dindarligin toplumsallasmasi ve tezahürü konusunda gerçekten istekli ve samimi olmaktir. Bu konuda samimi bir istek içinde bulunmayanlarin kendi disindakilerin dindarliklarindan süphe etmeye haklari bulunmamaktadir. Profan paradigma, dindarligi iki asamada bitirme yoluna gitmektedir. Birinci asamada içtimai dindarlik inkâr edilmekte bireysel dindarlik öne çikarilmaktadir. Içtimâî dindarlik berhava edildikten sonra bireysel dindarligin ipini çekmek zor degildir. Is bu noktaya geldikten sonra “günahsiz insan yoktur” söylemi devreye sokulur. Halk bu cümleden zina gibi büyük günahlari anlamaz. Sözü evirip bu noktaya getirenlerin kasti ise özellikle zina günahidir. Bu günahi en masum insanlara dahi nispet etmek için özel bir çaba içine girerler. Aslinda yapilan, günah kavraminda çarpitma, karartma ve yanlis algi olusturma numaralaridir. Allah Teâlâ’nin tövbe kapisi büyük günah sahipleri için de açiktir ve hangi günah islersek isleyelim affolunma ümidini yitirmemek gerekir. Ancak zina gibi büyük günahlardan kaçinmak imkânsiz da degildir.
Böyle bir algi mühendisliginin arkasinda iyi niyet oldugu da süphelidir. Günümüzde saf, özgün ve otantik dindarligin gerçeklesmesinin önündeki engellerden biri profan ilahiyat yaklasimi görünmektedir. Sonuç olarak kelime-i sehadet Allah’tan baska ilah olmadiginin, emretmenin ve yasaklamanin da O’nun hakki oldugunun kabul edilmesidir. Kitaplilik hayatin merkezine vahyin yerlestirilmesidir.
Doç Dr. Semseddîn KIRIS @semsikiris
Türkiye Aile Meclisi Baskan Yardimcisi
