Ne zaman dogru hareket edilip Rabbe uyuldugu, ne zaman nefse uyulup yanlis yapildigi her akli olana malumdur. Deli olan, ne yedigini ne içtigini bilmeyen ise zaten muaftir. Aklini kullanan her insan içinden gelen sese kulak verir. Ne için yasamasi gerektigini yaratana sorar. Böylelikle mutlak hüsrandan kurtulur.
Mesele odur ki, her seyi bilen ve görenin cezalari hem bu dünyada hem de ahirette ziyadesi ile verecegidir. Gönülden inananlar için rehber ve rahmet kaynagi olan Kur’an-i Kerim’de iyilik ile kötülügün bir olmadigidir. Ilgili ayet su sekildedir;
“Yoksa kötülük isleyenler, kendilerini, inanip salih amel isleyenler gibi kilacagimizi; hayatlarinin ve ölümlerinin bir olacagini mi saniyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar!” (Casiye 45/21)
Hak ile yaratilmis olan hayat insana sunulmus en büyük firsattir. Bütün firsatlar gelismeye, ilerlemeye, güzele ulasmaya imkandir. Kiymeti bilinmeyen her zaman ve degerlendirilmeyen imkan sahibine büyük acilar yasatir.
Ölüm; hayatin arkasindan gelen, kaçisi olmayan en aci hakikattir. Geri dönüsü olmayan uzun yolculuga çikistir. Gidip de geri dönenin oldugu görülmemistir. “Ölüm varsa zulüm vardir” söylemi zulmün olmasini gerekli kilmamalidir. Zira zulüm yapan, karsiligini hem bu dünya da hem de ahirette fazlasiyla alacaktir.
Hayatini hak ile doldurmayanin ölümü de hak ile olmayacaktir. Akli olan herkes bu dünyada da ahirette de bütün güzelliklerin kendisine verilmesini dilemektedir. Güzelliklere suan talip olup zalimliklerine son vermeyenler, ölüm sonrasinda iyiliklerle karsi karsiya kalacagini mi düsünmektedir?
Her seyi hikmetle yaratan ölümü de hayati da elbette ayni hikmetle yaratmistir. Iyilik ile kötülük asla ayni degildir. Rahmeti bol olan Hak Teala, hiç kimseye haksizlik yapmamis ve yapmayacaktir.
Bize dogru yolu tarif eden, saglam dini gösteren; cennete yol açan eylemin müsrik olmamak yani Rabbi hayattaki bütün eylemlerde ikinci siraya koymamak oldugunu Enam suresinin 161. Ayetinde belirtmistir. Devamindaki ayet ise hayatin ne için oldugunu bize sunmaktadir.
“De ki “benim namazim, ibadetim, hayatim ve ölümüm, varliklarin Rabbi olan Allah içindir.”
Emir ise bu noktada gelir: Müslümanlarin ilki olmak. Her alanda önder olmak. Yapilan ne ise en iyisini yapma gayreti içinde olmak.
Mesele odur ki, Allah’tan baska sahibimiz olmadigina gönülden teslim olmaktir. Zira Allah’a kul olmayanlar, arzu ettikleri ne ise ve neyi kaybetme korkusu içinde iseler onlara kul olmaktadir.
Kimse kimsenin günahini üstlenmedigi gibi sevabina da ortak olamamaktadir. Istemese de ölümden kaçamamaktadir. Anlasamadigimiz bir çok konulari da elbette her seyi bilen bize borçlularin borcunu ödedigi günde bildirecektir.
Hayatini, ölümünü ve ibadetlerini Allah’a mahsus kilip, yalnizca Rahman’dan medet umanlara gelince, Hak Teala öncelikle yaptiklari hatalari af edecek, ikramlarindan da bol bol verecektir. Kimilerini de imtihan etmek için bol nimetler içinde birakacak, sükretmeyenin de cezasini da çabuk verecektir. Affi ve magfireti bol olan Allah, asla vaadinden dönmeyecektir.
Hiç kimsenin yaptigi yanina kar kalmayacaktir. Hiç kimse de hiç kimse için yardimda bulanamayacaktir. Zira alemlerin sahibi her akli basinda olani düsünmeye, inanmasi gereken ve anlasilir olan kitabi okumaya, anlama gayreti içinde olmaya, alemlerin yegane sahibine gücenip teslim olmaya davet etmektedir.
Davete icabet edenler, içinden gelen Rahmani sese kulak verenler, hak karsisinda boyun bükenler elbette hem bu dünyada huzur içinde, hem de ahirette cennet nimetleri içinde olacaktir…
O halde dostlar sizce iyilikle kötülük bir olur mu?
