• BIST 100

    11007,37%0,81
  • DOLAR

    42,52% 0,07
  • EURO

    49,55% -0,06
  • GRAM ALTIN

    5743,85% -0,15
  • Ç. ALTIN

    9322,75% 0,27

Mücahit GÜLER


"Öteki Oda Sendromu"


“Psikanalist Ronald Britton’in “the other room” (öteki oda) diye adlandirdigi bir kavramdan bahsetmek istiyorum. “Öteki oda” sendromu, çocukluk (özellikle de baglanma) döneminde “merkez”in içimizden dis’a tasinmis olmasindan kaynaklanan bir sendrom olarak tanimlanmaktadir. Yani çocugunun ne istedigine odaklanmayan, istedigi her seyi çocuguna zorla yaptiran ebeveynin çocugunun karar mekanizmasini bozmasidir. Zorla yemek yedirmek, zorla uyutmak, istenilen seyleri zorla yaptirmak vs örnek verilebilir.

Karar mekanizmasi içimizde olan ve içimizde kalmasi gereken bir seydir. Fakat disaridan sürekli bir müdahale olunca bu mekanizma içten disariya dogru bir degisim göstermektedir. Merkez, olmasi gerektigi gibi içimizde kalsaydi, biz nereye adim atsak dünyanin merkezi orasi olurdu. Bir çocugun, merkezi içinde hissetmesi için, onun olumlu olumsuz bütün hislerini, tercihlerini oldugu gibi kabul eden, sevgiyle onaylayan, ona disaridan "iç"te olmayan bir seyi dikte etmeye çalismayan ebeveynleri olmasi gerekir.

'Iç'teki hislerle 'dis'tan gelenin birbiriyle uyumu, merkezin iç’te insasi için elzemdir. Yüzüstü yatmak istedigi halde sirtüstü yatirilan küçük bir bebek, doydugu halde yemeye zorlanan çocuk, içte bir terslik oldugunu düsünür ve dogruyu bulabilmek için disa bakmayi ögrenir. Bütün cevaplari bilen bir anne/baba/uzman/terapist imgesi (ya da yanilgisi!) merkezin içten disa tasinmasi sonucudur. Cevaplar her zaman bizim içimizdedir. Dis yoluyla yaptigimiz sadece, kendi içimizde zaten var olan, kendi içimiz disinda bir yerde var olmasi zaten imkansiz cevabi açiga çikarmak olacaktir. 

Otorite, kitlelerin merkezinin 'iç'te degil 'dis'ta olmasini ister; bu sayede, 'dis'a bagimli, attigi adimlar için 'dis'in onayina ihtiyaç duyan, inisiyatif alamayan, kendisinin ne istedigini anlamak için bile 'dis'ta otorite atfettigi mercinin iki dudaginin arasina bakan, bagimsiz düsünemeyen, bagimsiz hissedemeyen, bagimsiz hareket edemeyen kitlenin kontrolünü elinde tutar ki otoritenin bu arzusunu yerine getirmesi için “aile” kurumu mükemmel bir vasita islevi görür. Aile, birey ile toplum arasinda köprü görevi görür. Aile bozulunca birey de bozulur, toplum da. Bu gerçegin farkinda olan ve özellikle çatisma kuramini benimsemis otoriteler bu tuzak yöntemini çok fazla kullanirlar.

Sonuç itibariyle huzuru, mutlulugu kendi içinde bulamayan, var olmak için baskalarinin varligina ihtiyaç duyan, varligini baskalarina adayan, karsisina çikan problemleri çözmek yerine baskalarinin çözümlerini içsellestiren insanlar meydana gelmektedir. Kisacasi bu sendrom kisiliksiz insanlarin olusmasina sebep olmaktadir. Bedenen var olan ama fikren yok olan, mankurtlasan(bilinçsiz köle) insanlarin olusmasina sebep olmaktadir. Su anki toplumumuza baktigimizda bu aci gerçegin sosyal hayata ne kadar çok yansidigini görmekteyiz. Öteki oda sendromuna çözüm yollarini ise baska bir yaziya birakalim. Selam ve dua ile kalin.

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.