Cahiliye döneminde çocuklar acimasizca diri, diri gömülürdü topraga.
Babalar insafsizca kurtulmak isterdi kiz çocuklarindan, tekmeyi basarlardi, üzerine de atarlardi topragi. Çocuklar aglayislarla yalvarirlardi.
Pazarlarda insan satilirdi mal gibi sira, sira. Dislerine, bedenine bakilir yoklamayla alinirdi para ile insan. Köleydi onlar degersiz bir esya gibi satilir ve alinirdi.
Putlar vardi her bir kösede tapilir önlerinde secde edilirdi. Neye inandiklarini bilmeden o putlara saygi duyarlardi.
Zalimlerin elindeydi tüm güç, para, altin, mal. Hepsi ellerindeydi bunlarin yaninda bolca kadinda vardi, saygi duyulmayan sadece zevk için kullanilan kadinlar vardi.
Insanlik bir ümit, bir dogacak günes bekliyorlardi, Kurak çöllerine düsecek bir damla su, yagmur bekliyorlardi. Bir bekleyis vardi, bu böyle gitmezdi.
Ve beklenen oldu zifiri karanligin içinden, bir nur dogdu. Alemlere rahmet dogdu, kiz çocugunu omuzlarinin üzerine alarak halkin içinde gezdiren bir peygamber çikti geldi.
Putlar yikildi, kölelik kaldirildi. Insanlar samimiyet gördü, vicdanlariyla tanistilar.
Kalplerdeki sevgi bazen gözyasi oldu akti, bazen de sevgi sözcüklerine dönüstü insanlarin agzinda.
O merhameti hatirlatti tas kesilen kalplere, o çocuklari sevmeyi hatirlatti tüm zalim babalara, puta degil seni yaratana secde et, dua et ve ahiret hayatini kurtar diyerek anlatti insanliga güzel olan her seyi.
Dillerde zikri çogaldikça "Lâ iâhe illallah Muhammedür-resûlüllah" rabbine kul oldu insanlar. Bir huzur bir maneviyat hissi ile sarmalandi her yer. Ve ona inanlara söyledigi, su cümlelerle insanliga damgasini vurdu.
“Ben ancak güzel ahlaki tamamlamaya geldim”.
Tamamladigi ahlaki görenler, tatbik edenler kurtulusa erdi. O ve ona inana zulmettiler ama basaramadilar. Sonra, onu test etmeye kalktilar, çünkü hakikate hep kulaklari tikaliydi inançsizlarin ve bir gün inançsizin biri olan Ebu cehil gelir söyle sorar.
“Eger gerçekten peygambersen avucumdakilerin ne oldugunu söyle” dedi.
Cevap, Allah'in Rasulü Sâllallahu Aleyhi Vesellem'den bir soru ile gelir:
“Ben mi avucundakilerin ne oldugunu söyleyeyim, onlar mi benim kim oldugumu söylesinler?”
Taslar vecde gelir daveti duyunca haykirirlar ask ile
"La ilahe illallah Muhammedü'r-Rasûlullah"
Cehaletin babasinin avucu yangin yeri ama kalbi tas kesilmis nasipsizin. Avucundaki taslari öfke ile yere çarpar, yine iman etmez.
Arifler derler ki;
" Taslar o anda zikretmeye baslamadi, onlar daim o zikir ile mesguldüler. Allah o an kulagindan perdeyi kaldirdi da Ebu Cehil isitmeye basladi.
Agaçlarin zikrini duysaydi insan, kalbi dayanamaz patlardi demisti bir gün bir kalp sahibi. Duymak, kalbi olanlarin isi demek ki. "
Kulagi olanlar isittim zannediyor sadece...
Simdi devrin cehillerine sesleniyorum ibret almadiniz mi, putçulugun yükseldigi, kulak tikama, kadin ve çocuklara sayginin hizla yitirildigi bu dönemde, maneviyatiniza, rabbinizin sizden istediklerinize ne zaman döneceksiniz.
Doganin kendi içindeki zikrini duymayanlar, masumlarin tabii ki feryadini duymazlar. Bizlerde senin biraktigin yol üzerindeyiz, biz isittik ve sahidiz tüm kalbimle söyleyerek sözüm sudur.
Son nefesimizde
"La ilahe illallah Muhammedü'r-Rasûlullah" diyerek çene kapamamiz bizlere de nasip olsun.
Allaha emanet olunuz,
Saygilarimla.
