Daha önceki bir yazimda egitim sistemimiz hakkinda elestirilerde bulunmus, özellikle ilk ve ortaögretimde neler yapilmasi gerektigi konusunda kendi düsüncelerimi aktarmistim.
O yazimda meslek liselerinin de ders müfredati dahil yeniden revize edilmesini gerektigini belirtmistim.
Orta yaslilarimiz bilir 70 li ve 80 li yillarda meslek liseleri en itibarli okullardi. O zamanki adi ile sanat okul ve ticaret liselerinde herhangi bir bölüme kayit yaptirmak sinava tabii idi.
Yani ben çocugumu bu okulun su bölümüne ettireyim diyemezdiniz.
Çocuk bu liselerdeki bir bölüme kayit yaptirabilmek için açilan sinava girer, sinav sonucunda aldigi puan ve belirlenen siralamaya göre kayit yaptirabilirdi.
En yüksek puanli ögrenciler Elektrik-Elektronik bölümüne, en düsük puanli ögrencilerde agaç isleri, tekstil gibi bölümlere kaydedilirdi.
En Yüksek puandan baslanarak yerlestirme yapilir kontenjan tamamlaninca kayitlar bitirilirdi.
O yillarda hakikaten sanat okullarindan mezun olan ögrenciler de mesleklerinde hayli yol almis olurdu. Yani usta olurdu. Piyasadaki ara eleman eksikligini bu okullardan mezun ögrenciler kapatirdi.
28 Subat'tan sonra 4+4+4 zorunlu egitime geçince meslek liseleri cazibesini kaybetti.
Bütün ögrenciler düz liselere kaydettirildi. Ailelerin de kafasinda “Benim çocugum üniversite okusun, doktor, avukat vs en kötü memur olsun” fikriyati agirlik kazandi.
Her aile kendi çocugunu Einstein görmeye çalisti.
Hiçbir aile Ilkokulu, orta okulu zorla bitiren ögrenciden doktor mu olur demedi.
Varsa yoksa zorladi.
Herkes adeta sidik yarisina girdi. Dershane yetmedi evlere özel hocalar getirtildi.
Su dershane iyi dendi. Hurraaaaa herkes o dershaneye yöneldi.
Su hoca iyi dendi. Adamin kazanci doktor maasini geçti. Saat ücreti bilmem kaç para oldu.
Bu sayede fetö gibi zararli yapilarda bu alanlardan büyük paralar kazandi.
SONUÇ…
Hayaller Tip Fakültesi gerçekler Kaldirim Mühendisligi.
Hiç kimse “Benim çocugumun kapasitesi belli Üniversiteye zorlamak yerine meslek lisesine yazdirayim, bos zamanlarinda da o meslekle istigal eden bir is yerinde çalisir, kendini gelistirir, hem yasamini idame ettirir hem de devlete ve millete faydali olur” demedi.
Bugünler de birçok sektörde ara eleman sikintisi yasaniyor.
Sanayilerde çirak, kalfa bulunamiyor.
Iki vida sökmeye bir sürü para istiyorlar.
Özellikle Insaat sektörüne bakin usta, kalfa, çirak veya amele olarak çalisanlarin yüzde sekseni 40 yas üstü.
Alttan eleman gelmiyor. Gençler öyle bedensel isleri begenmiyor.
Öyle ya bu yasina kadar eli sadece kalem tutmus.
O masa basinda olmali, emretmeli.
Diplomayi almis ama ise yaramiyor. Diplomali issiz anlayacaginiz.
Peki Insaata alttan eleman gelmiyor demek ne demek,
Bu su demek 20 yil sonra insaatta siva yapacak, demir bükecek, kalip çakacak, beton dökecek eleman bulunmayacak ya da kitligi çekilecek demek.
Iddia ediyorum eger bu sorun çözülmez ise 20 yil sonra bir Insaat ustasinin veya amelesinin yevmiyesi doktor yevmiyesi ile yarisacak.
Kalipçi yevmiyesi mühendis yevmiyesinden fazla olacak.
Bu da Insaatlarin maliyetini arttirip, sayisini azaltacak.
Peki çözüm nedir?
Çözüm basit aslinda
1- Vatandas kendi çocugunun kapasitesini kabullenecek ona göre yönlendirecek. Yani “Kafasi basmayan veya dersle alakasi olmayan çocuk için benim çocugum illa okuyacak” diye israr etmeyecek.
2- MEB birinci siniftan itibaren çocugun zeka, beceri ve heves düzeyini titiz bir sekilde ölçecek ve üniversite kapisindan giremeyecegi asikar olan çocugu yapabilecegi ve mutlu olacagi bir meslek lisesine yönlendirecek. Sistem çocugun MEB tarafindan belirlenen alanin disinda
egitim almasina müsaade etmeyecek.
3-Meslek liseleri yeniden yapilandirilacak. Ülkedeki yapilan her meslek çalisani mutlaka ve mutlaka belirli bir süre o meslek ile ilgili egitimden geçirilecek.
Yani önüne gelen soguk demircilik, harç karicilik veya kalipçilik vs yapamayacak. Mutlaka ve mutlaka her meslek erbabi o isin egitimini almis ve belge sahibi olmus olacak.
Yillar önce Almanya’da çalisan bir dostuma ortaokulda okuyan çocugunun ileride hangi meslegi seçecegini sordugumda “Bilmiyorum ona okulu karar verecek” demisti.
Ortaögretim sonrasinda da çocuk devlet tarafindan “Unlu Mamüller” üzerine Egitim veren bir okula yönlendirilmisti.
Ülkemizin’de egitim sistemi mutlaka böyle olmali.
Bir baska yazimda Üniversiteleri ele almaya çalisacagim.
Saglicakla..
