https://search.google.com/search-console/

  • BIST 100

    10689,05%0,92
  • DOLAR

    40,47% 0,05
  • EURO

    47,77% 0,25
  • GRAM ALTIN

    4385,42% -0,46
  • Ç. ALTIN

    7022,06% -1,22

MURAT FIDAN


ADINI ÜMMETİN YÜREĞİNE YAZDIRAN HZ. HAMZA, HZ. CEBRAİL’İ GÖRÜNCE NE OLDU?

Hz. Hamza (r.a.) 569 veya 570 yılında Mekke'de doğdu. Hz. Hamza bin Abdülmuttalib (r.a.) Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) efendimizin amcası ve süt kardeşidir. Abdülmuttalib bin Haşim'in on oğlundan biridir. Künyesi Ebu Umare ve Ebu Ya'la olup, lakâbı "Esedullah", yani "Allah'ın Arslan’ı"dır.


Güzeller güzeli Hz. Hamza (r.a.) efendimiz, orta boylu, güçlü, kuvvetli, ok ve kılıcı çok iyi kullanan bir silahşör, sırtı yere gelmeyen kahramanlar kahramanı bir pehlivandı. Son derece cesur olan Hz. Hamza’yı (r.a.) ölüm bile onu korkutamazdı. Allah’u teala hazretlerinin nadide yarattığı ender zatlardan biriydi.

Yeğeni olan Hz. Resulullah (asm) efendimiz’e hakaret eden ümmetin Firavunu Cehlin babası Ebu Cehlil’i lain’in haddini bildiren ve herkesin ortasında Müslüman olduğunu haykıran Hz. Hamza (r.a.) evine vardığında derin bir düşünceye daldı. Ne yapmıştı? Öfke ve heyecanla hareket etmiş, atalarının dinini terk etmişti. Şeytan bir türlü yakasını bırakmıyor, vesvese yüreğini kemiriyordu. 

Kavmi içerisinde sevilip sayılan, itibar gören Hz. Hamza (r.a.) kavminden ayrılmış; putlarını terk etmişti. Allah’a yalvarmaya, bir çıkış yolu göstermesi için dua etmeye başladı. Nihayet sabah olduğunda Efendimizin (asm) yanına geldi. Gece boyunca yaşadığı sıkıntıyı, yüreğindeki kuşkuları paylaştı. Rasûl-i Ekrem (asm) efendimiz, sevgili amcası Hz. Hamza’ya nasihatlerde bulunup İslam’ı anlattı.  Allah’a çağıran salih davetçi konuştukça amcasının gönlü huzur ve sükûn buldu. 

Allah ve Resul’unun (asm) sevgisi yüreğine yerleşti. Onun Müslüman olması Hz. Resulullah’ı (asm) çok sevindirdi. Hz. Hamza “Arslan” anlamına geliyordu ve Hz. Hamza (r.a.) Allah Resul’ünün (asm) Arslan’ı olmuştu. O, Müslüman oluşundan Uhud meydanında şehit oluncaya kadar İslam’ın düşmanlarıyla Arslanlar gibi mücadele etmiş, adını ümmetin yüreğine yazdırmıştı.

O günlerde kâfirleri en çok rahatsız edecek şey, Müslüman olmaktı. Hz. Hamza (r.a.) Müslüman oluşuyla küfrü kalbinden vurmuştu. Mümin böyle olmalı, her dönemde küfrü rahatsız edecek, huzurunu kaçırabilecek en güçlü silahı bulmalı ve onu kullanmalıydı.

Hz. Hamza’nın (r.a.) Müslüman oluşu Kureyş'in hesaplarını alt üst etmiş, Efendimize, diledikleri gibi baskı ve şiddet uygulayamayacaklarını öğretmişti.

Hz. Resulullah (asm), ilk seriye olan Sifülbahr seferinde Hz. Hamza'yı (r.a.) kumandan tayin etti. Ebva ile Zül'uşeyre ve Kaynuka Gazvesi'nde Rasûl-i Ekrem'in (asm) sancağını taşıdı. Bedir savaşının önde gelen kahramanlarındandı.

Hazreti Hamza (r.a), ilerlemiş yaşına rağmen öyle cesur ve korkusuzdu ki; savaşlara katılır, kendinden geçercesine çarpışırdı. Düşman saflarının arasına yalın kılınç ve zırh giymeden dalardı.

Bedir savaşının kahramanlarındandı. Büyük bir cesaretle savaşarak teke tek vuruşmak için ortaya çıkanlardan Şeybe b. Rebîa’yı öldürdü ve Ebû Süfyân b. Harb’in karısı Hind’in babası Utbe b. Rebîa’nın öldürülmesine yardımcı oldu. Savaş esnasında da Cübeyr b. Mut‘im’in amcası Tuayme b. Adî’yi ve Kureyş’in bazı ileri gelenlerini öldürdü. Bundan dolayı özellikle Hz. Hamza’dan (r.a.) intikam almaya çalışan müşrikler, Cübeyr b. Mut‘im’in Habeş asıllı kölesi Vahşî b. Harb’e Uhud Gazvesi’nde Hz. Hamza’yı öldürdüğü takdirde âzat edileceğine dair söz verdiler. 

Hz. Hamza’nın ciğerini çiğneyeceğini ve organlarından yapacağı gerdanlığı boğazına takarak Mekke’ye döneceğini söyleyen Hind ise bütün takılarına ilâveten 10 büyük altın’da vereceğini vaad etti.

Hz. Hamza (r.a.), Uhud Gazvesi öncesinde Medine’de kalınıp savunma yapılması veya şehrin dışında düşmanla savaşılması konusu tartışılırken Resûl-i Ekrem’e (asm) ikinci şıkkı tercih ettiğini söyledi. Bu gazvede de kahramanca savaşan ve otuz’dan fazla müşrik’i öldüren Hz. Hamza (r.a.), Hz. Hz. Peygamber’imizin (asm) uyarısına rağmen okçuların yerlerini terketmesi yüzünden İslâm ordusu zorda kalınca, “Ben Allah ve Resulünün arslanıyım. Allahım! Ebû Süfyân ile adamlarının yaptıkları kötülüklerden sana sığınırım. Müslümanların yanlış hareketlerinden dolayı da senden af dilerim” diyerek düşmanla çarpışmaya devam etti. 

Bir taşın arkasına gizlenip Sibâ‘ b. Abdüluzzâ ile vuruşmasını seyreden Vahşî, Hz. Hamza’nın Sibâ‘ı öldürdükten sonra kendisinin bulunduğu yere yaklaştığını görünce mızrağını fırlatarak güzeller güzeli, kahramanlar kahramanı  Hz. Hamza (r.a.) efendimizi kalkeşçe şehid etti ve daha sonra o mübarek ciğerini çıkarıp Hind’e götürdü. Canlarımız feda Hz. Hamza (r.a.) efendimize yapılan bu zulüm ve insanlık dışı muamele çağlar boyu görülmemişti…

Azılı azgın müşrikler, Hz. Hamza (r.a.) olmak üzere şehidlerin burunlarını, kulaklarını  keserek iplere dizip savaşa katılan kadınların boyunlarına gerdanlık diye taktılar ve Mekke’ye o şekilde girmelerini sağladılar.

Hz. Resûl-i Ekrem (asm) efendimiz, amcaların en güzeli sevgili amcası Hz. Hamza’yı (r.a.) bu durumda görünce çok üzüldü, ağladı ve şöyle dedi: “Hiç kimse senin kadar musibete uğramamıştır ve uğramayacaktır. Beni bunun kadar öfkelendiren bir şey olmamıştır. Ey Resûlullah’ın amcası! Ey Allah ve resulünün arslanı Hamza! Allah sana rahmet etsin. İyi bilirim ki sen hısım ve akrabalık haklarını gözetir, daima hayırlı işler yapardın. Eğer yas tutmak gerekseydi sana yas tutardım.” 

Hz. Peygamberimiz (asm) daha sonra, amcası Hz. Hamza’nın (r.a.) intikamını alacağına yemin etti. Ancak, “Eğer ceza verecekseniz size yapılanın misliyle ceza verin. Ama sabrederseniz elbette bu sabredenler için daha hayırlıdır” (en-Nahl 16/126) meâlindeki âyet nâzil olunca bundan vazgeçti. Hz. Resûl-i Ekrem (asm), Hz. Hamza’yı (r.a.) görmek isteyen kız kardeşi Hz. Safiyye’ye (r.a.) engel olmaya çalıştıysa da Hz. Safiyye kardeşinin bu musibete Allah yolunda uğradığını, Allah yolunda bundan daha beterine de razı olacağını ve sevabı O’ndan bekleyeceğini söyleyerek ısrar etti; fakat Hz.Hamza’nın mübarek cenazesini görünce göz yaşlarını tutamadı. 

Hz. Resulullah(asm) efendimiz, Hz. Hamza’nın Allah ve resulünün arslanı, şehidlerin efendisi olduğunu söyleyerek halası Hz. Safiyye (r.a.) ile kızı Hz. Fâtıma’yı (r.a.) teskin etti ve şehidlerin ölmeyip cennette yaşadıklarını belirttikten sonra bu esnada nâzil olan, “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü zannetmeyin. Bilakis onlar diridirler. Allah’ın kendi lutuf ve kereminden kendilerine verdikleriyle sevinçli bir halde rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. 
Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehid kardeşleri için de hiçbir keder ve korkunun bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar” (Âl-i İmrân 3/169-170) meâlindeki âyet-i kerîmeyi okudu.

Hz. Hamza’nın (r.a.) cenaze namazını Hz.Resulullah (asm) efendimiz kıldırdı; arkasından da diğer şehidlerin namazı kılındı. Şehidler yıkanmadan kendi elbiseleriyle ikişer üçer Uhud’da toprağa verildi. 

Üzerlerindeki kıyafetler göğüs ve baş kısımlarına sarıldı, alt kısımları da kokulu otlarla örtüldü. Hz. Hamza’nın kabrini Hz. Ebû Bekir (r.a.), Hz.Ömer (r.a.), Hz. Ali (r.a.) ve Hz. Zübeyr (r.a.) kazdılar ve Hz. Resûlullah (asm) ile birlikte defnettiler. Hz. Hamza, kız kardeşinin oğlu Hz.Abdullah b. Cahş (r.a.) ile aynı kabre konuldu. Hz. Resûl-i Ekrem (asm) Medine’ye dönünce Hz.Sa‘d b. Muâz (r.a.), Hz.Muâz b. Cebel (r.a.) ve Hz.Abdullah b. Revâha (r.a.) ile Ensara mensup kadınlar kendisine tâziyede bulundular ve göz yaşı dökerek üzüntüsünü paylaştılar. Ensarlı kadınların ağlamayı gece yarısına kadar sürdürdüklerini haber alan Hz. Peygamber (asm) onlara teşekkür ve dua ettikten sonra evlerine yolladı. Ertesi gün de bu şekilde ağlamalarını uygun bulmadığını söyledi.

Hz. Hamza (r.a.), Uhud Savaşı'nda dillere destan olacak şekilde bir kahramanlık göstermiş, savaşın bütün tekniklerini kullanmış, gazi ve şehidlerin pîri sayılmıştır. Bundan dolayı İslam tarihinde "Seyyidüşşüheda" ve "Esedullah” diye anılır.

Akrabalık hukukunu gözeten, mert ve titiz bir insan olan Hz. Hamza (r.a.), Hz. Resulullah (asm) efendimizin, onu çok sevmesine ve maddî ve mânevî desteklerine mazhar olmuştu.

Hz. Resulullah (asm) efendimize Hz. Cebrail’i (as) görmek istediğini söyledi. Hz. Hamza (r.a.) okadar cesur ve yürekli olmasına rağmen Hz. Cebrail’i (as) görünce dayanamadı ve yere düştü. Bu vakıa Risale-i Nur külliyatında şöyle geçer:

“Hem Hazret-i Hamza Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'dan niyaz etti ki: "Ben Cebrail'i görmek istiyorum." Kâ'be'de ona gösterdi. Dayanamadı, bîhuş oldu, yere düştü. Bu çeşit melaikeleri görmek vukuatı çoktur. Bütün bu vukuat, bir nevi mu'cize-i Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm'ı gösteriyor ve delalet ediyor ki; onun misbah-ı nübüvvetine melaikeler dahi pervanelerdir. “
(Mektubat - 157)

Yazarın Diğer Yazıları


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.