Okuma süresi: 2 dakika
Şanlı Osmanlı döneminde 1913 yılında başbakanlığa getirilen Said Halim Paşa 1917'de Sadrazamlıktan çekilirken, o sıralarda İstanbul’da bulunan büyük İslam Âlimi Bedîüzzaman Said Nursi (r.a.) hazretlerine hitaben şöyle der: “Efendim! İstanbul’da bulunan emlaklarımın tamamını ve boğazda bulunan yalımı size vermek istiyorum. Siz de Van'da kurmak istediğiniz Üniversiteyi burada İstanbul’da kurun.
Said Halim Paşa, Üstada bu teklifi etmeden önce tapu dairesine giderek tüm evrakları hazırlamıştır. Sadece birlikte gidip imzalar atılıp tapu devri yapılacaktır.
Ama üstad ortada yoktur. Üstadı arıyorlar ama Üstad yok. Bir zaman sonra Yuşa tepesinde buluyorlar. Üstad ona yapılan teklifleri ve yalıyı reddediyor.
*Üstad diyor ya:
"Bir kısım mühim dostlarım beni dünyaya, eski vaziyetime döndürmek için yanıma geldiler. İki şiir kalbime hutur etti ve dedim: Beni dünyaya çağırma, Ona geldim fena gördüm.
“Beni dünyaya çağırma; ona geldim fena gördüm.”
Dema gaflet hicab oldu, Ve nur-u Hak nihan gördüm."
İnanılır gibi değildir. Günümüzdeki değeri 150 milyon dolar olan, İstanbul boğazındaki en değerli yalılardan birini Bediüzzaman hazretleri reddediyor.
Bu hadise, Cezayirli Profesör Aşrati Süleyman'a Said Halim Paşa köşkünün önünden geçerken anlatılır. Ona derler: Bakın, bu köşkü Said Halim Paşa üstada teklif etmiş, o kabul etmemiş. Aşrati Süleyman'da hayretinden ne söz diyeceğini şaşırarak şöyle demiş; Üstad ahirete aşık, dünyayı hiç düşünmemiş.
Kategori: Kültür & Maneviyat