Keklik vurulur mu hiç? Vuranlar var elbet. Sair Suad Alkan bu acimasizi, siirini ve bedenini ortaya koyarak engeller. Kim Suad Alkan? Edebiyat dünyasi pek tanimaz, önemli mi? Ki o, Mehmet Kaplan’dan, Nihad Sami Banarli’dan tesvik aldi, Sezai Karakoç’un da yakin dostu!
70’li yillarin en önemli haberlerine, röportajlarina, yazi serilerine imza atti. Ama bugün basin dünyasi da tanimaz gazetecimizi. Medya tanimasa da olur. O unutulmaz sempozyumlarin yöneticisidir, çok okunan yazilarin, pek sevilen dergilerin yöneticisi…
Ilim dünyasi da tanimaz, duvarlarin ardina saklanan akademisyenler duymamistir adini. Hâlbuki Fransa’da doktorasini yapmistir. Serif Mardin ve Cemil Meriç ile oturup kalkmistir. Tavsiyelerini dinlemis, fikirlerini söylemistir.
“Elif”le basladi yazi hayatina ve bu ilk harf ile devam etti ömür boyu yolculuguna. Bir edebiyat nesli yetistirdi en kapali cemaatlerin birinde. Bugün o grubu da pek tanimaz kendisini, anlamaz. O eserleriyle ve yetistirdigi ediplerle taniniyor, biliniyor seçkin çevrede. Bediüzzaman’i görüp anlayan ve anlatan kisi.
Isiltili Paris’e gidip Dersaadete dönen o entelektüel dimagin, o aydin kafanin, o selim kalbin sahibi, simdi torunlariyla Denizli’nin bir köyünde mutlu yasiyor. Bir de siirlerini seslendirip yolluyor kadim dostlarina… Sesiyle, nefesiyle, kalemi ve hisleriyle bizden biri. Topragina bagli soylu bir münevver…
Mekânlarin, akimlarin, topluluklarin, cemaatlerin, ekollerin, gruplarin ve mahfillerin disinda ve üstünde durmayi yegledi. Gözü minarede, kulagi ezanda, akli namazda, alni secdede… Denizli’de yasayanlar, duysa, tanisa, bilse, arar bulurlar onu. Her dem sohbet etmek isterler kendisiyle…
Ömründen süzdügü, yüreginden geçirdigi, beyninden usarelestirdigi ölümsüz misralari, Ay’a Senfoni kitabinda bulusturdu. Kendi kozasini örmeye, bal petegini doldurmaya hâlâ devam ediyor. Bitmez ates, sönmez ideal, tükenmez merak ve sinirsiz bir tecessüs…
Geceler boyu genç edebiyatçilarla oturup sanat üzerine konustu bir zaman. Yazar sözlükleri ve ansiklopediler ondan habersiz bugün. Ama o bunu hiç dert etmedi. Kendi yürüyüsünü asla terk etmedi yarim yüzyil boyunca. Siiri sürgün, sesi titrek, yüregi yarali, yüregi hüzünlü hep.
Irfanimiza âsik, kültürümüze bagli, medeniyetimize sevdali bir ask adami. Siir Tahlilleri’nin yazari, aziz hocam Mehmet Kaplan onun için, “Suad Alkan’in siirinde gerçekten güzel, derin ve yeni bir seyler var.” demisti. Kim duydu bunu? Cemil Meriç siir kitabi için “Çiçege Dönen Yaz Südü, insanlik tarihinin siiridir.” övgüsünde bulundu. Kim isitti, heyhat! Ilk yol arkadaslarindan Sadik Yalsizuçanlar, “Suad Alkan hâlâ kesfedilmemis bir ada. Siirleri ve yazilari gelecek kusaklarca da okunacaktir.” diyor.
Suad Alkan, metafizik derinliklerten bize sesleniyor Ay’a Senfoni’de. Sekilden ziyade mana ile, zahirden çok muhtevayla ilgileniyor. Siirinde vecd hâli, istigrak ruhu var. O köklü üslûpta, asirlarin süzgecinden bize ulasan tatli nagmeleri, ulvi kelimeleri duyuyor, anliyor, seviyoruz.
Elime yeni ulasan iki kitabi var, Uludaz Yayinlari’ndan çikan. Ilkinin adi Çagin Utanci. Denemelerden olusuyor. Daha ilk cümle bizi sarsiyor: “Sanat belki de bilinmezin bilgisidir.” Gerisi çorap sökügü gibi geliyor. Öteleri kurcalayanlar, kesfedebilseler eger, Suad Alkan’i çok sevecek, denemelerini begenecek, eserlerinin tiryakisi olacaklardir. Yazdiklari, yillardan beri basucu kitaplarim.
Ikinci kitabi, edebiyatin sevilen türü: Mektup. Kimlerle mektuplasmis? Mustafa Sungur, Serif Mardin, Mehmet Kaplan, Muhammed Hamidullah, Sadik Yalsizuçanlar, Nurullah Çetin, Tacettin Simsek, Taha Çaglaraoglu ve digerleri… Orijinal el yazilariyla karsilikli sicak mektuplar… Siradisi, estetige asina, hikmet pesinde kosan modern bir dervisle beraberiz. Misralari ve satirlariyla farkli edip…
Denizli’de yasasaydim, Suad Alkan’a kosardim. Kendisiyle bir nehir söylesi yapardim. Giderek kararmaya baslayan çagimiza bir isik yakardim. Insallah bu hayalimi, talihli bir genç hakikate dönüstürür. Ay’a Senfoni’de “Keklik” siiri var bizi canevimizden vuran. Bu misralar, vicdanini yitirmeye baslayan hoyrat insanliga atilmis bir tokat, ebedî bir çigliktir. “Sen ki alistin can vurmaga / Kekligi degil beni vur avci” diyor sairimiz Suad Alkan ve söyle bitiriyor manifestosunu: “Kansiz avci / Kekligi degil beni vur”
Milat Gazetesi, 25 Agustos 2021