Ölüm korkusuna gelince, insani içinden çikilmaz düsüncelere sevkeden bu korkuyu yenmenin Râzî’ye göre biricik çaresi ölümden sonraki hayata inanmaktir. Akil ve adalet duygusunun yaninda Allah’in hikmet ve merhameti de insan için ebedî bir hayatin varligini gerekli kilar. Nitekim iyi ve erdemli olan, hak dinin (Islâm) kendisine yükledigi görevleri hakkiyla yerine getiren kimse ölümden korkmaz.
Râzî’ye göre din insana kurtulus, huzur ve ebedî nimetler vaad etmistir. Ölümü ebedî yok olus sayanlar bu korkuyu yenmek için kendilerini çesitli seylerle avutsalar da inanan insanin yasama sevincine hiçbir zaman ulasamazlar. Bunlar genellikle karamsardirlar, teselli verecek bir sey bulamayinca çareyi intiharda ararlar.
Heyûlâ kadîm ve âlem yaratilmis olduguna göre yaratma fiili bir anda mi olup bitmistir, yoksa birlesim seklinde belli bir süreçte mi gerçeklesmistir? Filozof yaratilisin atomlarin birlesmesiyle oldugunu söyle temellendirmektedir: Bir seyi bir anda yoktan yaratmak belli bir süreçte yaratmaktan daha kolaydir. Söz gelimi insani bir anda yetiskin olarak yaratmak onu kirk yilda yetiskin hale getirmekten kolay bir istir. Yaraticinin dolayli ve uzun süreç alan bir fiili degil kolay ve pratik olani tercih etmesi hikmetinin geregidir. Buna göre yaratilis bir anda olup bitmis olmalidir.
Râzî’nin dehr, sermed, müddet terimleriyle ifade ettigi bu kavram “ezel ve ebedi kusatan sonsuz-sinirsiz zaman” demektir. Filozof mekân gibi zamani da mutlak ve izâfî olmak üzere iki kategoride degerlendirir. Mutlak zaman ezelden ebede sürekli akan bir cevherdir. Akil âlemin disinda ve âlemi de kusatan bir sürekliligin bulundugunu bildirmektedir.
Mutlak mekân gibi mutlak zamanin da maddî âlemle bir iliskisi bulunmadigina göre yil, ay, hafta, gün, saat, dakika, saniye ve an gibi günlük dilde kullanilan zaman birimleri izâfî ve cüz’î zamana ait birer kavram sayilmaktadir.
Râzî’nin ikiyüzden fazla eserlerinden günümüze ulasan ellidokuz adedinden bazilari; El-Hâvi, Kitabul-Mansur, Kîtâb sirru sinâ'ati't-tib, Kitâbü't-Tecârib, Et-Tibbü'l-Mansûrî, El-Hâvî yahut el-Câmi'u'l-kebîr, Ahlaku't-tâbib, Makâle fî emârâti'ikbâl ve'd-devle, Makâle fîmâ ba'de't-tabî'a, Et-Tibbü'r- rûhânî, Es-Sîretü'l-felsefiyye seklindedir.